ABD’nin hedefi sömürmek, İran’ın hedefi ise...

  • GİRİŞ26.10.2016 09:23
  • GÜNCELLEME26.10.2016 09:23

Irak hükümeti ve Irak Ordusu verilen emirleri yerine getirmekle mükelleftir.  

Türkiye’ye düşmanca bir tavır içine giren Irak Başbakanı Haydar El İbadi, 2014’de “Bizim Türkiye’nin yardımına ihtiyacımız var” diyordu. Ancak İbadi, şimdi “Türklerin de operasyona katılmak istediğini biliyorum. Ama bu Iraklıların üstesinden geleceği bir şeydir. Iraklılar Musul’u ve kalan diğer toprakları kurtaracak” şeklinde açıklamalarda bulunmaktadır.

Halbuki Musul operasyonuna, 36 ülkeden 30 bin asker katılıyor. Ayrıca ABD 5500 askerle, Irak ordusuna danışmanlık yapıyor görüntüsü altında Musul operasyonunu komuta ediyor. 

Operasyonda; Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY)’ne bağlı 15 bin Peşmerge, Türkiye destekli 3 bin Sünni yerel güç ve Irak Şii Milisleri (Irak Ordusu)’ndan 25 bin asker olmak üzere, toplam 60 bin kişilik bir askeri güç savaşıyor. 

Bu operasyonda Irak’ın varlığı ve operasyonu sahiplenmesi ise sadece şeklendir. Kukla Başbakan Haydar El İbadi, hâlâ utanmadan Musul ve kalan Irak topraklarını Iraklılar kurtaracak (!) diyor. 

Ancak, Haydar El İbadi başbakanlığındaki Irak hükümeti aslında tüm Irak’ı temsil etmiyor. Sadece, İran güdümlü ve ABD destekli Bağdat ve çevresindeki Şiileri temsil eden Irak hükümeti, aslında bir azınlık ve bir kukla hükümetidir. 

Irak Ordusu, hükümeti gibi Irak halkının ordusu değildir. Şii mezhebini temsil eden bir mezhebi milis gücüdür. 

ORTAK HEDEF: TÜRKİYE’Yİ DIŞLAMAK

Tasması ABD’nin elinde olan Haydar El İbadi’nin, daha önceki açıklamalarında “Türkiye’nin Irak’ta asker bulundurması ‘bölgesel bir savaşa’ yol açabilir” iddiasını ileri sürmüş ve Türk askerlerini “işgalci güç” olarak nitelendirmişti. Bu iddia ve sözler kendine ait değildir. Haydar El İbadi’yi konuşturan güçlerin amacı Türkiye’yi devre dışı bırakmaktır. 

Irak’ta havlayan bir tek El İbadi, de değildir. Irak’ta, İran’ın emrinde hareket eden ‘Şii Sadr Hareketi’ emiri Mukteda es-Sadr denen zağar, Türkiye’nin Bağdat Büyükelçiliği’miz önünde gösteri yaptırarak ‘Türk düşmanlığı’na öncülük etmektedir.

Haydar El İbadi ve Mukteda es-Sadr gibi küstahların, Irak’ta ABD ve müttefiklerinin de içinde yer aldığı 36 ülkenin işgalci askeri dururken, tutup da Türkiye’ye ve Türk askerine havlamaları, ABD ve İran’ın yönlendirmesiyledir.

HANGİ ŞEYTAN KAZANACAK?

ABD’nin hedefi, Irak üzerinden Ortadoğu’yu kendi sömürü planlarına göre şekillendirmek ve petrol ile doğalgaz başta olmak üzere enerji gücünü kontrol etmektir. İran’ın hedefi ise Irak’ı Şiileştirmektir. 

DAEŞ bahanesiyle Musul, Kerkük ve Telafer’deki Sünni Türkmenleri ve Sünni Arapları sindirmek ve göçe zorlamak suretiyle bölgeyi Sünnilerden arındırmak amaçlanıyor. Ayrıca Irak, Suriye, Lübnan, Bahreyn ve Yemen başta olmak üzere bölge ülkelerinde mezhepsel karakterleri taşıyan bir güç olmak amacını gütmektedir.

Bu yüzden ABD, İran’ın Irak ve Suriye’de milis güç bulundurmasını ve S.Arabistan, Bahreyn ve Yemen gibi ülkelerin içişlerine müdahale ederek Şii ayrılıkçığı kışkırtma girişimlerini, ne eleştiriyor, ne de engelliyor. İran da aynı şekilde ABD’nin Irak işgaline ve Suriye politikalarına karşı çıkmıyor.

Çok öncelere dayanan gizli anlaşmalar sonucu ABD, Irak’tan çekilirken altın tepsi içinde Irak’ı İran’a teslim etti. İran ise buna karşı Nükleer pazarlığı için masaya oturmayı kabul etti ve ABD’nin isteği doğrultusunda nükleer faaliyetlerini durdurdu. 

Bu sebeple İran, ABD’nin Ortadoğu’daki sömürgeci operasyonlarına karşı durmuyor. İran ile ABD arasında karşılıklı bir gizli-açık kabullenme dikkati çekmektedir. 

İran devrim lideri Humeyni’nin “Şeytana uyan şeytan olur” sözü hatırlanırsa, bugünkü İran yönetimi, şeytanlaşmış olmuyor mu? Humeyni’nin “Büyük Şeytan” olarak adlandırıp ebedi düşman ilan ettiği ABD ile bugünkü İran yönetiminin gizlice anlaşması nereye kadar devam eder? 

Bu gizli, açık pazarlıkların İran İslam devrimi adına gelecekte nasıl bir sonuç doğuracağı ise ayrı bir merak konusu… 

İran İslam İnkılabı’nın lideri Humeyni bugün kü hali görse acaba ne derdi?

Merak edilen bir diğer konu şudur:

Şeytanlaşmış İran Mollaları mı, “Büyük şeytan ABD”yi, yoksa, “Büyük Şeytan ABD” mi, Şeytanlaşan İran Mollalarını emri altına alacak?

Bu sorunun cevabı zamanda saklı. 

Kimin kaybedeceği veya kazanacağını zaman gösterecek…

Fakat bilinen bir gerçek var. İran eski İran değil. İslami hassasiyetlerin yerini Fars Şii milliyetçiliği aldı.

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat