Diriliş geleneği, Mevlânâ ve Nurettin Topçu

.

  • GİRİŞ18.04.2020 10:36
  • GÜNCELLEME20.04.2020 08:55

Allahu Teala’nın büyük sıfatlarından biri de ‘diriltici’ ya da ‘hayat bahşeden’ anlamına gelen el Hayy’dır. Er Rahman (yaratan ve esirgeyip bağışlayan) ve er Rahim (ilahi adalet, hakkını ödeyen) sıfatlarının yanı sıra pek çok sıfatı prizmasında toplayan Hayy sıfatı, örneğin el Hadi (rehberlik eden) sıfatını da kapsar. Dolayısıyla katından kitap göndermesi ve peygamberlerle tebliğ ettirmesi de el Hayy sıfatının tecellilerindendir.

 

 

İman, salih amel, adalet ve cihat (cehalet, küfür ve zulüm ile savaşmak) olarak tanımlanabilen diriliş, ilk insan ve ilk peygamber Hz.Adem’den son peygamber Hz.Muhammed’e (s.a.v.) kadar gönderilen bütün peygamberlerin tebliğ ettiği İslam’dır.. Tarihteki tevhit çizgisi, peygamber, sıddik, şehit ve salihlerin yolu olarak İslam tarih boyunca insanlık için diriliş geleneği olmuştur.

Bireyin ve toplumun dirilişi için tarihte diriliş geleneğinin temsilcisi “İsa nefesli” hiç eksik olmamıştır. Hakikatin temsilcisi ve sözcüsü “İsa nefesli” Müslüman aydınlar, İslam medeniyetini kurmuş, asırlarca yenileyerek ayakta tutmuş; yeryüzünü güvenli, aydınlık ve barış yurdu haline getirmiştir. Diriliş geleneği, yenileşme dalgalarıyla bugüne kadar ulaşmıştır.

 

 

Mevlana, Mesnevide “Ey dünyayı dirilten peygamber! Halkı özel hâle getirdin, özellikle de beni.” demektedir.

Bu hakikati Nurettin Topçu da vurgular;

“Büyük Peygamberin içtimaî ilerleme ve dâima ileriyi hedef tutma, daha güzele göz koyma, bir kelime ile tekâmül veya inkılâp prensibini ve Peygamberin bizzat kendisinin hayata muazzam bir inkılâp getirdiğini unutur da her türlü inkılâba düşman olur; eskilikte sırf eski olduğu için selâmet çaresi arar.” (Kültür ve Medeniyet, 1970, s. 31-32.)

Mevlânâ, Mesnevi’de sahabeleri dirilişçi olarak niteler ve Hz. Ali’nin Bedir Savaşı’nda kendisini öldürmesini bekleyen Mekkeli müşrike seslenişine yer verir:

“Ben, kavuşma incileriyle dolu kılıç gibiyim.

Savaşta diriltirim, öldürmem.”

Mesnevi’de Müslüman devlet adamları Müslüman toplum önderleri de diriliş ve yenileşme mimarları olarak anılmaktadır:

“Uyanık ol!

Veliler zamanın İsrafil”idir.

Onlarda ölüler için hayat ve zindelik vardır.

Her ölünün canı, onların sesiyle

Ten mezarından kefen içinde sıçrar,

Der ki: “Bu ses, seslerden ayrıdır.

Diriltmek, Allah sesinin işidir.

Biz öldük ve bütünüyle azaldık.

Hak sesi geldi, hep kalktık.”

Bir başka şiirinde diriliş hareketi lideri olarak Allah dostlarını da gösterir:

“O yol gösterici,

Senin toprağından yeşillik yeşertir;

Cebrail’n atının tırnağından az etkili değildir.

Sen bir Cebrail’in atının toprağı olursan yeşerir,

Tazelenir ve yenilenirsin.”

Nurettin Topçu, Mevlânâ için “Bizim uyanışımız, bizim büyük hayatımız, onun ölümsüz şahsiyetine, şevkle ve anlayışla yaklaşma sayesinde mümkün olacaktır.” (Nureddin Topçu, İslâm ve İnsan-Mevlâna ve Tasavvuf, s. 123.) ifadesiyle hem ahlaki kemal bakımından yaklaşımını ortaya koymakta hem de bağlılığını ve de kararlığını dile getirmektedir.

Dirilişi önderi olarak Mevlânâ, Mesnevide ve bütün eserlerinde dünya karşısında Allah’ın el Hay ismini mütecelli olmayı, tecdid (yenilenme) ve ihya (diriltici olan) yaklaşımı aramak gerektiğini anlatır:

“Hey! Bu neyle anlaşılır? Dirilişle.

Dirilişi ara, diriliş hakkında konuşma.

Diriliş gününün şartı, önce ölmektir;

Çünkü diriliş ölüden diri yapmaktır.

Bütün âlem yokluktan korktuğu için

Yolu kaybetti, ama o sığınaktır.”

İslamı yaşayıp örnek ahlakıyla somut bir uyarıcı haline gelen diriliş erlerinin değerini Mesnevide özellikle belirtir ve sürekli över:

“Danışmak için seni diriltecek

İyi bir diri gerekir,

Ama o diri nerede?”

Mevlânâ, ‘Yakarışta ve yoksullukta kendini ölü yap!’ öğüdüyle sonucu göstermektedir:

“Böylece İsa nefesi seni diriltsin,

Kendi gibi seni güzel ve kutlu yapsın.

Taş, bahar mevsiminde nasıl yemyeşil olur?

Toprak ol da rengârenk çiçek göster.

Sen yıllarca yürek yaralayan taştın.

Tecrübe için bir zaman toprak ol.’’

Diriliş çalışmalarını ise tek kurtuluş yolu göstermeyi ihmal etmez:

“Hak kadehiyle yenilenmek için çalış.

O zaman kendinden geçer ve tercihsiz olursun.”

Mesnevî’de diriliş tek kurtuluş yolu olarak anlatılır:

“Eski vücudunda yenilik bulman için

Gazneli Bilge”den şu öğüdü dinle:

Ey mana güneşi! Can saç.

Eski dünyaya yenilik göster.”

Mesnevî’de diriliş davası, ayrıntılı bir şekilde açıklanır:

“Senin bahtın şu;

Yeni çocuk doğurmadıkça

Kan, tatlı süt olmaz.

Güzelce dinle.

Benim öğüdümü dinle:

Beden, güçlü bir bağdır.

Yeniyi istiyorsan, eskiyi çıkar.

Dudağını kapat ve altın dolu elini aç;

Beden cimriliğini bırak ve cömertlik yap.

Şehvetleri ve tatları terk etmek cömertliktir.

Şehvete/yersiz isteğe batan, ayağa kalkamaz.

Bu cömertlik, cennet ağacından bir daldır.

Avucundan böyle bir dalı bırakana yazıklar olsun!”

Diriliş yolu, tarihin tanıklığıyla birey için özgürlüktür:

‘Cimrilik prangasını

Elinden ve boynundan çıkar;

Zinciri kendinden uzaklaştır;

Eski felekte yeni talih bul.”

Nurettin Topçu da Mevlana dolayımlı ele aldığı insanın ahlaki kemal arayışını, yani insanın psiko sosyal gelişimi ekseninde ilerlemeyi tercih ettiği için şöyle demektedir:

“Aşk, sonu olan varlıklar dünyasından

Sonsuzluğa intikaldir.

Sevenin kendi varlığını bırakıp

Bir nevi mahiyet değiştirme ile

Sevilenin varlığına bürünmesi,

Bütün irade kuvvetleriyle ona teslim olmasıdır.

Metafizik, böyle bir aşk içinde tapınıştır.” (Kültür ve Medeniyet, 1970, s. 53.)

Kurtuluş çalışmalarını, birey bazında ahlakla temellendirirken sosyal boyutu da ihmal etmeden ve medeniyet boyutunu da vurgulayarak her an yapıcı olmayı, fedakârlığı, samimiyeti ve hizmeti, tıpkı Hz. Mevlânâ gibi öne çıkaran diriliş adamı merhum Topçu’nun rehberliğiyle yazıyı tamamlayalım: “Hakla kuvvet, tahakkümle merhamet bilgisizlikle ilim, servetle sefâlet ikilikleri kendi aralarından varlığı selâmete kavuşturanın içerisinde eriyerek birleşmelidir. Bunun gibi halkla münevverin, muhafazakârla inkılapçının, Doğulu ile Batılının birbirlerinin gözlerinin tâ içine bakarak karşılıklı kalplerini okumak suretiyle el ele vermeleri lâzımdır. Bizi ezen nefretle lâkaytlık halleri gömülmelidir. Anlayışın ve selâmetin gelmesi için, aşkın bir an evvel doğmasına elbirliğiyle çalışmalıyız.” (Nureddin Topçu, Kültür ve Medeniyet, 1970, s. 45.)

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat