Kandil, HDP ve çözüm süreci

  • GİRİŞ29.03.2015 10:08
  • GÜNCELLEME29.03.2015 10:08

Terörün can almasından, şehit cenazelerinin gelmesinden, genç bedenlerin toprağa düşmesinden; Doğu ve Güneydoğu bölgelerimizde insanların sürekli korku ve baskı altında kalmasından, kepenklerin kapalı olmasından, fakirliğin ve işsizliğin terör nedeniyle çığ gibi büyümesinden kim memnun olabilir? Böyle bir durumu kim isteyebilir? Bunu öncelikle Türkiye’nin kendi iç problemleri ile uğraşmasını, dünyadaki ve bölgesindeki gelişmelerle ilgilenecek zamanı ve gücünün kalmamasını bekleyen küresel ve bölgesel aktörler ister. Yani güçlü ve istikrarlı, iç barışını tesis etmiş bir Türkiye’yi istemeyen Türkiye düşmanları, PKK terörünün devam etmesinden yanalar. Türkiye’nin terörle mücadeleye ayırdığı kaynak ve enerjiyi gelişmesine ayırması halinde neler olacağını gayet iyi biliyorlar.

Bu problemden nemalanan, Kürt meselesi ve terör sorununun devamı sayesinde rant elde eden, oy alan, ayrıcalık elde eden tüm aktörler gerçekte bu sorunun bitmesini, çözüm sürecinin başarıya ulaşmasını asla istemiyorlar. Çözüm sürecini millet canı gönülden desteklediği için milleti karşılarına almamak adına açıktan sürece karşı çıkmıyor gibi görünüyorlar ama sürecin zarar görmesi, millet nezdinde sürece olan desteğin azalması için her türlü provokasyonu yapıyorlar. Tahrik edici açıklamalarla toplumu geriyorlar. HDP Türkleri tahrik ediyor, MHP de hem Türkleri hem de Kürtleri.

Çözüm süreci başarıya ulaşırsa; akan kan durursa, PKK silah bırakıp silahın yerini siyaset alırsa, hem HDP’nin hem de MHP’nin toplumsal desteği azalır, oyları düşer. Kandil’deki baronlar uyuşturucu ticaretinden, silah ve insan kaçakçılığından elde ettikleri milyarlarca dolarlık rantı kaybeder. PKK’nın üst yönetimindeki baronlar, çözüm sürecinin başarıya ulaşması halinde eski güçlerini, ayrıcalıklarını ve konumlarını kaybedip sıradan insanlar haline gelirler. Korku ile silah gücü ile insanları sindirerek elde ettikleri gücü kaybederler. Kimse artık onları adam yerine bile koymaz. Buna benzer birçok nedenden ötürü özellikle PKK üst yönetimi, silahların bırakılmasını ve çözüm sürecinin başarıya ulaşmasını asla istemiyor.

Silahların gömülüp çözüm sürecinin başarıyla sonuçlanmasını istemeyen aktörlerden biri de HDP. HDP siyasetle silahı bir arada tutmak istiyor. Dağdakilerin elindeki silahtan güç alarak oy topluyor. Silahlar gömüldüğünde, bölge insanının üzerindeki baskı ve korku kalktığında eski desteğini koruyacağından emin değil. Bu nedenle çözüm sürecinde her barış umudu belirdiğinde Kandil ile Demirtaş iş birliği yapıp bir provokasyona imza atıyorlar. Tıpkı Habur, Oslo ve 6-7 Ekim olayları gibi. Silahlar gömülüp bölgeye huzur geldiğinde HDP’nin nemalandığı atmosfer ortadan kalkacak, istismar edecekleri konu kalmayacak. Ayrıca HDP Eş Başkanı Demirtaş, bazı Türkiye karşıtı, Erdoğan karşı küresel aktörlerin de etkisinde kalıyor.

Çözüm sürecinin başarıya ulaşması MHP’nin de hesabına gelmiyor. Parçalanma, bölünme ve terör korkusu-kaygısı ortadan kalktığında MHP’nin oylarının düşeceği sanılıyor. Bu nedenle MHP sözcüleri çözüm sürecini bir ihanet projesi gibi kamuoyuna lanse etmeye çalışıyorlar. Tüm bu istemüzükçülere bir de Paralel Yapıyı eklerseniz kare tamamlanıyor.

HDP’li Demirtaş sıkılmadan bu sürecin mimarı olan Cumhurbaşkanı’na saldırıyor. Cumhurun başını eleştirirken onun Devlet Başkanı ve seçilmiş Cumhurbaşkanı olduğunu unutup saygısızca ifadeler kullanıyor. Demirtaş, 2008’de Diyarbakır’da benim de katıldığım o meşhur gezide Kürt kimliğini tanıyan, asimilasyon ve inkâr politikalarını reddeden, o günden bugüne Kürt sorununa ilişkin cesur reformlar yapan, terörün durması, silahların ebediyen susması için çözüm sürecini başlatan ve bu sürecin arkasına iradesini koyan Sayın Erdoğan’a karşı nankörlük yapıyor.

Yazının tamamı için tıklayınız

Yorumlar6

  • osman paşa 9 yıl önce Şikayet Et
    Sosyolojik düşünen arkadaş. Ben devlet gidiyor diyorum sen modern-postmodern diyorsun. Devlet vatan diye bir kaygın yoksa birşey diyemem tabi.
    Cevapla
  • sosyolojik düşünmek :) 9 yıl önce Şikayet Et
    devlet dediğin sisyasi bir organizasyondur... özünde bir kutsallığı yoktur... kutsal olan din namus gibi değerlerdir... eğer devlet denilen bu siyasi organizasyon bu değerleri koruyorsa meşrudur... bu anlamda kast ettiğin devlet 1921 anayasasından çark edip oradaki halkın dini liderlerini şapka giymediği için ya asmış ya sürgüne yollamış ... milliyeti farklı olan bir halka milliyetini inkar etmiş , butün kurumlarını kullanıp o milleti asimile etmeye çalışmış ,olmadı asit kuyularına atmış şarkısını türküsünü yasaklamış olumsuz manada el atmadığı değeri kalmamış ? şimdi vicdanına seslenip soruyorum bu tarz bir devlet ordaki insanlar için bir anlam ifade eder mi?
  • osman paşa 9 yıl önce Şikayet Et
    Vatan millet düşmanı hdp ile mhp'yi nasıl bir tutarsın aymaz herif. Ben güneydoğuda görev yapıyorum, gel de gör buraları. Devlet diye birşey yok buralarda. Şehirler örgütün olmuş. Üniversiteler pkk'nın denetiminde. Örgüte haraç vermeyen kimseye iş yaptırmıyor. Senin gibiler de hala çözüm süreci masallarına devam etsin
    Cevapla
  • sosyolojik düşünmek 9 yıl önce Şikayet Et
    devlet diye bir şey yok diyosun burada! süreçten önce de devlet varmıy dı orada... tabi devletten kastın f-16 , tanklar tüfekler değilse... özelikle kitle iletişimin insanların düşüncelerine yön verdiği şimdiki modern veya post-modern toplumlarda tank ve tüfekle otorite anlamını kaybetmiştir... dolayısıyla süreç toplumsal gerçekliğin belirlediği şekilde seyredecektir...
    Toplam 1 beğeni
  • serhat 9 yıl önce Şikayet Et
    yahoo he he yaho he he :))
    Cevapla
  • serhat 9 yıl önce Şikayet Et
    he senin oyun yükselir
    Cevapla
Daha fazla yorum görüntüle
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat