Çöküş günlüğünde temelleri öğrenmek

  • GİRİŞ19.12.2018 08:44
  • GÜNCELLEME20.12.2018 08:34

Edebiyat penceresinden yakın tarihe, bugünlere bakamaya çalışıyorum.. İBB Kültür Dairesi etkinlikleri kapsamında “Poetika ve Politika” başlıklı konferanslara başladım.

 

 

İlk söyleşide İstiklal Marşı şairi Mehmet Akif Ersoy’u anlattım. Yahya Kemal Beyatlı ve Necip Fazıl Kısakürek’i de anlatacağım.

Milletimizin ölüm kalım günlerinde sanatın siyasete yakınlaşmasına tanıklık etmek, tarihin öznesi olmayı başarmış şaire yakından bakmak çok heyecan verici..

 

 

ŞAİR MİLLETVEKİLİ

TBMM'nin açılışının ertesi günü, 24 Nisan 1920 günü Mehmet Âkif, Ankara'ya geldi. Mustafa Kemâl Paşa’nın girişimleriyle Haziran ayında Burdur’dan, Temmuz ayında ise Biga’dan mebus seçildiği haberi Meclis’e ulaştı. Mehmet Âkif, Burdur milletvekilliğini tercih etti.

Böylece Mehmet Akif, 1920-1923 yılları arasında milletvekili olarak I. TBMM’de yer aldı. Meclis kayıtlarında adı "Burdur milletvekili ve İslam şairi" olarak geçmektedir. Akif, Millî Mücadele’ye şair, yazar ve siyasetçi olarak katıldı.  

İSTİKLAL MARŞI ŞAİRİ

Mehmet Âkif, şiir yazmaya üniversite öğrencisi olduğu yıllarda başladı. Yayımlanan ilk şiiri “Kur'an'a Hitap” başlığını taşır. 1908'den itibaren aruz ölçüsü kullanarak manzum hikâyeler yazdı. Hikâyelerinde halkın dert ve sıkıntılarını anlattı. İslam şairi olarak edebiyat tarihine geçti.

 

Balkan Savaşı yıllarından itibaren destansı şiirler yazmaya başladı. İlk büyük destanı, “Çanakkale Şehitleri'ne“ başlıklı şiiridir. İkinci büyük destanı ise Bursa'nın işgali üzerine yazdığı “Bülbül“ adlı şiiridir. Üçüncü olarak da “İstiklâl Marşı”nı yazarak Milli Mücadele’yi anlatmıştır.

 

Lisanı ve edebiyatı medeniyet kurumu olarak ele alan Mehmet Akif, İslami duyarlıkla yazdığı şiirlerde, Balkan Savaşı, Birinci Dünya Savaşı, Milli Mücadele ve Osmanlı Devleti’nin çöküşünü anlatmış; yok oluşa giden bir yıkılışı durdurmak için devlet ve medeniyetini savunmuş, adeta çöküşün günlüğü tutulmuştur.

 

TEMELLERİ SAVUNMAK

 

Altı şiir kitabından oluşan “Safahat” ve “İstiklal Marşı” okunduğunda, tarihin değişmez, süreklilik arz eden temel unsurları ile değişen, geçici boyutları görülür. Tarihin temel unsurları din, devlet, millet, vatan ve medeniyettir. Devlet, olmayınca elde ne vatan kalır ne millet ne de medeniyet. Hükümet biçimleri, rejimler, iktidarlar, parti programları, politikalar ise her dönem, yeni kuşaklar tarafından yenilenerek şartlara uygun hale getirilir.  

Birinci Dünya Savaşı'ndan yenik çıkan Osmanlı İmparatorluğu, Britanya İmparatorluğu, Fransa ve Rusya'dan oluşan İtilaf Devletleri'nce işgali sonucunda Misak-ı Millî sınırları içinde ülke bütünlüğünü korumak için Millî Mücadele adıyla çok cepheli siyasi ve askeri mücadele yürütülmüştür. 1919-1922 yılları arasında gerçekleşen, 11 Ekim 1922'de imzalanan Mudanya Mütarekesi ile fiilen biten Milli Mücadele, 24 Temmuz 1923'te imzalanan Lozan Antlaşması ile ise topyekün sona ermiştir.

Millî Mücadele’nin daha hazırlık döneminde İngiliz ve Fransız işgali altındaki İstanbul'dan Anadolu’ya geçen Mehmet Âkif, Sebil'ür-Reşad’ı Ankara’da çıkarmaya başladı. Mehmet Akif, Osmanlı İslam devletini ve onun bileşenleri olan millet, vatan ve medeniyeti savundu.

Milletveki olarak üyesi olduğu, bugün Birinci TBMM dediğimiz meclis, Osmanlı Devleti’nin son meclisiydi.. Mehmet Akif için vatan, bütün bir İslam coğrafyasıydı. Millet denilince İslam milletini, yani Muhammed ümmetini anlıyordu.  İslam medeniyetini ayakta tutmak için çırpınıyordu.

Mehmet Akif’in temelleri ortaya koyan eserleri, toplumda, süreklilik duygusunu canlı tutmaktadır. Kopuştan yana değil, süreklilikten yana.. Parçalanmadan yana değil, bütünlükten yana.. Yabancılaşmadan yana değil, doğal ve yerli olandan yana tavır alma bilincini her kuşağa kazandırmaktadır.

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat