ABD’nin Filistin Stratejisi
- GİRİŞ26.05.2018 06:03
- GÜNCELLEME28.05.2018 07:47
Trump’ın ABD Büyükelçiliğini Kudüs’e taşıma kararını 14 Mayıs 2018’de gerçekleştirmek suretiyle Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak deklare etmesi; ABD’nin hem Roma’nın hem de Siyonist dünyanın imparatoru olduğunun ilanı anlamı taşımaktadır. Daha önceki yazımda ifade ettiğim üzere ABD’li evanjelik inancına göre Hz. İsa tekrar yeryüzüne dönecek ve Armageddon’u (Büyük Savaşı) başlatacak. Bunun için; İsrail Devletinin kurulması, Kudüs’ün İsrail’in başkenti olduğunun kabulü ile bu rüyanın ikinci aşamasının gerçekleştiğine inanır evanjelikler. Üçüncü aşama ise Süleyman Mabedinin inşa edilmesidir. Süleyman Mabedi inşa edilirse sıra Hz. İsa’nın yer yüzüne dönüşü ve kıyamet savaşını başlatacağına inanılmaktadır. Ancak ABD’de yeni bir senaryo ortaya konularak “Kıyamet savaşının” Cumhurbaşkanı Erdoğan’a karşı başlatılması gerektiğini savunan evanjeliklerin iddialarını Habertürk’te “Evanjeliklerin Türkiye hakkındaki tehlikeli yalanı” başlıklı yazısıyla köşesine taşıyan Serdar Turgut; “Neo- con- Evanjelik koalisyonunun hedefinde Türkiye bulunuyor” dedi. “Evanjeliklerin merkezi durumunda olan Foundation for Detense of Democracies (FDD) Vakfında Türkiye karşıtı çalışmalar yürütüldüğü, bu çalışmalara Türkiye karşıtlığı ve Erdoğan düşmanlığı ile tanınan Eric Edelman, Frank Gaffney, Steve Bannon ve Netanyahu’nun arkadaşı ABD’li milyarder Shedon’nun katıldığı ve Evanjelik çevrede iyi tanınan Craig C. White’ın yazdığı “Türkiye, İsrail’i İşgal Ediyor: Armageddon’a Az Kaldı - Şimdi Uyanmanın Zamanı” kitabını okudukları ve tartıştıklarını yazmaktadır. Söz konusu kitapta İncil’e atıf yapılarak Türkiye’nin lideri Erdoğan’ın eski Asur Krallarının yaptıklarını yapacak bir “Magog” olduğunu ve önce Suriye’yi işgal edip, ardından İsrail’e yürüyeceğini bunun sonucunda bir Armageddon savaşının çıkacağını söylüyorlar. Bunun için Türkiye ile savaşılmalı, denilmektedir. Bu son derece tehlikeli ve inanılmaz bir ABD yalandır.
100 yıl önceki Belfour Deklarasyonu’yla başlayan 14 Mayıs 1948’de İsrail’in kurulmasıyla Filistinlilere yönelik yürütülen savaş, katliam, sürgün, işgal ve zorunlu göçe tabi tutulmaları sebebiyle Filistinliler, her yıl 15 Mayıs’ı Nakbe yani “Büyük Felaket” olarak anmaktadırlar. 1948’de 750 bin Filistinli toprağı zorla elinden alınarak sürgüne gönderildi. İsrail Devleti’nin kuruluşunun 70. yılında ABD Büyükelçiliğini açtı ve despot İsrail, silahsız Filistin halkı üzerine ateş açarak; emzikli bebek, yaşlı genç kadın, erkek demeden insanların üzerine kurşun yağdırdı. Tam 65 ölü, 3000 kişi ağır yaralı yada yaralı. Büyük bir vahşet. ABD faşizmi bu katliama yardım etmiştir. Soykırımın, gaspın, işgalin ve sömürgecilerin ortağı olmuştur. Bu nedenle Filistin halkının haklı, meşru ve silahsız direnişi, akıtılan kanlara, çekilen acılara rağmen devam edecektir. İsrail, BM’de alınan kararları tınmadan, hiç bir sorumluluk hissetmeden savaşa, katliama, işgale, gaspa ve zorbalığa devam etmekte, ahlaksızca bir tahakkümü sürdürmektedir. BM yaptırım gücünü kullanmıyor. Batı, söz konusu Filistin ve Müslümanlar olunca ABD’den çok farklı düşünmüyor. Uluslararası kuruluşlardan ses çıkmıyor. İslam dünyasının üzerine ölü toprağı serpilmiş.
ABD kendine özgü tarihsel misyonunun gereğini yapmıştır. Arz-ı Mevud’u gerçekleştirinceye kadar bu stratejisi devem edecektir. Küresel emperyalizmin etrafında dans eden “teslimiyet koalisyonu” Cumhurbaşkanı Erdoğan’a parmak sallıyor. Neden? Çünkü Erdoğan, ABD ve İsrail’in Suriye’de oyununu fena halde bozdu. Kudüs ve Filistin’i cansiperane savundu. BM’yi harekete geçirdi, İİT’yi olağan üstü toplayarak bir dizi etkili olabilecek kararlar alındı. Yurtiçi ve yurt dışında tertip edilen “Kudüs Mitinglerine” katılarak aktif bir rol üstlendi. Hakkını teslim etmeliyiz ki Türkiye kadar güçlü ve onurlu bir tavır sergileyen İslam ülkesi olmamıştır.
401 yıldır Osmanlı idaresinde huzur dolu bir hayat süren Filistinliler, 100 yıldır adeta kan ağlıyor. İslam ülkeleri suskun. Ey Suudi Arabistan ve ruh ikizi ülkeler neden dilinizi yuttunuz? Sizler Resulullah (s.a.v)’in mi yolundasınız yoksa Ebu Cehil ve Firavun’un mu yolundasınız? İslam’a ve Kudüs’e ihanet ediyorsunuz. Zulmü, öldürmeyi, işgali ve despotizmi aşk edinmiş bu zalimlere karşı içine düştüğünüz aşağılık durumu ve zilleti nasıl omuzlarınızda taşıyorsunuz? Daha 5-6 yaşındaki çocukları ayaklarının altında ezerek öldüren, İsrail zindanlarında açlığa, susuzluğa ve ölüme terk edilmiş on binlerce Müslüman hiç mi vicdanınızı sızlatmıyor? Evleri yıkılan, mallarına el konulan, toprakları gasp edilen ve öldürülen Filistinli. Fakat terörist olan da Filistinli(!). ABD ve Batı, “İsrail’in buna hakkı var” diyor. Ne kadar iğrenç ve zalimce bir tutum. Pence, “İsrail’in yanındayız. Çünkü İsrail’in davası bizim davamızdır. Onların değerleri bizim değerlerimizdir. Onların kavgası bizim kavgamızdır”, diyor. Bir gazeteci İsrailli bir yetkiliye, silahsız ve savunmasız bu insanları niye öldürüyorsunuz? diye sorduğunda aldığı cevap şok edici, “bu kadar insanı yerleştirecek hapishanemiz yoktur” cevabını veriyor. ABD ve Siyonizmin bütün bu gaddarlıklarından sonra İslam coğrafyasından bir kişi yada kişiler çıkar da, “ABD ve Batı; İnsan hak ve hürriyetlerinin, hukukun üstünlüğünün, fikir hürriyetinin kamil manada uygulandığı yerdir” derse, ondan daha zalim ve işbirlikçi yoktur.
Geçen hafta İstanbul’da yapılan “Zulme Lanet, Kudüs’e Destek” mitinginde konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Kudüs sadece bir şehir değildir. Kudüs bir semboldür. Bir imtihandır. Kudüs bir kıbledir. İlk kıblemizi koruyamazsak son kıblemize güvenle bakamayız” ifadelerinde yerini bulan bu aktif ve iman dolu direnci seçimlerle bağlantılı yorumlayanlar; ya yanılıyorlar yahut sulandırmaya ve itibarsızlaştırmaya çalışarak İsrail’in değirmenine su taşıyorlar. Hatırlanacağı üzere rahmetli Erbakan, Başbakan olduğunda: “İsrail ile yapılan bütün anlaşmaları yırtıp çöpe atacağız” dediğinde aynı güruh Erbakan’ı “sorumsuzluk ve devlet ciddiyetine yakışmayan ifadeler” diyerek susturmaya çalıştılar. Yetmedi dönemin Genelkurmay Başkanı Karadayı, hemen İsrail’in yolunu tuttu. 1980’li yıllarda Kudüs’ü savunmak, bir derginin kapağına Mescid-i Aksa’nın resmini koymak savcılık bir olaydı. Erbakan Hocamızın bu tarihsel onurlu çıkışı akamete uğradı. Ah nereden nereye!... Her ne pahasına olursa olsun yıllardır Filistinli kardeşlerimize yaşatılan bu trajediye karşı duracağız, sesimizi yükselteceğiz ve onların yanında olacağız. Eğer adalet bugün yoksa hiçbir zaman olmayacak demektir. Mücadelemiz Filistin özgür oluncaya kadar devam edecektir. ABD uydurma, hayali Armegeddonlarla bizi korkutamaz ve yıldıramaz. Rabbim, bizim Kudüs’ü korumamızı istiyor. Hz. Ömer, Selahattin-i Eyyubi ve Yavuz Sultan Selim gibi. Allah’ın inayetinden ve rahmetinden ümit kesmeden yürüyen Hz. İbrahim (a.s), Hz. Yakup ve Yusuf (a.s) gibi, Hz. Musa, Hz. İsa (a.s) ve Hz. Muhammed (s.a.v) gibi yürüyeceğiz ve zafere ulaşacağız. Filistinli kardeşlerimizin tutan eli, yürüyen ayağı, gören gözü ve konuşan dili olacağız. Şimdi yeni bir şafak için yeni bir güne çıkmak için emin ve güvenilir bir adıma ihtiyacımız var.
Vesselam.
Yorumlar18