Batıcılık Toplumu Kalemsiz Bıraktı

  • GİRİŞ02.06.2018 06:11
  • GÜNCELLEME04.06.2018 07:30

Falih Rıfkı Atay gerçekten ibretlik bir kalemdir. Hayat hikayesinde ders alacağı pek çok husus bulabilir, bir yazar. Niye yalan söyleyeyim ben onu genç yaşta tanıdıktan sonra hikayesinden çok etkilendiğimden siyasete ve gazeteciliğe belli bir mesafe koymak zorunda kaldım.

Falih Rıfkı Atay, 1894 yılında İstanbulda doğmuştur. Talat Paşa’nın sekreteri olarak 18 yaşında Balkan Savaşı’na, 19 yaşında da Trablusgarp (Libya) savaşına tanık oldu. 20 yaşında, Birinci Dünya Savaşı’nda Suriye Cephesinde 4.Ordu Komutanı Cemal Paşa’ya özel katipi (sekreteri) oldu.

 

 

Falih Rıfkı Atay, Selanik Masonik çevresinden geldiği için İttihat Terakki Fırkası’ndan Cumhuriyet Halk Fırkası’na geçerek süreklilik gösteren Batıcı aydınların en göze batanıdır.

1922’de, Milli Mücadele’de Ankara’ya geçti. Atatürk’ün isteği üzerine, 1923’te ikinci Meclis’te Bolu Milletvekili oldu ve 1950’ye kadar sürdü.

Falih Rıfkı Atay, Ankara’da CHP’nin kalemşör kadrosunda yer buldu. Ankara’da Kemalizmi fanatik bir şekilde savunma, iktidara yakın  ilişkilerin içinde kalma ve gazetelerde popüler yazılar kaleme alma çabası gösterdi. 1971 yılına kadar pek çok gazetede yazdı.

Tek parti iktidarı döneminde Hakimiyet-i Milliye/Ulus gazetesinde CHP’nin borazancılığını yaptı, yazılarıyla.

1945 sonrasında da Bedi Faik ile birlikte çıkardıkları Dünya gazetesindeki yazılarıyla DP’ye ölçüsüz ve erdemsiz muhalefet yaptı. Özellikle 27 Mayıs darbesine ortam hazırlayan yayınlarıyla ve sonra da cuntaya açıktan destekleriyle basın tarihine kara bir leke olarak geçti.

Siyasete atılması, gelişimini olumsuz etkilemiş, yetenekli olmasına karşın sadece gazeteci olabilmiş; politik ilişkiler ve gazetecilik, bir edebiyatçı, bir fikir adamı olmasını engellemiştir. Hatıra, gezi yazıları ve fıkra (köşe yazısı) kaleme aldı.

Siyaset ve yazarlık hayatı boyunca İslam dinine, Osmanlı Devletine, medeniyetimize ve tarihimize haksız ve insafsızca saldırdı. Onu geri bırakan bilinç yetersizliğinin arka planında bu erdemsiz politika ve iktidara kalemşörlük yapma hastalığı vardı.

Bir gezisinde, Bosnalılar bir heyet oluşturup Falih Rıfkı Atay ve kafilesini karşılamıştı.

Heyette fesli, sarıklı ve cepkenli, geleneksel giysileriyle Müslüman Bosnalı erkekler ve başörtülü kadınlar vardı. Kelime-i Tevhidli bayrağı çekip kürsüden ayetli, dualı bir hoş geldin konuşması yaptılar. Bu konuşmaya Falih Rıfkı Atay çok kızdı.

Sırp valinin ve memurların önünde Falih Rıfkı Atay açıktan açığa Bosnalı Müslümanları fırçaladı:

“Siz ne zaman medeni adam olacaksınız?

Nedir bu başörtüler, çarşaflar ve fesler? Avrupa’nın göbeğinde bu kıyafetlerden utanmıyor musunuz?

Şu kürsüden Arapça bir şeyler söylediniz..

İyi bilin ki medeni Ankara’da inkılap yapıldı!

Bu ilkel dualar, selamlar, kılık kıyafetlerden ve Osmanlının bütün geriliklerinden kurtulduk!

Siz de vaz geçin artık![1]”

Darülislamda ve onun bir parçası olan Anadolu’da iki asırdır sürmekte olan Hak batıl savaşıdır. Avrupa’nın peş peşe dalgalar halinde gelen Haçlı saldırılarında işbirlikçiler o kadar büyük şımarıklık ve küstahlık yaptılar ki saklanma gereği bile duymadılar.

20. yüzyılın başında, Birinci Dünya Savaşı sonrasında bazı Hıristiyan Avrupa ülkeleri, örneğin İngilizler, Fransızlar, İtalyanlar ve Ruslar Darüislam’ı işgal ettiler. Hiçbir sömürge valisi, bu Falih Rıfkı Atay’ın küstahlığını yapmadı, yapamadı.

İslam milletini Avrupa’nın sömürgesi haline getirmeyi medeniyet olarak gösterdiler ve savundular. İslam’dan, tarihimizden ve kültürümüzden kopuşu kurtuluş gören bu Batıcı zihniyet hala değişmedi.

Batıcılık, resmi ideoloji ve egemen düzen olunca; nice genç yetenek Falih Rıfkı Atay gibi çürüdü gitti.. Batıcılık nedeniyle düşünür, yazar, şair yetiştirememek ise milletimizi büyük bir güçten yoksun bıraktı.

Batıcılık toplumu kalemsiz bıraktı. Batıcılar üniversiteleri ve medyayı ele geçirdiler; materyalist, pozitivist, pragmatist, konformist ve hedonist aydınlar yetişti.. Milletin derdiyle ilgilenmeyen, yabancılaşmış, bozulmuş aydınlar.

[1] Ahmet Kabaklı, Türkiye Gazetesi, 5 Mart 1993.

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat