Trump’la Putin’in Şam’daki Zeybek Oyunu

  • GİRİŞ05.01.2017 07:42
  • GÜNCELLEME06.01.2017 08:21

Obama'nın başkanlığının son yıllarında ciddi şekilde bozulduğu sanılan ABD-Rusya ilişkilerinin doğasını bilmeyenler ya da göz ardı edilmesini isteyenler, Donald Trump'ın yeni ABD başkanı olarak 20 Ocak 2017'de göreve başlamasıyla iki ülke arasındaki ilişkide bir atılım yaratmasını bile beklemektedirler. Unutmayalım ki Obama da başlangıçta, Washington ile Moskova arasında buzları eritme süreci başlatmayı hedefleyen, "sıfırlama" (reset) ismi verilen bir politika takip etmişti. Ne var ki bu politika 2012'den sonra, özellikle Suriye ve Ukrayna'daki krizlerden dolayı giderek artan sürtüşmenin akabinde terk edilmiş gözüküyor. Dolayısıyla 2000’den beri Rusya’nın dış politikasını Dimitri Medvedev ile birlikte belirleyen Vladimir Putin, tıpkı Obama’yla olduğu gibi Donald Trump'la da dansa iyi başlayıp belli bir yerinden sonra onu ayağa basmaya dönüştürebilir mi? Başkanlık seçim kampanyası boyunca Trump'ın, Putin'e olan hayranlığını defalarca dile getirmesi ve Ukrayna krizinden sonra Rusya'ya yönelik ABD yaptırımlarını kaldırmayı düşüneceğini söylemiş olması ne anlama gelmektedir? Müstakbel ABD Başkanı’nın  Putin karşısında böylesine zafiyet göstermesi nasıl açıklanır? Dünya iletişim ağına yansıdığına göre Kremlin'le doğrudan bağlantılı olduğu iddia edilen bazı Rus hackerlar, Trump'ın rakibi Hillary Clinton'ın kampanyasını zayıflatmak amacıyla Demokratik Parti Ulusal Komitesi'nin e-postalarını sızdırması doğru olabilir mi?  Trump'ın Rus hackerların desteğini alması ne anlama gelir? Böyle bir destek yoksa bu haberleri yayımlamanın amacı nedir?

 

Bu soruların cevabını verebilmek için, ABD-Rusya ilişkilerinin doğasını bilmek gerekir. Ayrıca Putin Trump dansını beklerken, İslam ülkesinde 2003 sonrasında gerçekleşen ABD’nin Irak ve Suriye’ye bölücü müdahalesini ve Rusya’nın sözkonusu işgali nasıl değerlendirdiğini hatırlamak, bu süreçte iki ülkenin ilişkilerinde görülen değişimi doğru anlamlandırmak lazım. ABD-Rusya ilişkilerinin doğasını, sözkonusu süreçte ilişkilerdeki günübirlik iniş çıkışların değil, Birleşmiş Milletler’in Güvenlik Konseyi’nde birlikte çalışmalarının belirlediği bilinmelidir.  Bu yüzden ilişkilerin biçim olarak koşullara göre bozulup düzelmesinden çok küresel yönetimde ABD’nin İngiltere, Fransa, Rusya ve Çin’le koalisyon ortağı oluşları göz önünde bulundurulmalıdır. Küresel hegemonyada Rusya, Çin’le birlikte ABD’nin Asya’daki koalisyon ortağıdır. Küreselleşmenin nihai hedefi Asya’yı Afrikalaştırmak, yakın hedefi de 2050’ye kadar Asya’daki İslam devletlerini mikro devletlere dönüştürerek çoğaltmaktır.

Trump kasım ayında başkanlık yarışını kazandıktan sonra, zaferini tebrik etmek için kendisini ilk arayan liderlerden biri de Putin’di. Trump’ın seçim başarısı, kendisinden çok Putin’i sevindirdi. Çünkü Putin’nin, Eylül 2015'te Suriye’ye müdahalede bulunarak aldığı uluslararası pozisyonu sürdürmek için Trump’la kavgaya değil, dansa ihtiyacı var.  Trump da, dışişleri bakanı adayı olarak Exxon Mobil'in CEO'su Rex Tillerson'ı seçerek Putin’le dansa istekli olduğunu gösterdi. Tillerson'ın, hem Putin'le hem de Rusya'nın dev petrol şirketi Rosneft'in patronu Igor Sechin'le yakın iş ilişkileri tesis etmiş olduğu biliniyor. Değerlendirmeye Tillerson'ın 2013 yılında Rusya'nın Dostluk Nişanı'yla onurlandırıldığını da katarsak, Trump görevi devraldıktan sonra Washington ile Moskova arasındaki ilişkilerin muhtemelen ateşli bir dansa dönüşeceği söylenebilir.

Washington ile Moskova’nın yakınlaşması ve ilişkilerine heyecan katmasının nedeni İslam ülkesine ilişkin konular. Trump, başkanlık kampanyası boyunca seçmenlerine “Amerika'yı yeniden büyük yapacğım!” sözü verdi. Bu slogan, Trump başkanlığındaki ABD'nin İslam milletine yönelik dış politikasını önemli ölçüde etkileyecektir.  Obama'ya yöneltilen temel eleştirilerden biri de, "Arkada kalarak liderlik etme" eksenli çekingen politikasının Rusya'nın İslam ülkesine (onlar Ortadoğu derler) kayda değer bir dönüş yapmasının yolunu açtığına yönelikti.  Dolayısıyla Trump kendisini İslam ülkesinde çok daha aktif rol oynamak zorunda hissetmektedir.

Washington ile Moskova’nın dansını beklerken hafızaları tazelemekte yarar var: Sovyetler Birliği, Soğuk Savaş döneminde İslam ülkesinde, Irak, Suriye, Mısır ve Libya’da ciddi bir nüfuz sahibiydi.  Oysa Rusya, kendi iç problemlerinden dolayı 1990'larda bölgede pek bir varlık gösteremedi. 2000'de iktidara gelen Putin, Rus liderliğinin önceki pasif duruşunu tersine çevirdi ve Moskova'nın, Türkiye, İran, Suriye ve Libya dahil İslam ülkesindeki birçok devletle siyasi, askeri ve ekonomik ilişkilerini geliştirdi. Bu dönemde Putin, Filistin-İsrail ihtilafında da daha etkin oldu; Hamas ve Tel Aviv'le eş zamanlı olarak ilişkilerini geliştirdi.

Rusya'nın İslam ülkesinde artan etkisinde dönüm noktası teşkil eden asıl olay, 2011 yılında Suriye'de iç savaşın patlak vermesiydi. Washington Suriye’ye asker göndermekten kaçındı. Suriye müdahalesini, muhaliflere havadan askeri destek vermekle sınırlandırdı.   Bu arada Washington’un Irak işgalinde ürettiği DEAŞ hem Suriye’de hem de Irak'ta geniş bir bölgeyi ele geçirdi.

Washington, bölmek için girdiği Suriye’de havadan bombalamakla sonuç alamayacağını kısa sürede anladı. Oluşturduğu Suriye koalisyonu, Libya’da olduğu gibi DEAŞ’la savaşa etkin katılım göstermiyordu. İngiltere, Fransa, Almanya, İtalya ve Türkiye karadan girecek orduyu oluşturmada ağır davrandı. Washington Suriye’de sonucu belirsiz on yıllarca sürecek bir savaşa tahammül edemezdi. Bu yüzden BMGK’da birlikte çalıştığı Moskova’ya yöneldi.

Vladimir Putin, George W. Bush’la sabırla iki dönem, sekiz yıl BMGK’da dans ettikten sonra, Barak Obama’yla da sekiz yıl dansa başladı. Moskova, ABD’nin Irak işgalinde beklediği uluslararası koşullar oluşurken, önce 2008 Ağustos’unda Gürcistan’a, Suriye işgalinden sonra 2014 Şubat’ında Ukrayna’ya girdi ve Kırım’ı topraklarına kattı. Putin böylece ABD’yle Suriye’de yapacağı dansın ücretini daha başından peşin olarak aldı. Moskova, Washington’un istediği DEAŞ karşıtı kara ordusunu Tahran’a kurdurdu: DEAŞ'in 2014'te Musul'u ele geçirmesi üzerine Iraklı Şii milis güçlerinin bir araya gelmesiyle Haşdi Şabi (Halk Seferberlik Güçleri) kuruldu. Arap yarımadasında yüzbinlerce askeri olan bir Şii ordusu var artık.

 

Öte yandan Suriye ittifakını dünyaya ilan eden Moskova ve Tahran, Washington ve müttefiklerince iktidarda istenmeyen Beşşar Esed hükümetine önce önemli ölçüde askeri destek verdi. Bu arada Obama, Suriye krizine aktif bir şekilde müdahil olmasının önündeki "kırmızı çizginin" ülkede kimyasal silah kullanımı olacağını ilan etmişti. Fakat, Şam'ın muhaliflerin kontrolü altındaki bir banliyösü olan Guta'da 2013'ün Ağustos ayında Esed güçlerince yapıldığı düşünülen sarin gazı saldırısında yüzlerce insan öldüğünde de Obama yine ciddi bir eyleme geçemedi ve Esed'in kimyasal silahlarının imha edilmesi için Moskova'nın arabuluculuğunda yapılan bir anlaşmaya razı olmuştu. Nihayet dünya, daha Suriye işgalinin ikinci yılında, 2013'ün Ağustos ayında Obama Putin dansını izlemeye başladı.

 

Havadan bombalamakla yetinen Obama'nın karadan ordu süremediği için Suriye'yle ilgili “eylemsizliği”nin açtığı jeopolitik boşluk, Putin tarafından, Eylül 2015'te Esed rejimini desteklemek için başlattığı doğrudan hava saldırılarıyla dolduruldu. Obama, Suriye’ye çekerek Putin’in Irak’ta oluşan Kürt Şii ittifakının askeri gücünü beklemeye başladı. Kremlin, bir yıldan biraz fazla bir zaman zarfında, havadan Haleb dahil bütün Suriye şehirlerini bombalayarak hem Esed'e rakipleri üstünde ciddi bir avantaj sağlattı hem de Lazkiye'de yeni bir hava üssü elde etti. Bu arada Tartus'taki Sovyet döneminden kalma askeri tesisi de modernize etmeye başladı. Artık Moskova Suriye krizinin çözümüne yönelik uluslararası görüşmelerdeki diplomatik nüfuzunu artırmıştı. Rusya, Türkiye, İran, Mısır ve İsrail'le güçlendirdiği bağlarıyla İslam ülkesindeki nüfuzunu ciddi ölçüde takviye etti. Bugün Rusya ile İran, ABD'nin 2003'ten beri büyük siyasi ve askeri nüfuzunun bulunduğu Bağdat'ta bile DEAŞ'la mücadeleyi koordine etmek bahanesiyle ortak bölgesel bilgi merkezi kurmuş bulunmaktadır. Putin, artık Şam’da Zeybek oynamak için Trump’ı beklemektedir. ABD bavulunu toplayıp İslam ülkesinden çekilmeyeceğine göre bakalım Putin ile Trump’ın oyunu nasıl olacak?

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat