Allah beşten büyüktür..

  • GİRİŞ04.05.2020 09:10
  • GÜNCELLEME05.05.2020 09:02

Bugün Afrika toplumları arasında sürüp giden kanlı savaşların, Güney Amerika'daki ülkelerin çektikleri sıkıntıların, dünyanın doğu yarım küresinde bitmek tükenmek bilmeyen darbelerin;Fas ve Tunus’tan Çin ve Filipinler’e kadar koskoca İslam ülkesinde ümmetin kanayan yaralarının, yeryüzünden kimi etnik toplulukların toptan silinmesinin tek bir açıklaması vardır: Avrupa’nın sömürgecilik hareketi.

 

 

1492 yılında Amerika’yı keşfeden Cenovalı Kristof Kolomb, seyir defterinde,Küba'nın yerlilerinin son derece dürüst ve cömert olduklarını belirttikten sonra ‘hiç bir isteği geri çevirmeyecekleri için ellerindeki her şeyi almak mümkün’ tespitini yapmaktadır. Sevgiyle, gönüllü ve büyük bir zevkle iyilik yaptıklarından ‘verdikleri ile birlikte kalplerini de aldığınızı sanırsınız." ifadeleriyle cömertlik ve yüce gönüllülüklerini anlatmaktadır.

Kristof Kolomb’a göre yerliler, medenileştirmek için  istila etmeyi gerektirecek kadar ‘barbar’dırlar. Çünkü iyilik sever yerli hakkın ne topları vardır ne de ok geçirmeyen zırhları; bu yüzden yok edilmeleri gerekmektedir.

 

 

Kolomb’un seyir defterinde,ilk defa gördükleri kılıçları tutmayı bilmediklerinden ellerini kestikleri anlatılmakta; karakterleri “kötülük bilmiyorlar, çalmıyorlar, öldürmüyorlar. Komşularını seviyorlar. Tatlı dilli insanlar. Her zaman gülüyorlar.” diye anlatılmaktadır.

Kristof Kolombseyir defterine geleceğe dair bir not düşmeyi de ihmal etmemiş:“Bu insanların çalıştırılması, ekin ekmesi, gerekli her işe koşulması ve biz Avrupalıların gelenek ve göreneklerimizi benimsemesi gerektiği kanısındayım!”

Kristof Kolomb’un12 Ekim 1492’de yanaştığı San Salvador sahiline ayak basmasının üzerinden on yıl bile geçmeden bütün kabileler, yüz binlerce insan yok edildi..

Raimondo Luraghi’nin ‘Sömürgecilik Tarihi’ kitabı şöyle özetlenebilir: 1494 ile 1498 yılları arasında 300.000 kişilik Hispaniola'dan (Küba halkı) geriye 100.000 kişi kalmıştı. 1508'de altmiş bin kişi, 1548'de sadece 500 kişi. Şu an onlardan yeryüzünde kimse yok. 

Batılı istilacılar, 7 Kasım 1519 günü, Meksika ovasına çıktıklarında gördükleri karşısında şaşkına döndüler. Aztek devletinin başkenti Tenochtitlan, General Diaz Del Castello'nagöre Avrupa'nın tüm kentlerinden daha güzeldi.

Avrupa ülkeleri, akın akın istila ettikleri Amerika kıtasını kan gölüne çevirdiler..Katliamlara papazlar da katıldı..Katolik olmayı kabul etmeyen Kızılderili şamanlar, ayaklarından asılarak canlı canlı yakıldı.

İspanyol piskopos Juan de Zumarrage, tüm Kitapları Thalteloi Meydanında büyük bir piramit gibi yığıp, yaktırdı. Kitap ve insan kıyımı, Meksika'nın her tarafında tekrarlandı.

Kolomb Amerika’ya vardığında dünya nüfusunun 5′te biri Kızılderili idi.Sayıları 70 milyonu geçiyordu. 15. yüzyıldan  bugüne, altı asır sonra 21. yüz yıla2 milyar nüfusla girmesi gerekirken sadece 2 milyon kaldılar..

BM’de temsil edilen sömürü hareketinin hedefinin İslam ülkesi olduğu açıkça ilan edilmiştir. Doğu Türkistan ve Filistin’deki hunhar ve fütursuz katliamlara, Afganistan ve Irak işgali, Arap baharı, Libya, Mısır ve Suriye işgali ve Yemen katliamı eklenmiştir.

Bugün aralarına Amerika ve Hindistan’ın da katıldığı İngiltere, Rusya ve Çin, iki asırdır Kafkasya ve büyük Asya topraklarında başta Müslüman Türkler olmak üzere pek çok halkı katlettiler. 

Savaş, işgal, terör ve göçler nedeniyle Müslüman kuşaklar yok olup gitmektedir. 

İnsanlığı ezen dünya sömürü düzeni,günümüzde biyolojik savaşlarla ömrünü uzatmaya çalışmaktadır.Birbirlerini suçlayarak ve tehdit ederek felaketin algılanmasını engellemekteler.

İlk merhalesi olduğu anlaşılan Koronavirüs salgını ve planlanan ardıl salgınlar, dünya ekonomik sistemini ve devletleri çökertmeyi, iflas ettirilen büyük şirketlere el koymayı, küresel çapta ticaret ve finans mobilizasyonunda tekelleşme sağlamayı, daha da kötüsü büyük katliamları hedeflemektedir.

Bu tarih koşullarında BM Genel Kurulu’nda söylenmiş ‘Dünya beşten büyüktür!’ sözünün ilk anlamı,‘Allah beşten büyüktür!’ yani BMGK üyesi beş ülkeden elbette Allah’ın daha büyük olduğu hakikatini ilandır; bir başka ifadeyle ‘Allahu ekber!’ demektir.

İkinci anlamı da İslam milletinin, insanlığın mazlum ve müstezaf kesiminin adalet talebine sahip çıktığını ve güç vereceğini ilan etmektir..

Üçüncü anlamı ise küresel çapta örgütleriyle dünyayı cehenneme çeviren kötülük hegemonyasına boyun eğmeden iyiliğe taraf olmak ve bayrak açmaktır.

Tarih şartları zorlaştıkça, İslam milleti, kaderini eline alacak, kukla yönetimlerden kurtulup entegrasyon çalışmalarını hayırlısıyla tamamlayacaktır inşallah!

‘Dünya beşten büyüktür’ sözü, hem dip dalga olan İslam milletinin birlik, bağımsızlık, düzen, güvenlik ve barış idealini ifade etmekte, hem de bu ideali insanlığın kurtuluş iradesi haline getirme atılımıdır.

Yorumlar1

  • Arif KARAHAN 3 yıl önce Şikayet Et
    "Demek ki selamet ve emniyet, yalnız İslâmiyette ve imandadır." İnananlar olarak İslam'ın ipine sarılıp Ümmet-i Muhammed olmak için maddi ve manevi gayret içinde olmak vazifemiz olmalıdır. Görevimiz; dünyayı cehenneme çeviren kötülük hegemonyasına boyun eğmeden iyiliğe taraf olmak ve bayrak açmak olmalıdır. "Zalimler için yaşasın Cehennem".
    Cevapla Toplam 1 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat