Hayalleri ve Hüsran…

  • GİRİŞ13.02.2016 11:39
  • GÜNCELLEME13.02.2016 11:39

“Şimdi tam zamanı” diyerek yeniden ümitlendiler. Çok önceden kaleme alınmış “AK Parti’yi bölme ve Erdoğan’ı itibarsızlaştırma” senaryosunda bu zümre büyük bir iştahla rolleri bölüşerek sahne aldılar.

AK Parti’nin önde gelen isimlerinden Bülent Arınç, Hüseyin Çelik, Suat Kılıç, Nihat Ergün ve Sadullah Ergin gibi isimlerin yeni bir siyasi oluşum başlatacakları ve bu oluşumun başında da 11. Cumhurbaşkanı Gül’ün bulunacağı beklentisine kapılanlar, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile bir araya gelmesiyle büyük bir hayal kırıklığına uğradılar.

Bu buluşma, öncelikle “Allah, birliklerini bozsun, bir araya gelmelerine fırsat vermesin” gibi bedduaların sahibi F. Gülen ve örgütünün de içinde yer aldığı ‘Erdoğan ile AK Parti düşmanı cepheyi yani Yeni Türkiye’yi içine sindiremeyenleri şoke etti. 

Ankara kulislerini hareketlendirdi ve herkes nefesini tutmuş Erdoğan ile Gül arasında 3 saat süren görüşmenin sonucunu bekliyordu. Görüşmenin şekli kadar, içeriği de merak edildi.

ELEŞTİRİ YAPARKEN ÖLÇÜYE DİKKAT EDİLMELİ..

Ayrıca partinin kurucuları olan önceki bakanlarla Bülent Arınç Bey’in evinde Bülent Bey’in daveti üzerine gerçekleşen buluşmadan da bir “Ayrılık Rüzgârı” estirenlerin aksine biz yine çok rahattık. Çünkü biliyoruz ki, bu kişiler partiye zarar verecek herhangi bir girişimde bulunmazlar.  

Onlar, kendileri üzerinden AK Parti’yi bölmek hesapları yapanları ciddiye almayacak kadar zeki ve tecrübeli kişilerdir. 

Ve biliyorum ki; bunların her biri milletini ve ülkesini her şeyin üstünde tutan dava adamlarıdır. Bazı eleştirel yaklaşımlarına rağmen R. Tayyip Erdoğan’ın liderliğine asla karşı değillerdir.  

Bu yönde en küçük bir çıkışlarını görsem ilk tepki gösteren ben olurdum. Çünkü bu hareketin lideri R. Tayyip Erdoğan’dır. 

Bu tecrübeli ve deneyimli politikacılarımızın bir araya gelmeleri iç ve dış siyaseti konuşmaları devlet adamlığının ve sorumluluğunun bir gereğidir. 

Kısa bir zaman önce Sayın Arınç Bey, lütfettiler beni ailece evlerine davet ettiler. Çeşitli konuları hasbîhal ettik, hasret giderdik. Yaklaşık iki saatlik sohbetimizde onun hakkında en ağır suçlamaları yapanlara karşı bile ne bir ağır ifade, ne de hakaret içeren bir söz ağzından çıkmadı. Birileri tarafından onun açıklamaları gereksiz ve yersiz olarak değerlendirilip eleştirilse de herkesin bildiği gibi fevkalade nezaketli ve çok saygıdeğer bir dava adamıdır.

Her sözünde Cumhurbaşkanımıza saygılarını ve ülkemize olan hizmetlerini dile getirmiştir. AK Parti’yi hiçbir gücün bölemeyeceğini kendilerine atfedilen bazı suçlamaları iftira olarak değerlendirerek kınamıştır. 

Bütün bu gerçekler ortada iken AK Parti içinden de bir kesimin onları bir bölen olarak gösterip suçlaması doğru olmadığı gibi buna hakları da yoktur. Eleştiriler yapılırken ölçülü olmaya dikkat edilmeli…

Şunu demek istiyorum:

Elbette kimse günah işlemekten münezzeh değil, onların dışlanmışlık duygusu ile öfkelendiklerini anlıyorum. Yaptıkları bazı eleştiriler keşke medya üzerinden olmasaydı ve keşke istenmeyen tartışmalara sebebiyet verilmeseydi.

Ve keşke davet eden TV kanalları ve program yapımcılarının asıl amaçları önceden hesaplanabilseydi. 

Ancak o yanlışların doğrusu bu kişilere hakaret etmek değildir.  

Beni en çok üzen konulardan bir tanesi de; gelinen noktada bu davada hiç emeği olmayan ve yükseliş dönemlerinde kervana katılan kişilerin bunca emeği tek kelimeyle yok sayarak, hakarete varan ağır ithamlarda bulunmalarıdır.

Sayın Arınç’ın asıl eleştirisi AK Parti’nin kuruluşunda olmayıp, yükseliş sürecinde kervana katılan, hatta geçmişte AK Parti ve Tayyip Erdoğan’a karşı ağır eleştirileri bulunan bazı kimseleredir. Sayın Arınç’ın itirazı, bugün parti ve hükümet içinde önemli mevkilere gelmiş olan bu kişilerin geçmişte önemli hizmetleri bulunanları yok sayarak dışlamaya kalkmasıdır. 

Gül ve Arınç liderlerinden bazı konularda farklı düşünseler de, rahatsız oldukları konular olsa da asla küsmezler. Çünkü bunlar birbirlerini Allah için severler. Ülke, memleket ve inanç değerleri söz konusu olduğunda gerisi onlar için teferruattır. Sayın Gül’ün kayınpederinin cenazesinde aynı safta bir arada olmaları ve kucaklaşmaları bunun en güzel örneğidir. Onlar acı ve mutlulukları paylaşmasını bilenlerdir.

Çünkü onlar sadece siyasetçi değil, aynı zamanda davasına sevdalı liderlerine bağlı samimi şahsiyetlerdir. 

Çok şükür akl-ı selim ile hareket edilerek bir sıkıntı yaşamadan ve birilerinin “birbirine düştüler” beklentisine imkân vermeden mesele hal olmuştur. 

Hepimiz aklımızı başımıza almalıyız. 

Çünkü şimdi birlik ve dirlik zamanıdır. Şimdi dava liderine ve davaya sadakatle bağlanma ve emeği geçenlere saygı gösterme zamanıdır. Onların engin deneyim ve tecrübelerinden istifade etme zamanıdır.

Gelecekte “Keşke” ve “Eyvah” dememek için daha saygılı ve daha anlayışlı hareket etmeli ve terbiye sınırlarını zorlayacak davranışlarda bulunmamalıyız…

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat