Fırat’ın doğusu ‘Gordion Düğümüne’ döndü

  • GİRİŞ21.02.2019 10:30
  • GÜNCELLEME21.02.2019 12:32

Kuzey Suriye ya da daha bilindik tanımıyla Fırat’ın doğusu meselesinde ilgili aktörlerin aldıkları pozisyonlar, son bir hafta içerisinde daha bir belirgin hale gelmiş durumda.

 

 

Türkiye’den başlayarak bunu biraz anlatalım:

Rusların bütün gücüyle sahaya indiği 2015 Eylül ayı sonrası, Suriye meselesinde önceliğini PKK/YPG tehdidini bertaraf etmek olarak güncelleyen Ankara, iki alternatifli güzergah üzerinde ilerleyerek yol katetmek istiyor.

 

 

Bu iki alternatifi şu şekilde tanımlayabiliriz:

1-Ankara, ABD Başkanı Trump’ın önerisiyle gündeme gelen 32 kilometre derinliğinde, 450 kilometre uzunluğunda olması hedeflenen ‘güvenli bölgenin’ kontrolünü elinde tutmak istiyor.

2-Rusya Devlet Başkanı Putin’in önerisiyle gündeme gelen ‘Adana Mutabakatı’ çerçevesinde Esed rejiminin PKK/YPG’yi devre dışı bırakması seçeneğine oynuyor.

ABD, TÜRKİYE’YE KAYBETTİRME STRAJETİSİNDEN VAZGEÇMİŞ DEĞİL

ABD’nin tutumunu ise, bu iki konuda da Türkiye’nin hedeflerinin önüne set çekme biçiminde özetleyebiliriz.

Ne Türkiye’nin güvenli bölgeyi kontrol altında tutmasını istiyorlar, ne de Esad rejiminin PKK/YPG’nin üzerine yürümesini.

Soçi’de yapılan Türkiye/Rusya/İran üçlü zirvesinde ‘Adana Mutabakatı’ çerçevesinde senkronize bir tutum birliği ortaya çıkınca, Washington hemen bu ortaklaşmaya bir çomak soktu.

ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi James Jeffry, “Çekilme ani ve hızlı olmayacak, adım adım ilerleyecek. Çekildiğimiz bölgelere Beşar Esad yönetiminin girmesine izin vermeyeceğiz” dedi.

Bu açıklamayla Ankara’ya, ‘Adana Mutabakatı’ meselesini unutun denilmek isteniyordu.

ABD, Trump’ın önerdiği güvenli bölge işinde de Türkiye’nin taleplerini karşılamaktan uzak bir tutum sergiliyor.

Artık iyice alenileştiği gibi, ABD 2 bin civarındaki askerlerini bu bölgeden çekerken, o boşluğu Avrupa ve bazı Arap ülkelerinden oluşan bir ‘koalisyonun’ doldurmasını istiyor.

Bu, her durumda Türkiye’ye kaybettirme ya da daha hafif tabiriyle hassasiyetlerini göz ardı etme tutumunun devam etmekte olduğunu gösteriyor.

Diğer oyuncular, Rusya ve İran’ın tutumuna gelince;

RUSYA VE İRAN TÜRKİYE İLE İŞBİRLİĞİNE HAZIR AMA…

Rusya ve İran arasında Suriye özelinde genel bir anlayış birliği olduğunu görebiliyoruz.

Tabi bunun bazı istisnaları da yok değil.

Mesela İsrail’in Suriye’deki İran hedeflerini havadan bombalarken Rusların S-400 hava sisteminin düğmesini kapalı tutması, bu saldırılarda ciddi kayıplar da veren Tahran’ı ciddi anlamda rahatsız ediyor.

Tabi, biraz da “Ele güne karşı rezil olmamak adına” bu rahatsızlık güçlü bir şekilde dışa yansıtılmıyor.

Ama bu demek değil ki, iki ülke temel konularda ortak pozisyonlarından geri adım atmış olsunlar.

Hem Rusya hem de İran’ın ortak hedefi, Esed rejimini güçlendirerek Suriye topraklarının tamamında hakim hale getirmek.

Geçen hafta yapılan Soçi zirvesinde bunu gördük.

İki ülkenin Türkiye’yi yakından ilgilendiren diğer benzer tutumları ise, Fırat’ın doğusu ile ilgili.

Bunu kendi kelimelerimizle kısaca şöyle ifade edebiliriz:

“Esed gelsin, PKK/YPG tehdidi konusunda Ankara’nın rahatsızlığını giderecek şekilde bu bölgelere hakim olsun, mesele kapansın”.

Nitekim Soçi zirvesi biter bitmez kendilerine iletilen mesajı alan Şam rejiminden, PKK/YPG’nin özerklik taleplerini reddeden beyanatlar geldi.

Tabi bu noktada yine Fırat’ın doğusu bağlamında iki türlü sorun karşımıza çıkıyor:

1-ABD, bu bölgeye Esed rejiminin gelmesine izin vermeyeceğim diye dünya aleme ilan ettiğine göre, bu nasıl mümkün olacak?

2-Öyle bir imkan ortaya çıksa bile, Şam rejimi PKK/YPG’nin üstüne gitmeye gerçekten niyetli mi? Ya da niyetli olsa bile, bunu başarabilecek gücü var mı?

Gördüğünüz üzere, iç içe geçmiş belirsizlikler, nasıl çözüleceği anlaşılamayan sorunlar, açmazlar kabak gibi meydana çıkmış durumda.

Gordion düğümü dediğimiz şey bu.

Şu an için bu düğümün Türkiye’nin askeri harekat planlarını yeniden devreye sokması dışında başka bir yöntemle çözüleceğine dair ortada bir işaret yok.

Diplomasinin incelikleri kimsenin aklına gelmeyen parlak bir fikir ortaya çıkarmadığı takdirde durum bundan ibaret.

YENİ ŞAFAK GAZETESİ

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat