CHP'nin Kürt sorunu ile büyük sınavı
- GİRİŞ06.06.2012 09:23
- GÜNCELLEME06.06.2012 10:10
Bunlardan biri de Genel Başkan Yardımcıları Faruk Loğoğlu ve Sezgin Tanrıkulu imzasıyla kamuoyuna açıklanan 10 maddelik ‘Kürt açılımı’ projesi.
Metne baktığınız zaman, iyi niyetle hazırlandığı izlenimi veren, Kürt sorununu siyasi çekişmenin bir parçası olmaktan çıkartıp, ortaklaşa bir iradeyle çözmeyi hedefleyen bir üslup dikkat çekiyor.
Ki girişime iktidar partisi de hemen bir kredi açtı ve başbakan Erdoğan, randevu isteyen Kılıçdaroğlu’na olumlu yanıt verdi.
Son seçimde CHP Adana milletvekili olarak seçilip parlamentoya giren Faruk Loğoğlu’nu biraz tanırım.
Dışişleri Bakanlığı bürokrasisinde en tepeye, yani müsteşarlığa kadar yükseldikten sonra oradan emekli oldu.
Uzun yıllar ABD’de büyükelçi olarak görev almış olmasının bunda bir katkısı var mıdır bilmiyorum ama Loğoğlu, partisindeki jakoben eğilimlilerden farklı olarak, Kürt sorunu konusunda özgürlükçü, sosyal demokrat çizgide bir duruşa sahiptir.
Sezgin Tanrıkulu’da öyledir.
Parti içerisinde özellikle Sav ekibinin hışmına uğramış, bir takım yabancı kuruluşlarla geliştirdiği diyalog nedeniyle ajanlıkla bile suçlanmış, ama aslında Diyarbakırlı bir aydın olarak Kürt sorununun çözümünü kendisine dert edinmiş bir siyasetçidir.
Bu iki ismin önderliğinde CHP’nin böyle bir girişimde bulunması iyi olmuştur.
Tek sorun, CHP’nin başında böyle meselelerde çarçabuk çark etme eğilimi taşıdığını defalarca dünya aleme ispat etmiş bir Genel Başkan’ın bulunması.
Kemal Bey, Zaman Gazetesi Ankara Temsilcisi Mustafa Ünal’ın söylediği gibi “şimdi yeniden ayağının birini kaldırdı. Ama o ayak bir adım öne doğru mu gidecek, olduğu yere mi düşecek, yoksa daha geriye mi?” göreceğiz.
İYİ AMA REJİM TEHLİKEYE GİRERSE DİYENLER
Ama Erbakan Hoca’nın ifadesiyle “bir milyon liralık” değeri olan asıl soru bu değil.
O soru şu:
Eğer CHP, bu önerisinin arkasını ciddiyetle getirirse, daha önce partiyi kendi renkleriyle boyayan, farklı renklerin küçük tonlarına dahi tahammül göstermeyen seküler milliyetçi kesim, Kürt sorununun bizatihi üreticisi olan ulus devlet anlayışının tavizsiz mümessilleri, bu işe ne diyecek?
Onlar şimdilik susuyorlar.
Süheyl Batum’dan başlayın, Emine Ülker Tarhan’dan devam edin, Sinan Aygün’den çıkın. Şimdilik susuyorlar ama içlerinden Kılıçdaroğlu’na ve önerinin sahiplerine ‘saydırdıkları’ konusunda bir şüphe taşımıyorum.
BAYKAL’IN KAÇIRDIĞI BÜYÜK FIRSAT
CHP’nin temsil ettiği gelenek, aslında Doğu-Güneydoğu’da zamanında en fazla oy toplayan partilerden olmuştur.
İyi niyetle çabalarını sürdürür, Kürt sorununun çözümüne ciddi katkılar sağlarsa, o bölgeden yine yüksek oranda oy alabilirler.
Ama Kılıçdaroğlu’nun daha önce yaptığı gibi “Tunceli’de doğruyu söyleyip İzmir’de şaşar”sa bu olmaz.
Daha önce Baykal, yukarıda sözünü ettiğim jakoben CHP’lilerin baskısıyla Kürt sorunu konusunda yerinden kıpırdayamamıştı.
Üstüne üstlük, Açılım sürecinde kullandığı negatif ve kışkırtıcı dil, Ak Parti’nin rahat adım atmasını da engellemişti.
İddialı bir cümle olacak ama, eğer o süreçte CHP desteklemiş olsaydı, PKK’lıların büyük bölümü bugün dağdan inmiş, hatta Kürt sorunu nihai bir şekilde çözülmüş olabilirdi.
Sonra yapılacak ilk seçimde de, bunun meyvelerini toplayabilirdi.
Henüz çözülemedi diye evin çatısı Ak Parti’nin üstüne de çökmedi tabi.
Aksine, bu çabalar sonraki seçimlerde Ak Parti’ye fazladan oy bile kazandırdı.
Cümleyi şöyle de kurabilirim.
Kürt sorununa partiler arası bir uzlaşmayla çözüm bulmak için çabalayan Başbakan ve partisi bu konudaki samimiyeti nedeniyle hep kazanırken, Başbakan’ın bu konuları görüşmek için kapısını çaldığı Baykal’ın ‘gelmeyin demekle’ aynı anlamı taşıyan ‘kameralar önünde konuşursak öyle gelin” sözlerindeki samimiyetsizlik, CHP’ye çok şey kaybettirdi.
Şimdi aynı sınavı Kılıçdaroğlu verecek.
Umutlu olmak için erken belki ama kredi limitini de hemen düşürmemek lazım.
Mehmet Acet - Haber 7
mehmet.acet@kanal7.com
Yorumlar7