Müftüler tarafından kıyılacak nikah laikliğe ve insan haklarına aykırı mı?

  • GİRİŞ28.10.2017 08:55
  • GÜNCELLEME30.10.2017 07:04

Müftülere Nikâh kıyma yetkisi veren tasarı, uzun tartışmaların ardından 25 Temmuz Çarşamba günü TBMM’de kabul edildi. 39 maddeden oluşan bu tasarının tartışmalı 6.maddesi, Nüfus Hizmetleri Kanunu’nun evlendirme memurlarını düzenlediği 22. maddesine “İl ve İlçe Müftülerinin” eklenmesinden ibarettir. Görülmektedir ki yeni bir kanun ihdası söz konusu değildir. Evlendirme yetkisine sahip olan belediye başkanı yetkilendirdiği memur ve köy muhtarının yanına “Müftülerin eklenmesinden” ibarettir. Tasarının tümünün TBMM Genel Kurulunda kabul edilmesi ve Cumhurbaşkanı’nın yasayı onaylamasıyla Müftülere nikâh kıyma yetkisi yürürlüğe girecek.  

İslam dini açısından nikâh, evlenmelerinde dini açıdan bir engel bulunmayan kadın ve erkek arasında, şahitler huzurunda icap-kabul ve mihrin belirlenmesi, Allah’ın emri, Peygamberimizin kavli ile tarafların Allah adına söz vererek yapılan bir hukuki sözleşmedir. İslam hukukunda nikâh ve boşanma ile ilgili birçok ayet ve hadis vardır. Daha önceki nikâhla ilgili yazımda bu konuya genişçe yer verdim. İslam’da imam nikâhı, müftü nikâhı diye bir şey yoktur. İslam’ın Müslüman için emrettiği nikâhın yerine getirilmesi hususunda müftü ve yetkilendirdiği kişiye nikâh kıyma izni verilmiştir.

Osmanlı’da Fatih Sultan Mehmed Han’dan başlamak üzere 1926’ya kadar kilisede papazlar, havra/sinagogda hahamlar inançlarına göre nikâh kıyarlar. Boşanmaları mevzu bahis olduğunda yine kendi hukuklarına göre boşanmaları sağlanırdı. Peygamberimiz Hz. Muhammed’den bu tarafa Müslümanlar için Allah’ın emri olan nikâh hiç bir baskı olmadan yerine getirilmekteydi.

   Tarihçi Kemal Karpat, “Osmanlı’nın azınlıklara her konuda büyük bir özgürlük alanı açtığını, Kudüs Patriği Anthimos 1790’larda yazdığı Daskaliki adlı kitapta Osmanlı Padişahı için “Allah, Ortodoksluğu korumak için bize bu padişahı hediye etti” diyor. Osmanlı, İslam coğrafyasında yaşayan Gayrimüslimlere yönelik bu hakları beş yüz sene uygulamıştır. Cumhuriyetin kuruluşunu müteakip, “Türkiye’deki azınlık tanımı, hak ve hukuki gibi konularında temel metin, Lozan Barış Antlaşmasıdır. Baskın Oran, bu konuyu şu şekilde naklediyor: “Bu antlaşma; Md.37: Türkiye, 38. maddeden 44. maddeye kadar kapsadığı hükümleri temel ve değişmez yasalar olarak tanınmasını ve hiçbir kanunun, hiçbir yönetmeliğin ve hiçbir resmi işlemin bu hükümlere aykırı ya da çelişir olmamasını, hiçbir kanun, hiçbir yönetmelik ve hiçbir resmi işlemin söz konusu hükümlerden üstün sayılmamasını taahhüt eder. Lozan’la Hristiyan ve Yahudilere getirilen bu haklar, Türk makamları tarafından hiçbir şekilde geri alınamayacağı, aykırı kanun, yönetmelik yapılamayacağı karara bağlanmıştır”. 1926’da Medeni Kanunun kabulü sebebiyle resmi nikâh zorunlu olunca, devlet kilise ve sinagogda papaz ve hahamların kıydığı nikâhtan önce resmi nikâh kıydırılmasını sağlamak adına Hristiyan ve Yahudileri “bu pozitif ayrıcalıklı haktan feragatini” istedi. Çünkü aksi durumda Müslümanlarda aynı hakkı isteyebilirlerdi. Müslümanların kuvvetle muhtemel olan bu taleplerini engellemek için yapılan birçok toplantının ardından “29 Kasım 1925’te, 42/1’deki haktan feragat ettiklerini belirten bir karar aldılar”. Zeynep AYDIN’ın konuyla ilgili değerlendirmesinde: Lozan’da varılan antlaşmanın (39’dan 44. Maddelerine kadar bakıldığında, Türkiye’nin Gayrimüslim azınlıklara “Pozitif ayrımcılık yapmayı yükümlendiği görülecektir”. CHP Milletvekili Garo Paylan, bugün Hristiyanların ve Yahudilerin hakları, Osmanlı tarafından tanınan hakların katbekat arkasındadır” diyor. Şimdi Garo Paylan’a sormak lazım; Osmanlı tarafından gayrimüslimlere verilen ve yüzyıllardır muhafaza edilen bu haklar kimler tarafından geri alındı? Hristiyan ve Yahudilerin kilise ve sinagogda kıydırdıkları nikâh öncesi belediye veya nüfustan, evlilik beyanı ile yaptıkları nikâh sembolik ve şekli bir durumdur. Asıl olan kilise ve sinagogda kıyılan dini nikâh törenidir.

Dün halkın oylarıyla seçilmiş Merve Kavakçı’yı meclisten dışarıya atanlar, başörtülü öğrencileri üniversiteden kovanlar, eşi başörtülü birinin Cumhurbaşkanı olamayacağını, Çankaya’da görmek istemediklerini ifade edenler, “kafalarının içi tezek dolu, habis urlu varlıklar” diyerek hakaret edenler… Daha neler neler… Bugün de aynı seküler zihniyet; anayasal demokratik bir hak olan, “Müftülerin nikâh kıyma”, tasarısına yönelik; “Laiklik ve Cumhuriyetin kazanımları elden gidiyor, Müftü nikâhını istemeyiz, Müftü nikâhına geçit yok, gerekirse meclisi basar bu tasarıyı engelleriz, medeni haklara tırpan vurdurmayız. Devrim kanunlarının değiştirilmesi, laikliğin korunması ilkesinin ihlaline izin vermeyeceğiz. Medeni kanunla Türk kadınına verilen hakların geri alınması, çocuk yaşta evliliklerin teşvik edilmesi, kadın-erkek eşitliğinin ortadan kaldırılmasına asla geçit vermeyeceğiz diye feveran koparan baskıcı, dayatmacı, kutuplaştırıcı, seküler kesimden “kilise ve sinagogda kıyılan nikâh, laikliğe aykırıdır, Cumhuriyetin kazanımlarına darbe vurulmuştur, asla kabul edilemez” gibi çıkışları hiç işittik mi? Hristiyan ve Yahudiler bu ülkenin, Müslümanlarla eşit vatandaşları değil mi? Neden “pozitif ayrımcılığa” tabi tutulmuşlardır? Ayrıca laiklik “bir insan hakkı değildir”. Dünyada bütün hukuk sistemlerinde temel unsur; “Din ve vicdan hürriyetidir.” Nikâhla ilgili düzenleme toplumsal bir talebin bir hakkın yerine getirilmesidir/karşılanmasıdır. Bu ülkede vatandaşlarımızın en az %85’i nikâh akdinin Müftülüklerce yerine getirilmesini ister/istiyor. Laiklik, dini özgürlüklerin, taleplerin karşıtı değil, teminatı olmalıdır.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Dini nikâh akdi; dini noktada hassasiyeti olan vatandaşın, bu hassasiyetini, talebini yerine getirilmesine imkân sunmayı amaçlıyor. Bizim dinimizdeki nikâhta alenilik vardır. Gizlilik yoktur. O da neyi getiriyor? Gayrimeşru, kaçak, gizli olayını ortadan kaldırıyor. Dini nikâha herkesi mecbur etme diye bir şey yok. İsteyen Belediye’ye kıydıracak nikâhı, isteyen müftüye”, diyerek vatandaşların çağdaş ve medeni ölçülerde ve standartlarda taleplerini karşılayan bir düzenleme getirileceğini ifade etmiştir. Yıllardır uygulanan baskıcı, totaliter ve ceberut anlayışı artık bitti. Bu toplumda; kavga ortamı meydana getirerek gerdiğiniz, geri bıraktığınız, darbelere muhatap ettiğiniz, aşağıladığınız, ötekileştirdiğiniz, acımasız, tahammülsüz, kin ve nefret dolu duygularınızı terk ediniz. Artık oyun bitti. Bu düşmanca tavırlarınız hiçbir anlam ifade etmiyor. Millet de buna prim vermiyor. Gün geçtikçe milletten soyutlanıyorsunuz. Hristiyan ve Yahudilerin nikâh akitlerine, törenlerine saygı duyduğunuz gibi Müslümanların taleplerine de saygı duymalısınız.

Bu düzenleme; “İkamet, velayet, vasiyet, vatandaşlık, isim değişikliği, e-devlet hizmetlerini sunacak.” Rızaya aykırı küçük yaşta evliliklerin önünü kapatacak. Kadın istismarını önleyecek, yasal güvenceden yoksun kadınların ve çocuklarının mağduriyetlerini, cinsel istismarı ortadan kaldıracak. Evliliğe pozitif artı bir değer yükleyecektir. Din istismarının önüne geçecektir. Getirilen bu düzenleme ile dayatmacı Laiklik anlayışı yerine, her din mensubunun talebini teminat altına alan, hak ve hukukunu koruyan, insan haklarına dayalı, dinamik canlı bir toplumsal yapının inşanı hedeflemektir.

Vesselam…

Yorumlar13

  • Nezir Demircan 6 yıl önce Şikayet Et
    Hocam,elinize,dilinize kaleminize sağlık.Ruhumuza serin bir hayat suyu serptiniz.Vesselam.
    Cevapla
  • Abdurrahman UĞUR 6 yıl önce Şikayet Et
    Saygıdeğer Hocam Duygu ve düşüncelerimizin tercümanısınız. Allah razı olsun
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • Abidin 6 yıl önce Şikayet Et
    Çok harika bir yazı. Elimize sağlık.
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • Fatih YÜCEKAYA 6 yıl önce Şikayet Et
    Esselamualeyküm hocam açıklamanız çok güzel yerinde olmuş. Ellerinize sağlık
    Cevapla Toplam 2 beğeni
  • Bekir coksevim 6 yıl önce Şikayet Et
    Emeklerinize teşekkür ederim. Yorumlarına arz için bir konuyu iletmek isterim. Mevcut işleyiş te müslüman-gsyrimuslim adaylar resmi nikahlarinin yapılmasında hiçbir sorun yaşamıyor. Müftülük makamının boyle durumlarda nasıl davranacağı konusu zati alinizce malum olduğunu düşünerek bizleri de bilgilendirirseniz. Muhabbetlerimle...
    Cevapla
  • Mehmet Doğan 6 yıl önce Şikayet Et
    Üstadım teşekkür ederim. Memleketteyim. Konuyu kısaca ele alacağım. Saygılarımı sunarım.
Daha fazla yorum görüntüle
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat