Necip Fazıl Menderes’e asılacağını mı söyledi?

  • GİRİŞ14.05.2012 09:10
  • GÜNCELLEME14.05.2012 09:10

14 Mayıs 1950 Türkiye genel seçimleri, öncekiler dünya standartlarına göre seçim sayılmadığından Türkiye tarihinin ilk demokratik seçimidir. Bu genel seçimle, TBMM dokuzuncu dönem milletvekilleri seçilmiştir. Bu seçimlerde ilk defa "gizli oy, açık tasnif" sistemi uygulanmıştır.

1950’de yapılan seçimde, İzmir mitinginde, Türkçe okunan Ezan-ı Şerif’in Arapça okunmasını serbest bırakılacağı sözünü verdiğinde, milletimiz " Yoksa Adnan Menderes beklediğimiz kahraman mı?” diye düşünür ve doğal olarak milletimizle birlikte Necip Fazıl da.

DEVRİM ÖNERİSİ

Türkiye, CHP’nin 27 yıllık tek parti diktatörlüğüne maruz kalmıştır..

Çevresini saran dalkavuklar, Milli Şef İsmet İnönü’nün “nefsaniyet balonunu kokmuş nefesleriyle şişirmekten başka hünerli olmadığı”  ve “hiç bir kafa çilesi çekmedikleri” için fikir ve irfan yoksunudurlar..

Necip Fazıl, gerek Celal Bayar’la, gerekse Adnan Menderes’le yaptığı görüşmelerde, bir tarih muhasebesi yapar: Türkiye’nin 1950’li yıllardaki vaziyetiniruhta ve maddede harap bir vatan... diyerek tanımlar.

Necip Fazıl’ın Adnan Menderes liderliğindeki Demokrat Parti iktidarına önerisi, Halk Partisi rejimini yekûn halinde ele almak ve temelinden devirmektir.  

Yeni bir anayasa önerisidir bu. Bir devrim önerisidir..

BÜYÜK DOĞU’YA DESTEK

Necip Fazıl, Başbakanlık’ta gerçekleştirir, 1950’deki Menderes’le  ilk görüşmesini.

Menderes, yüzündeki “çok şekerli” ifadeyi zaman zaman büsbütün “ballandırarak” Necip Fazıl’ı dikkatle, ciddiyetle ve saygıyla dinler, iki saate yakın bir süre.

Menderes, ya milletin davasına sahip çıkacak, kukla değil, lider olacak ve ülkeden önce partide devrim yapacak, “balçığı parmaklarında yoğuran bir heykeltıraş” olup partisine şekil verecek, kadrosunu buna göre kuracak, kısaca Büyük Doğu’yu destekleyecektir ya da harcanacaktır.

Bu ilk görüşmede Menderes’in Necip Fazıl’a cevabı “Büyük Doğu günlük gazete olacaktır. Tevfik İleri'yle temasınızı lütfen devam ettiriniz!" olur..

DOKTORU HASTAYA GÖTÜRMEK

Günlük gazete olarak yayınlanmaya başlayan Büyük Doğu, ilk sayıdan itibaren İslam düşüncesini savunur ve Adnan Menderes’i. Necip Fazıl, “bu vatanın şiddetle muhtaç olduğu ve en hassas dakikada başında bulduğu ender zekâ ve ruhlardan biri”  diyerek milletimizin önünde adeta Adnan Menderes için kefil olur..   

Necip Fazıl’ın Menderes’te gördüğü kimi nitelikler, bir liderde aradığı temel özelliklerdir aslında: “Demokrat Parti kadrosunda, zaman ve mekânı kollayıcı ve büyük küçük huzursuzluklardan kaçınıcı mizacınız gereğince, bütün bir bünye taklibini sindire sindire başarmak istiyen ve mensup bulunduğu umumî topluluğun bir kaç istikamete bölümlü hizipleri arasında çetin bir kulis ıstırabı yaşayan, fakat bir simyacı gibi (doz)ları tanıyan ve nihaî terkibine güvenen ve esasta bu mahzun vatanın, bu öksüz milletin hasretini heykkelleştiren veya heykelleştirmeye namzet bulunan biricik şahsiyet” olarak anlatır, Menderes’i.. 

Devletler oyununu ve ülkemizin düşürüldüğü durumu, Necip Fazıl, kim bilir kaç kez Menderes’le konuştu.. Necip Fazıl, Menderes’i açıktan dergi sayfalarından da sık sık uyarır, Demokrat Parti’ye ağırlığını koyup bir fikir partisi, bir dava partisi haline getirmesi için. Necip Fazıl, karanlık güçleri ve Türkiye’de uygulanan ihanet planını çok iyi bilmektedir. Dolayısıyla Büyük Doğu’nun gülük gazete olarak yayınlanırken stratejisi, Menderes’i partisi içinde ve dışındaki düşmanlarına karşı savunmak ve İslam davası adına DP’yi ele geçirmek: “Partiyi yekpâreleştirmesi ve tezatsız bir bütün haline getirmesi için çalışmak, böylece Demokrat Parti içinden, yepyeni ve milletçe özlenen halis ve Anadolu Türkünün ruh köküne dayalı teşekküle yol açmak...”

Büyük Doğu, İslam’ı ve demokrasiyi savunuyordu: Necip Fazıl’a göre, milletimiz doktoru hasta olan bir hastaydı.. “Hastalığından ve doktorundan habersiz” olan bu millet, hasta doktordan her şeyi, özellikle ‘asırlık ıstırabının şifasını’ beklemekte haklıdır.

Dolayısıyla kurtuluş, doktoru hastaya götürmekti; “millete doğru” gidilecek ve dava, ‘millet nezdinde kıymetlendirilmeğe’ çalışılacaktı.. Büyük Doğu’ya göre, ‘yol budur!’

MİNARE İLE KUYU FARKI

Menderes, Büyük Doğu'nun yayınlanması destekler.. Necip Fazıl, bu desteğin davaya olduğunu bildiğinden, onurlu duruşunu ve eleştirel tavrını her zaman için korur..

Parti içindeki, ülke yönetimindeki ve diplomasideki uygulamalarından “acı acı yakınır”, dolayısıyla Büyük Doğu benzetmeye yeltendikleri ‘besleme’ basından oldukça farklıdır. Duruş bakımından Büyük Doğu'yla ülke basınının arasında, ‘minareyle kuyu farkı..’ vardır.

 Menderes’e destek bakımından basın ne kadar ‘sufli’ ise Büyük Doğu o kadar ‘ulvî’dir. (“Besleme” nitelemesi, tıpkı irtica kelimesi gibi statükonun muhaliflere yapıştırdığı yaftadır.)

Menderes, Yassıada’da o ‘felâket günlerinde, en acı darbeleri bu basından yedi’ ve “yegane korumayı ve savunmayı” Büyük Doğu'dan gördü..

DEVRİM YAPAMAYINCA ASILDI..

Necip Fazıl’ın uyarılarını ve tavsiyesini kulak ardı eden Menderes, milletimizin huzuruna ‘gerçek bir doktor’ olarak, İslam davasını savunan bir lider olarak çıkmayı ve devrim yapmayı göze alamadı.

Necip Fazıl, Menderes’e Allah’ın onu kurucu lider olarak yarattığını, bunu yapmazsa dünya güçlerinin hayat hakkı tanımayacaklarını, harcayacaklarını anlattı.. Çünkü düşmanları büyük, acımasız ve kan dökücüydü..  Bu yüzden ya yeni bir anayasayla yeni bir düzen kuracaktı ya da harcanacaktı.. Menderes, Necip Fazıl’ın uyarısını kulak ardı ettiğinden, devrim yapamadığından darağacına gitti..

Necip Fazıl, 27 Mayıs darbesini ve Menderes’in asılacağını ön görmüştü.. Büyük Doğu'nun 1959’da bir sayısı “Allah onu "Ya ol! Ya öl..’ diye yaratmıştır.” kapağıyla çıkar. Doktor olup hastalığa doğru teşhis koyarak ve gerçek çözüm olan yeni anayasayla devrim yaparak hasta milletini kurtaramayan hasta doktor, elbette diğer hastalarla birlikte ölecekti!

27 Mayıs’tan sonra, derginin “Allah onu "Ya ol! Ya öl..’ diye yaratmıştır.” kapağıyla çıkan bu sayısı, birkaç kez daha basıldı; toplumda, Müslüman kesimde yaygın olarak çerçeveletilip asıldı..

Mustafa Yürekli / Haber 7
mustafayurekli@gmail.com

Yorumlar2

  • ercan şen 11 yıl önce Şikayet Et
    islam ve demokrasi . üstad yaşasaydı ve şu köşe yazısını okusaydı sanırım boş lakırdı derdi, sayın yazar yazınız içinde (büyük doğu, islam’ı ve demokrasiyi savunuyordu) teziniz tamamen yanlıştır çünkü islamı ve demokrasiyi bilen bir kişi islamı savunur fakat demokrasiyi savunmaz hele birde üstad gibi mütefekkir bir kişi ise hiç savunmaz çünkü büyük doğunun amacı zaten islami bir hayat nizamı için mücadele yöntemiyken demokrasiyi ne diye savunsun, sizden ve diğer yazarlardan ricam şudur ki kendi görüş ve idolojik yaklaşımlarınızı kuvvetlendirmek için dava adamlarının isimlerini kullanmayınız illede kullanılacaksa gerçeksi bir şekilde kullanılsın demokrasi cumhurriyet laiklik bunlara karşı ömrünü harcamış davası şeriat olan bir ustaya istem dışı yapılmış hakaret olur bu o yüzden üstadı anlamaya gayret sarf edelim. ves selam
    Cevapla Toplam 8 beğeni
  • Serden gecti 11 yıl önce Şikayet Et
    baştan yanlış bir yazı. yazar menderes'i övmek için üstad'ı kullanıyor. üstad ile menderesin arası iyi değildi. bunu üstad'ın benim gözümde menderes kitap'ında da bahseder. üstad necip fazıl menderes dönemini üçe ayırır.bunlar hedefsiz gayret, boşuna zahmet ve boyuna gaflet dönemleridir. yazarın bahsettiği büyük doğu'ya para verilme olayını kitabında bahsetmiştir. yazarın bahsettiği para daha sonra necip fazıl'ın duruşu sebebiyle kesilmiş ve ayak oyunları ile büyük doğu engellenilmeye çalışılmıştır. inanmayanlar üstad necip fazıl'ın menderes asıldıktan sonra yazdığı benim gözümden menderes kitabını okuyabilir.(okumaya üşenen okumadan bilgi sahibi olan aydın! insanlarsanız internetten özetine bakabilirsiniz)
    Cevapla Toplam 4 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat