Nidayi Sevim, beş kitapla güzel bir başlangıç yaptı sosyolojik düşünmeye.. Asıl kitaplar bundan sonra gelecek, bundan eminim. 

Nidayi Sevim, bir sosyolog. Tarihi olguları ve olayları sosyolojik yöntemle ele alıp irdeleyen bir yazar. Dahası onun sosyolojisi, sosyal olayları medeniyet perspektifinden ele aldığı için toplumu hayatta olanlarıyla birlikte ölülerini de kapsayan bir bakışla değerlendiren, metafizik bir temele oturtulmuş bir sosyal bilim.

Nidayi Sevim, bir şehri mezarlığından ele alan, İstanbul’u Eyüp Sultan Mezarlığı’ndan bir bakışla okuyan bir sosyolog olarak Avrupa merkezli sosyal bilim anlayışına meydan okuyor. Zaman, mekan ve hareketin Allah’ın ilim, irade ve kudreti altında olduğunu unutan çağımız insanına ve onun sosyal gerçeklerini açıklama çabasını güden sosyologlara hakikati sarsıcı bir hatırlatma oldu, her bir kitabı.

“Medeniyetimizin Sessiz Tanıkları” kitabıyla çıkıp geldi, kültür sanat dünyasına. Bakışı, duruşu ve sesiyle ürperticiydi. İslam Medeniyeti’ni, mezar taşları üzerinden okuyup savunmak daha bu ilk adımında sarsıcıydı.

Mezar taşlarına gereken önemin gösterilmemesi, mezarlıklardaki tahribata, soyguna ve oyunlara son verilmesi için İstanbul Büyük Şehir Belediyesi, Vakıflar Genel Müdürlüğü, Kültür ve turizm Bakanlığı ve Diyanet İşleri Başkanlığı gibi bir çok kurumun kapısını aşındırarak metafizikle temellendirilmiş sosyolojik bakışını dosta düşmana gösterdi.

Topluma, mezarlık üzerinden dolaşarak metafizik pencerelerinin kapalı oluşunu gösteriyordu sanki. Ölüm ötesine sarkmayan hayat üslubunun kuruluğunu, insanlık dışı oluşunu, sorumsuzluk anlamına geldiğini, toplumu mezarlıklarla ilişkisiyle, yönetimleri mezarlık ve mezar taşlarını koruma sorumluluğuyla hakikatin huzuruna çıkararak ortaya koyuyordu.

“Osmanlı Mezar Taşlarında Manzum Metinler” adlı kitabı ise hayatla ölümün iç içe geçtiği bir alandan yapılmış bir toplum muayenesi.. Mezar taşları, birer sanat eseri. Kainat, hayat ve insanın anlamının bulanmadan yansıdığı bir ifade biçimi.

Mezar taşlarında bulunabilirmiş meğer birey, toplum ve devlet arasında aranan dengenin sırrı; düzen, çatışma ve ütopyanın gerçek tanımları. Mezar taşlarından bir sosyoloji çıkarmak, bir zihniyet, bir siyaset felsefesi çıkarmak, bir medeniyeti mezar taşlarına yansımalarından yola çıkarak tanımlamak elbette zor bir iş; yazar, bu büyük çabada tartıyor kalemini işte..

Seküler hayatın açmazlarının görülebileceği bir başka bakış açısını da "Medeniyetimizde Toplumsal Dayanışma ve Sadaka Taşları”yla sosyal bilimlerin kalbine taşıyor. Sahip olma arzusuyla insanın yozlaşmasını ve toplumun çözülmesini açığa çıkaran bir sosyal veridir, sadaka taşları. İnsanın nesne bağımlılığını daha iyi açıklayan bir başka yaklaşım olmasa gerek. İnsanın özgürleşmesi, toplumun ekonominin bağlarından bağımsızlaşması, dünya hayatının metafizik boyut kazanması sadaka taşları dolayımıyla çok güzel açımlanıyor.

Nidayi Sevim, İslam sosyolojisinin eteklerinde dolaşan, tecessüsü güçlü, aykırı yaklaşımları denemekten çekinmeyen, özgün, yürekli bir kalem. “Yer Gök Medeniyet” kitabıyla, ülkemizin bunalımının temelinde medeniyet krizi olduğunu açıkça ortaya koyuyor.  

“Medniyet Söyleşileri” ise yolda yalnız olmadığını göstermesi bakımından önemli; yoldaşlarının sesini topluma ulaştırmaya çalışıyor, çeşitli söyleşilerle. Medeniyet Söyleşileri, gece mezarlıktan geçerken ıslık çalmaya benziyor; daha çok kendi kendine konuşmalar, korkuyu yenmek için düşünmek..

Nidayi Sevim, beş kitapla güzel bir başlangıç yaptı sosyolojik düşünmeye.. Asıl kitaplar bundan sonra gelecek, bundan eminim.

Doğru sosyal verileri toplamak kadar onları iyi kuramlaştırmak da önemli. Kuram ve uygulama arasındaki ilişkide düşüncenin sağlaması yapılırken sınavı veren yazar olmak her kalemin ülküsü.

Tevhid inancının toplumdaki güçlü tezahürlerinden yola çıkarak ortak hayatı anlamlandırma çalışmalarına, medeniyet meselemizin anlaşılmasına katkısının büyük olacağına inanıyorum.

Başarılı çalışmalarının devamını diliyorum.