Feodalizm Erdoğan'ı istemiyor

  • GİRİŞ16.06.2018 11:11
  • GÜNCELLEME18.06.2018 07:31

Cumhuriyet tarihinin en temel değişimini hedefleyen 24 Haziran 2018 seçimine  10 gün gibi kısa bir süre kaldı. Bu seçimde halkımız; ya değişim ve dönüşümü yani “Başkanlık  Sistemini”, yahut statükoyu isteyecek.  Yüz elli küsur yıl önce başlayan batılılaşma ve  ulusallaşma,  Türkiye içerisinden  feodal  bir  yapıyı  ortaya  çıkardı. Bu “Boğaziçi Aşireti” tek  parti  diktatöryasının himayesinde  filizlenip  büyütüldü. Sermaye ve aristokrat sınıfı üretildi. Siyasetten eğitime, kültürden yargıya, ekonomik  sistemden orduya  varıncaya kadar hayatın  her  alanı  batılılaşma üzerine  bina edildi.  Geçmişte  IMF, şimdilerde  AB ve NATO ile yaşadığımız sorunların kaynağı bize dayatılan sistemden  kaynaklanmaktadır. Batı, iç içe olduğu siyasal partiler  ve  sermaye  sınıfı ile kurdukları güçlü birliktelik ile Erdoğan’a: “Beş yıldır  her şeye sen karar  verdin.  Ama o kadar da değil,  Köşk konusunda ve diğer önemli hususlarda bize sormalıydın,  bizimle uzlaşmalıydın” dediler.  Önce  açık-kapalı darbeler, raporlu  hasta  generallerin (!) ve  bazı  Kemalist STK’ların  öncülüğünde  düzenlenen  Cumhuriyet  Mitinglerine halk yüz vermedi, Gezi Kalkışması, 17-25  Hükumeti devirme ve 15 Temmuz Darbe Girişimini  Cumhurbaşkanı Erdoğan, halkıyla birlikte püskürttü.  Barzani’nin  bağımsızlık  referandumunu, Körfez  Derebeylerinin  Katar ablukasını, Kudüs kararını,  ABD ve  İsrail’in  Suriye’nin kuzeyinde  planladığı PKK Koridorunu yok etti. PKK ve YPG’ni Münbiç’ten  çıkarılmasına karar verildi. Şimdi sıra  “girilmesi asla mümkün  değil” denilen Kandil’e geldi. Orası da Mehmetçik tarafından yerle bir edilerek terör yuvaları  tek  tek  kurutulacak.  ABD ve Batı ve  icazetli seçkin sınıfın Erdoğan düşmanlığının sebebi:  “Bir  paradigma  değişikliğine” gidilmesi, bağımsız milli bir  kimliğe  doğru  dönüşme  mücadelesidir...  Bu egemen sınıfın, tekrar müesses statükocu  nizama  dönülmesi için  son  hamleleri 24 Haziran seçimi olacaktır.

6-8 Ekim hadisesiyle Kürt kardeşlerimize yakın  tarihin  en acımasız ve en vahşi katliamını  yaşatanlar, 53 vatandaşımızın parçalanarak öldürülmelerine  azmettirenler, kışkırtanlar hendek, barikat ve çukur  politikaları ile hayatı çekilmez ve yaşanmaz hale getirenler  adalet önünde  elbette  hesap vereceklerdir.  ABD bayrağı  altında; özgürlük, adalet  ve barış  arayanları, emperyalizmin taşeronluğuna  soyunanları, sırtını YPG’ye  dayayanları  feraset sahibi  Kürt kardeşlerimiz  affetmeyeceklerdir. Dün ‘Baldıran zehri içmek pahasına bu sorunu çözeceğim’ diyen  Erdoğan’a söylenmedik laf bırakmayan ‘mahşerin dört atlısı’, aldıkları  bir  karar gereği mi yoksa bir talimat mı var?  Selocan’ı  ziyaret için kuyruğa girdiler. Arka arkaya beyanatlar: “Selahattin Demirtaş  serbest  kalmalıdır.”  “A  güzelim  sizler şimdiye  kadar neredeydiniz”, diye  sormazlar mı? Bölge insanımız; hizmette  Doğu’yu  batıdan  ayırmayan, duble yollar, barajlar, şehir hastaneleri yapan ve daha bir çok yatırım ve  projelerle  ülkeyi  ve bölgeyi imar ve inşa eden Erdoğan’ı namerde muhtaç etmeyeceklerdir. 

 

 

Son günlerde CHP’den İP’e giden ulusalcı, seküler Atatürkçü oyların tekrar Muharrem İnce’ye  yönelmesiyle birlikte Meral Akşener’e  eski sol ve liberal teveccüh  kalmadı. Zaten üç eğilimi konsolide etmek zor ve sürdürülebilir değildir. Ayrıca önemli bir diğer husus;  seçim  meydanlarında ve TV programlarında Cumhurbaşkanı  Erdoğan’ın  Muharrem İnce’yi muhatap alması sol oyları İnce’ye yönlendirdiği  ifade edilmektedir.  Bu sebeple Muharrem  İnce’nin  CHP’deki  % 21- 22 bandındaki eşik değeri % 23- 24’e çıkarması  CHP Kurultayına  doğru Sayın  İnce için başarı, Kılıçdaroğlu  için kayıptır.  25 Haziran’dan sonra  Muharrem  İnce, Kılıçdaroğlu’nu mu yoksa Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı  mı silkeleyecek  hep  birlikte  göreceğiz. Millet İttifakı  baştan bu tarafa hem de birinci  turda Cumhurbaşkanlığını kaybedeceğini ayan beyan biliyordu.  Şu an ki bütün gayretleri  Cumhur  İttifakı’nın  Meclisteki başarısını engellemeye çalışmaktır. Bunun için HDP’nin barajı aşması adına  pohpohlama dönemi başladı. Anlayacağınız  dip dalga, 15 Temmuz  öncesi parlamenter olmadığı  halde “Başbakan  olacağım” diyen  Meral Hanım’ı gözden çıkardı.

İ’la-yı Kelimetüllah davası ve cihan hakimiyeti mefkuresi olmayan çıkar ve nefret üzerine bina edilmiş bu ittifak; bir çok yatırımları  ve  mega projeleri  iptal  etmekle yetinmiyor.  Bunların  yanında  Zorunlu  Din  Kültürü  ve  Ahlak  Bilgisi  Derslerinin isteğe bağlı olması, TİKA,  AFAD, Türkiye  Maarif  Vakfı, Yunus  Emre  Enstitüsü’nü kapatacaklarını, kesmedi  “Ramazan  Ayını  değiştireceklerini,  ‘Arap Takviminden  bize ne, sabitleyin Kasım – Aralık gibi” olsun  bitsin.  İslam coğrafyasında  “Ecdat  Yadigarı” eserleri ihya eden TİKA  gibi bir kurum  kimi/kimleri rahatsız  etti?  Ben söyleyeyim: Batı  ve İsrail’i…

Bu tarihi dönemeçte Cumhur İttifakına ve özelde AK Partili seçmene düşen görev  ve  sorumluluk;  bir  dava bilinci ve sadakatiyle çalışması, samimi  olması, salih  bir  dil kullanması, müstakim üzere mütevazi olması, yalan, hile, aldatmaya, cebir ve şiddete, küfre, hakarete ve kibre hayatında yer vermemesi, ağır başlı, vakur ve  kendinden  emin bir şekilde sandığa giderek  oyunu  kullanmasıdır. Bu  ülkenin  geleceği ve kazanımlarının heba edilmemesi için,  güven, huzur  ve istikrar için, adalet ve daha fazla özgürlük  için, itibarlı ve saygın  bir dış politikanın sürdürülmesi  için,  dayanıklı  ve sürdürülebilir bir ekonomi için, ülkemizin kaosa ve kan gölüne dönüşmemesi  için Feodal  vesayetçi  düzene  hayır de.     

Kolonyalist Batılı  ufku aşamadığımız taktirde tahakküm  ve şiddet üreten bir düzenin  kurbanları olmaya maazallah  devam  ederiz. Müslüman olmak, kadim  bir  medeniyet  mensubu olmaktır. Bu medeniyette  toplum  yararına  saygın ve ahlaki farklı her fikre, düşünceye  ve  inanca yer vardır.  Ancak  gayri ahlaki sömürüye dayalı  bir düşünceye yer yoktur.  İşte bu bilinç ve inanç, bizleri  diğerlerinden ayıran temel özelliktir. Bu dönemeçte tarihsel  bir  hata yok olmanın  başlangıcı olur. Unutmayalım  bu her hangi bir seçim  değildir.

Mübarek Ramazan Bayramınızı en kalbi duygularımla tebrik eder, ülkemiz ve İslam dünyası  için  hayırlara  vesile  olmasını  Cenab-ı  Allah’tan  niyaz  ederim.

Vesselam.

Yorumlar11

  • Lokman 5 yıl önce Şikayet Et
    Sayın Müdürüm tespitleriniz çok yerinde. Ağzına ve yüreğinize saglık. Allah'a emanet olunuz.
    Cevapla
  • Hasim sarihan 5 yıl önce Şikayet Et
    Hocam allah razi olsun rabbim umete feraset versinki mazlum ülkeler bi nefes alabilsin tek umut türkiye cunki
    Cevapla
  • nedim levent 5 yıl önce Şikayet Et
    ağzınıza sağlık müdürüm
    Cevapla
  • s. u 5 yıl önce Şikayet Et
    Muharrem incenin şiir kitabından da bahsedermisiniz haber 7 de
    Cevapla
  • Nazife SEYFELİ 5 yıl önce Şikayet Et
    Çok doğru Hocam ALLAH razı olsun.Ne güzel olurdu dış ülkelere karşı birlik olsak.
    Cevapla Toplam 3 beğeni
Daha fazla yorum görüntüle
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat