Şah Fırat operasyonu ve sivil-asker ilişkileri

  • GİRİŞ27.02.2015 09:38
  • GÜNCELLEME28.02.2015 11:23

Özellikle de Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel’i hedefe koyan eleştirilerden söz ediyoruz.    
Suriye’deki mevcut güvenlik koşulları bu güne kadar aşina olmadığımız özellikler gösteriyor. Politik resim hızla değişirken, dost düşman ayrımı muğlaklaşıyor. Devlet gibi davranan çok sayıda aktörün bulunduğu, sınırsız şiddetin hâkim olduğu bir coğrafyadan ve zaman diliminden söz ediyoruz.
Böylesine kaotik bir ortamda geleneksel anlayış, yöntem, araç ve tepkilerle sorunların üstesinden gelinemez. Hükümetin, Süleyman Şah Türbesi’ni tahliye kararı böyle bir ortamda gerçekleşti ve TSK tarafından uygulandı. Uygulama kadar, kararın alınma sürecinde de TSK’nın ve MİT’in ağırlıklı rolünün olduğu bir gerçek. Sorun gündeme geldiğinde, masada farklı hareket tarzlarının olması da muhtemel. Her biri diplomatik, askeri, hukuki ve kamu diplomasisi yönünden ele alınmış ve sonuçları tartışılmıştır.

Senaryolar

Askerlerden her ne pahasına olursa olsun, “sekiz dönümlük alanı (40X20m)” savunmaları istenebilirdi. Öte yandan, kayıp riskini azaltmak, takviye için zaman kazanmak amacıyla ek yerler işgal edilebilirdi. Ya da türbenin Türkiye ile bağlantısını sağlayacak şekilde Suriye içine doğru 50X20 km’lik bir bölge işgal edilebilirdi. Son olarak türbe ve saygı nöbetçileri tahliye edilebilirdi. Hükümet, sonuncuda karar kıldı ve tahliye kararı aldı. Elbette bu karar her açıdan  eleştirilebilir. Nitekim de öyle oldu.  

‘Bahçeli’nin çıkışı’

Karara ve TSK’ya en sert tepki verenlerden biri MHP Genel Başkanı Bahçeli’ydi. Demokrasilerde siyasi muhalefetin komutanları eleştirmesi, hakkı ve görevidir. Bunun örneklerini Batı’da görebilirsiniz. Ancak eleştiri, “işini” profesyonelce ve doğru yapmadığı/yapamadığı hallerde anlamlıdır. TBMM’den alınmış bir yetkiye dayanarak verilmiş bir hükümet emrini icra ettiği için, komutanın kişiliğini hedef alan eleştiriden söz etmiyoruz.   


Eleştirinin kaynağı

Sivil-asker ilişkilerinde “sivil otoritenin üstünlüğü” aslında anayasa hukukunda “seçilmişlerin atanmışlara üstünlüğü”, idare hukukunda ise ”idarenin bağımlılığı” ilkelerine karşılık gelir. Silahlı kuvvetler sonuçta kamu bürokrasisinin bir parçasıdır. Demokratik ülkelerde askeri bürokrasinin işleyişinde hâkim olan model, “bağımlı bir idari organ” olmasını öngören modeldir.

Silahlı kuvvetler üzerinde demokratik sivil denetimi denilen ilke, hükümetin askeri faaliyetleri yönlendirmesi, parlamentonun ise hem hükümeti ve hem de silahlı kuvvetleri denetim altına almasını ifade eder.     Silahlı kuvvetler hükümete, hükümet parlamentoya, parlamento da halka karşı sorumludur. Demokrasi “yerine oturmuş” ise formül budur. Bu bağlamda Bahçeli’nin Genelkurmay Başkanı Özel’e yönelttiği eleştiri yanlış “hasıma” işaret eder. Bu bağlamda muhatap hükümet olmalıdır. Sivil-asker ilişkilerinin liberal demokratik modeli bize bunu söylemektedir.

yazının devamı için tıklayınız

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat