Davutoğlu Başbakan

  • GİRİŞ03.09.2014 11:19
  • GÜNCELLEME03.09.2014 11:19

(Allah bahtını açık etsin!)

Mevcutların en iyisi olmasa da millet namına en hayırlısı oldu diyebilirim. Allah kademli eylesin. Mübarek eylesin. Onun gayretlerini, ‘Asya’nın bahtının miftahı” öylesin. Çünkü istişare ile iş yapacağını ilk konuşmasında vaad etti. Zir Asya’nın bahtının miftahı, meşveret ve şuradır!

Benim bir hülyam vardı yıllardır; birileri tarafından ırkçılık gibi algılansa da, “Allah bu Millete oğuz soyundan idareciler versin artık” diye dua ediyordum.  Çünkü Türkleşmiş unsurlardan gelen başbakanlarımız ve vezir-i azmalarımız, bize bizden gibi davranmadılar;  Bu şanlı fakat talihsiz millete evlatları gibi davramdalır!

Ben bir zamanlar Muhsin Yazıcıoğlu’na “Kardeş ne zaman bu milletin başına Oğuz suyundan bir başbakan gelir” demiştim. O da, “Sen ne diyorsun M. Ali kardeş, zaten bütün kavga böyle bir şeyi engellemek için yapılıyor. Hiç müsaade ederler mi?” demişti.  

Davutoğlu’nun tercih edilmesi, başbakanlık koltuğuna oturtulması  inşallah bu kapıyı da aralamış olsun!

Ahmet Davutoğlu, Sivaslıların deyişiyle ‘ellam ki, Türk’tür’, Kayı, Tatar veya Oğuz olması fark etmez. Ben devlet idaresinde bazı makamların, milletin asli unsurlarına teslim edilmesi gerektiğine inanıyorum. Nasıl düşünür, nasıl değerlendirirseniz değerlendirin. Irkçılık manasına da söylemiyorum. O makamlarda olanlar milleti, kendi atasının çocukları ve emanetleri gibi görürse, onların çaresizliğini ve mağduriyetini kendi mağduriyeti gibi görür.

Bediuzzaman hazretlerinin bir talebesine “Bana hapishanelerde işkence edenlere dikkat ettim, hapsi gayrı Türk unsurlardı. Türkte zulüm damarı yok” dediği biliniyor. Yani demeye getiriyor ki Türk o insanlar hakiki Türk olsalardı bana karşı o zulmü işlemeye yürekleri varmazdı. Elbette ki Kürt de yapmazdı. Benim size hissettirmek istediğim de bu!

İslam,  liyakate bakar elbette işlerin tevdiinde, görevlerin dağıtılmasında. Ama işlerin böyle yürümediğini;  taraftarlık ve kayırmalarla işlerin yürütüldüğünü siz de biliyorsunuz ben de. Bu hemen hemen 300 senedir böyledir. O yüzden de başımız dertten kurtulmadı ya.

Cumhuriyet döneminde bu daha da vahim hal aldı. Askerde kurmaylık rütbesi verilecek asker seçilirken bile farklı kriterler gözetildi. Bir kere, 1960’lardan sonra kimin kurmay olacağına hep Amerika karar verdi. Onlar da kendi dostlarının (kripto) çocuklarını tercih ettiler. İki binli yılların başında bu kendi tercihleri olan askerlerin sistemin dışına çıkıp Amerika’ya karşı tavır göstermeleri üzerine, Amerika, askere karşı operasyon yapılmasına müsaade etti. Yoksa kimse Ergenekon mergenekon avcılığı başlatamazdı. 

Bizim de işimize geldi, çünkü askeri vesayetin bitmesini istiyorduk. Yıllardır Müslümanları askerle vuruyor ve dizginliyorlardır. Sonra “biz bize dizginleneceğimizi” söz verince bu iktidarın önünü açtılar. Askerleri de bu dönemin eliyle tasfiye ettiler… (Bu bahis önemli ama sırası değil)

Sonra bu iktidar da Amerikalıların kontrolünden çıktı, bağımsız hareket etmek istedi, bu kere de onu indirmek istediler. Mücadele hala devam ediyor! Bu durum, hükümette milletin iradesine itimat etme fikrini güçlendirdi. Hadiseler sonunda öyle gelişti ki Ahmet Davutoğlu, başbakan oldu.

Allah kademli eylesin. Çünkü mühim bir vakitte başbakan oldu. Bu yurtlarda ‘Davut dönemi’ başlamalıydı, başladı…

*  *  * 

Talut bir mücadele insanıydı. Tamamen ve mahza Calut’u yenmek için seçilmişti. Onun vazifesi, Calut karşısında zebun olmuş ’beni israil’i (yani rejimin baskı altında uttuğu Müslüman Türk halkını) onun baskısından kurtarmaktı. Ve bunu da başardı. Referandum ve ardından gelen şu seçim onun görevini kemale erdirmesine hizmet etti.

Talut’un krallık dönemi iki parçalıdır. Calut ile mücadele dönemi, Davut ile mücadele dönemi. Talut ile Davut mücadelesi uzun sürmüştü.  

Başlangıçta Talut, Davut ile birlikte hareket etti. Davut Talut’un askeri idi. Hatta Talut’un Calut ile girdiği savaşta Calut’u Davut uzaktan atığı taş ile öldürür. Talut, Davut’a kızını bile verdi, onu işlerine ortak etti. Ama sonra araları açıldı. Zaman içinde Talut’un taraftarları zayıflayıp azaldı, Davut’un tarafları çoğalıp güçlendi.

Talut mücadele etmekten, devleti yapılandırmaya fırsat bulamadı. Davut iş başına gelince ilk iş bu yapılanmayı ve ‘beni israil’e konulmuş dayatmaları ortadan kaldırmak oldu. Beş Filistî Devleti, (bugünkü beş Güvenlik Konseyi üyesi devlet gibi)  Beni İsrail halkının demiri işlemesini, kılıç, kalkan ve saban yapmasını yasaklamıştı. (Bugün Müslümanlara kendi silahlarını yapmaları yasaklandığı gibi) Beni İsrail, her türlü araç gereç ve savaş malzemesini Ameliklerden, Moablılardan (Amerika’dan ve Batıdan) almak zorunda idi. Bu da onları çaresiz bırakıyordu. Davut kral olur olmaz, bu yasağı deldi. Demirin işlenmesini ve sanayi ve savaş aletlerinin yapılmasını istedi. Öyle de yaptılar…

Bilmiyorum Ahmet Davutoğlu dönemi Davut dönemi olur mu?

Konuşmasını dinledim, son derece ümitvar oldum. En azından Talut dönemindeki dilin aynıyla devam etmeyeceğini hissettim. Tabii ki bir dönemden ötekine geçiş keskin olmaz. Birbirine etkileri olur. Dolayısıyla sanıyorum ki Ahmet Davutoğlu, dil ve tavır olarak bir süre -bu dokuz on aydan eksik olmayabilir- Talut döneminin jargonuna uygun hareket eder. Sonra yavaş yavaş kendi üslubunu oturtur. Bunu yamazsa, onun dönemi Davut dönemi olmaz, Talut dönemi içinde kalır.  Şu yazıya da göz atabilirsiniz: (http://www.haber7.com/yazarlar/mehmet-ali-bulut/987318-davut-donemi-ve-siyaset)

Ahmet Davutoğlu hakikaten bu ülke için bir şans olur inşallah!

Yazgısının ne olacağını zaman gösterir. O ‘Talut dönemi’nin (Ceberut rejimi alt etme dönemi) bir figürü mü yoksa ‘Davut dönemi’nin (devleti yeniden yapılandırma döneminin)  bir yapı ustası mı zaman gösterecek. Konuşması ve konuşmasında temas ettiği meselelere bakarsak onun ‘Davut dönemi’nin ustalarından, hatta baş mimarlarından olduğu hissini verdi.

Allah bahtını açık etsin!

Mehmet Ali Bulut - Haber 7

mabulut@gmail.com

Yorumlar2

  • deniz_28 9 yıl önce Şikayet Et
    Aminnnn...Allah bu vatanı başsız bırakmaz inşallahhh
    Cevapla
  • Abdürrahim Çokgüngör 9 yıl önce Şikayet Et
    Türk’ün 2. yükselişinin ümit adamı. Şüphesiz kaderin sevkiyle Türkler'in Orta Asya steplerinden dünyanın en stratejik mevkiine sizin deyiminizle 3 harfin tahsis edildiği Anadolu’ya göçü boşuna değildir. Ve 1071’de başlayan yükselişi 1917-1924’te Deccallerin zuhuruyla inkiraza uğradı. Türk’ün kılıncı düştü. Ama kader bu kez Türk’ü yeni devir için eğitti. Kasların kudret ve kuvveti yerine aklın ve zihnin ürünü ilim ve irfanın hükmettiği yeni devrin icabatıyla mücehhez olarak yetiştirildi. Muallimleri ise kim ne derse desin Risale-i Nur’dur. Kılıcın kahramanları, şimdi ıkra ve kalem ehli olarak temayüz ediyor. Artık fütuhatı ilim ve fenle olacak. Bayraktarın elinde şimdi ilim sancağı var. Ve tarihteki 2. yükselişe, yine İslam’ın bayraktarı olarak adım attı. Mehdiyet’in ikinci döneminin başında dünyaya gelen ve ilim adamı olarak yetişen biri 1435’te yani 20014’te sürpriz olarak, şüphesiz kaderin sevkiyle Başbakan oldu.
    Cevapla Toplam 2 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat