TİGEM ne demek?

  • GİRİŞ27.11.2017 07:11
  • GÜNCELLEME28.11.2017 07:26

Açılımı “Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü” olan Tarım ve Köy İşleri Bakanlığına bağlı bir birim olan bu mucizeyi fark ettiğimde geleceğe dair umutlarım pekişti.

Balıkesir - Bursa karayolu üzerindeki Karacabey TİGEM işletmelerinin uçsuz bucaksız arazilerini her gördüğümde, içimden “TİGEM” ne ola ki sorularını geçirirdim ama sonra bunu araştırmadan unutur giderdim. Bilmediğim, duymadığım bu kuruluşu toplumun ezici çoğunluğunun da benim gibi bilmediğini biliyorum.  Sonra birgün elimdeki telefona sarıldım ve incelemeye başladım.

Yaptığım araştırmada neler öğrendim neler?

Hara,  inekhaneler, zirai kombinalar kurumu, devlet ziraat işletmeleri kurumu, devlet üretme çiftliklerinin tek çatı altında birleştirilmesiyle kurulan TİGEM kuruluşundan bu yana hububat tohumluğu, endüstri bitkileri, çayır, mera ve yem bitkileri, fiden ve fide üretimi gibi konularda önemli çalışmalara imza atmış.

Türkiye genelinde 37 işletme, üç milyon altı yüz bin dekar araziye sahip TİGEM, özellikle buğday tohumu dağıtma ve yerine ulaştırma noktasında çiftçimize el uzatan önemli bir kuruluş. Sulu tarımın olmadığı yerlerde artezyen kuyuları açan ve sulu tarıma elverişli hale getiren ciddi çalışmaları olan bu nadide kuruluşun gerçekten de oldukça ciddi başarıları var.

TİGEM sadece bitkisel faaliyetlerde mi bulunuyor?

Tabii ki hayır… Aklınıza gelen her türlü tarımsal faaliyette çalışması bulunuyor. At, koyun, keçi, inek, tavuk vs. Bu işletmenin hem teorik, hem de pratik bir anlayışla çalışması oldukça verimli sonuçlar veriyor.

Peki yeterli mi?

Elbette hayır. Hem de hiç yeterli değil.

Hızla büyüyen bir Türkiye, artan genç bir nüfus, gittikçe azalan kırsal kesim, kentleşme oranının engellenemeyen artışı karşısında tarımsal faaliyetlerin de buna paralel artış göstermesi gerekir diye düşünüyorum.

Sovyet Rusya’sında “KOLHOZ” adında kollektif tarım faaliyeti yapan bir sistemin varlığını Kırımlı Yazar Cengiz Dağcı ve Ünlü Kırgız Yazar Cengiz Aytmatov’un kitaplarında okuduk yılar yılı.

Şehirlerarası yolculuklarımda en çok ilgili çeken şeylerden birisi tarım arazilerini seyre dalıp hayaller kurmaktır. Mesela en çok üzüldüğüm konulardan birisi çok sayıda arazinin hiçbir şekilde ekilmeyip başıboş bırakılması meselesidir. Ülkemiz birçok tarım ürününü dışarıdan ithal ederken verimli arazilerinin böyle bomboş durması israftır, kayıptır, yazıktır. Milli servet böyle heba edilmemelidir. Bu bomboş araziler bir araya getirilip TİGEM tarafından kiralanabilir, işletilebilir mi acaba? Diye sormadan edemiyorum.

Şimdilerde düşünüyorum da aslında bu “KOLHOZ” adlı sistemin revize edilip Türkiye şartlarına entegre edilmesi (bölünmüş, parçalanmış, ekilip biçilmeyen arazilerin birleştirilmesi gibi) kırsaldaki işsizlik sorununu azaltacak (Devletten maaş alan tarım işçiliği) hem kentlere göçü durduracak hem de ülkenin tarımsal problemlerine çözüm üretecek bir alternatif olur mu acaba?

Bizim ülkemizin bence en büyük problemi köy kavramının içinin boşalıyor oluşudur. Herkesin kent özleminin içinde eğitim ve iş sorunu olduğu kesin. Köylerimiz hızla boşalıyor. Açık söylüyorum köyde oturup da evde ekmek yapmayan, inek ve tavuk beslemeyen, hatta bahçesine domates biber dahi ekmeyen yeni nesil bir kuşak var ki evlere şenlik!

Herkesin aklında butik bir yaşam modeli var! Bir küçük daire, bir maaş, çocukların gideceği iyi bir okul! Sonrasında ver elini devasa AVM’ler, marketler vs… Bu gerçekten de sosyolojik bir vaka. Bu sorunu nasıl çözeriz bilmiyorum lakin bu hakikat böyle devam ederse şayet yarın öbür gün, bütün tarım ürünlerini ithal etmek zorunda kalacağız.

Medyaya, dizi ve sineme sektörüne çok iş düşüyor. İnsanların bakış açılarını tarım ve türevlerine çekmek zorundayız, bu bilinci vermek durumundayız. Herkesin tarım konusuna el atması gerekiyor. Bütün suçu hükümetin üzerine atmak kolaycılıktır. Asıl mesele tarıma olan bakışımız ve mesafemizdir oysa.  Yoksa alanı Edebiyat ve Kültür olan bir yazar niye tarım üzerine yazı yazsın?

Keşke TİGEM yöneticileri 37 tesisi ve çalışmaları geniş kesimlere tanıtacak programlar yapsalar diyorum. Özellikle medya mensupları bu çalışmaları yerinde görseler ve bütün çalışmalar halka anlatılsa… Böyle bir seferberliğe ihtiyacımız olduğu kesin…

İnşallah diyorum.

Meryem Aybike Sinan-Haber7

meryemaybike@gmail.com

Twitter:@aybikesinan

 

 

Yorumlar9

  • Furkan comert 5 yıl önce Şikayet Et
    Bu 300 koyun nıye fakirlere verilmiyor
    Cevapla Toplam 3 beğeni
  • şinasi doğan 6 yıl önce Şikayet Et
    sayın yazar rahmetli Bülent Ecevit in köy kent projesini duymuşsunuzdur.İsterseniz onu da bir araştırın.Köylünün kurtuluşu kooperatifleşme ( yıllarca türk sağı tarafından komünistlik olarak yaftalandı ) ve köy kentleşmedir.Köylünün ürettiği portakalı 50 kuruşa satamayıp bizim marketlerde 5 liraya yememizin sebebi köylünün yalnız kalmasıdır.
    Cevapla Toplam 2 beğeni
  • Hakan 6 yıl önce Şikayet Et
    İsmini internetten buldugunuz bu kurumu bu kadar ovmeseydiniz inandırıcı olurdu. Bu kadar icraatı olduğuna inanıp adini da bilirdik :d
    Cevapla
  • Faran 6 yıl önce Şikayet Et
    TİGEM in karşısındaki, en az o kadar araziye yayılı beygir çiftliğine de bi göz atsanız....
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • Teşekkürler 6 yıl önce Şikayet Et
    Seyahat ederken, bazı yerlere ah sıralar benim olsada şunu yapsam bunu yapsam,diye heyecanla bitirirken nazende bozdaglari kırları görünce içimiz kararır. Buralara ağaç dikip büyüyen kere dikebildigi kadar alanı bağışlamak isterdim,butik hayat işkenceli hücre cezası, kafes tavuğu gibiyiz,yumurtlamak için varız ama yumurtanın bile göremeyiz.beyin hücrelerine mandiralar meyvelikler kurarak gölgesinde eğlenerek tatmin oluyoruz, keşke devletimiz boş yerleri versede toprak da bizde degerlensek
    Cevapla
Daha fazla yorum görüntüle
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat