'Yeni Bir Dünya'

  • GİRİŞ31.05.2012 09:05
  • GÜNCELLEME31.05.2012 09:05

Bu iki önemli sivil toplum kuruluşunun aldıkları güzel bir kararla 21. Uluslararası Müslüman Toplulukları Birliği Kongresi ve 559. Fetih Şenlikleri kutlamalarını aynı günlere denk getirmeleri çok yerinde olmuş. Bundan sonraki etkinliklerde başka sivil toplum örgütlerinin de katılımını sağlayarak İslam Dünyasından ve diğer ülkelerden davetlilerle birlik ruhunun pekiştirilmesinin çok önemli olduğunu düşünüyorum.

Önemli çünkü… İçinde yaşadığımız küresel ekonomik çöküş döneminde tüm insanlığın kan ve gözyaşından kurtulmasının teminatı olan İslam ülkeleri eksenli bir birliğe her zamankinden fazla ihtiyaç bulunmaktadır.

Şu anda yer yüzünde Hak ve adalet ölçülerine dayalı etkin ve güçlü bir yapılanma maalesef yok. NATO ve BM’den adalet mi bekleyeceksiniz?

Güçlünün egemen olduğu mevcut dünyada BDPS sayesinde parayı basanlar ve onun kontrolünü gerçekleştirenler borç üzerinden ülkelerin egemenliklerini ipotekleri altına almaktadırlar. Artık devletler devlet olma erkini yitirmiş durumda. ABD ve Batı halkları da, İslam Dünyası ve Doğu halkları da BDPS/KRS nedeniyle fazladan 7 milyar nüfusa dahi yetecek Dünya doğal zenginliklerini sömüren azınlık bir grup tarafından adeta köleleştirilmiş durumda.

Dönüp tarihe bakıyoruz. Osmanlı, Söğüt civarında küçücük bir yörede ortaya çıkan bir beylikti. Çok kısa sürede bütün Dünya’ya yayılmasının nasıl mümkün olduğunu elbette tarihçiler araştırıyordur.

Osmanlı’nın o zamanki başarısı Dünya’da zulme karşı Hakkı temsil eden kimsenin kalmamış olmasıydı. Anadolu’daki diğer beylikler ve diğer İslam toplulukları bugünkü İslam Dünyası’ndaki ülkeler gibi birbiriyle savaş halindeydi. Endülüsler ise artık temsil gücüne sahip değildi. İşte o zamanki şartlarda zulme karşı Hakkı, sömürüye karşı adaleti öne çıkarması nedeniyle adeta dev bir mıknatıs gibi diğer tüm toplulukları bünyesinde toplamayı başardı.

Osmanlı, paradigmayı yani bakış açısını değiştirdi. Zengin doğuyu sömürmeye yönelen batının zulmüne karşı adaletin kılıcı olma rolünü üstlenmesi sayesinde doğal lider oldu. 14 ayrı ulusu potasında Osmanlı Milleti kavramıyla kaynaştırmayı başardı. 

Bugün tüm Dünya’da artık küresel bir zulüm sistemi var. Adı da BDPS’dir. Bu zulüm sistemi KRS dediğimiz yasallaştırılmış suç haline getirilen uygulamayla havadan kredi vererek yarattığı paralarla bir taraftan tüm toplumdaki bireyleri köleleştirmekte ve servetlerini talan etmektedir.

Aynı şekilde devlet tahvilleri/hazine bonoları gibi borçlandırma araçlarıyla devletleri de köleleştirmekte ve varlıklarını yağmalamaktadır. AB ülkeleri borçlanma oranı %85 üzerinde. PIIGS denilen zayıf Avrupa ülkelerinde bu oran %100’leri aşmış durumda. AB'de en güçlü gözüken Almanya’ya bakınız. Orada da borç oranı %100’ü aşmıştır. Bu hileli sistem sürdükçe tek tek tüm ülkelerin içerisine düşeceği durum aynıdır.

Bakınız Avrupa ülkelerine. Hükümetlerin birisi giderken diğeri gelmekte. Sağ gidiyor sol geliyor. Sol gidiyor sağ veya liberal ya da aşırı ulusalcılar geliyor. Ama değişmeyen bir şey var. O da parayı üretme ve kontrol etme mekanizmaları. Parayı üretenler borç yoluyla hükümetlerden bağımsız olarak devletleri yönetiyor.

Bugünlerde İslam Dünyasını borç yoluyla köleleştirme operasyonları hızlı şekilde devam ediyor. Zira bu küresel zulme çare olacak hem inanç, hem zihni hem de diğer alt yapılar İslam Dünyasında var. İnsanlık bu küresel zulümden kurtulacaksa İslam Dünyasının önderliğiyle olacaktır.

Ancak bugünkü uygulamalara baktığımızda durum hiç açıcı değil. Bugün maalesef Türkiye’miz İslam Dünyası içerisinde BDPS’ye kolunu kaptırmış ülkelerin başlarında geliyor. Maliyeti duvar kâğıdı kadar olan yeşil dolarları getirmek için yastık altındaki altınların nasıl merkez bankasına toplanacağı kaygısından tutun, yabancıya toprak satışı ve bugünlerde Sukuk veya kira sertifikası diye yaygınlaştırılmaya çalışılan ve işlevi devleti/fertleri borçlandırmaktan başka bir sonucu olmayan uygulamalara bakın.

Maalesef bunların çoğu İslami kavramlar yozlaştırılarak yapılıyor. Faiz yerine kar payı, devlet tahvili yerine GES veya Sukuk gibi enstrümanlar konularak çoğunlukla bunların sistemden bağımsız incelenmesiyle fetvalar veriliyor. Halbuki Katılım Bankaları da KRS yapıyor. Yani 1 Liralık paraya mukabil 9 Lirayı havadan yaratıyorlar. Bu tür araçlarla hem devleti hem de fertleri bileşik faiz hesapları üzerinde borçlandıracaklar. 

Bunda BDPS ve KRS’yi araştırmadan, sistemin toplumun alttan yukarıya doğru tüm kesiminden servetleri çekip bankalara aktaran yıkıcı etkisini anlamadan “Zehirli ağacın meyvesi de zehirlidir” yazısında belirttiğimiz gibi enstrümanlara bakıp fetva veren ilahiyatçıların payı büyük. Katılım Bankaları genelde istihdam ettikleri ilahiyatçıların fetvası sayesinde toplumun önemli kesimini bileşik faiz oranındaki kar paylarıyla borçlandırma kervanında yerini almış durumda.

Bunlara cevaz vermeyen ilahiyatçıların söyledikleri arada kaybolup gidiyor. Örneğin devlet tahvillerinin Sukuk veya Kira Sertifikası diye allanıp pullanıp piyasalara sürülmesinden önce Doç. Dr. Servet Bayındır hocaya fikri sorulmuş. Sağ olsun kendisi raporunun bir kopyasını iletti. Bu enstrüman kendi işleyiş yapısı içinde bile riba grubunda değerlendirilmiş. Ama kendisinin görüşünün dikkate alınmadığı belli. Bu memlekette zaten “Faiz neden haram olsun ki” ya da “Enflasyon oranında faiz caizdir” diyen ilahiyatçılar var…

Katılım bankalarına da şu söylenebilir. Kardeşim yapacaksanız bu işi diğer bankalar gibi alın devlet tahvilini tutun kasanızda. Kar payı, sukuk filan diye araç uydurmaya ne gerek var? Bu sistemde para kazanmak için müslüman kandırmaya ihtiyaç yok ki… Nasılsa sistem doğası gereği borçlandırıyor. Çünkü bu sistemde borç eşittir para. Borç yoksa para da yok. Sistemde yeterince para olmayınca da halk borç almak zorunda. Bu nedenle halkın %95’i borçlu.

Allah’ı kandıramayacaklarına göre ve insanları da kandırmaya gerek olmadığına göre geriye tek seçenek kalıyor. Herhalde kendilerini kandırıyorlar. Mevcut bankacılık sistemi içinde KRS uygulayıp İslami olmak mümkün değil. Ya diğer bankalar gibi çalışacaklar ya da gerçek İslami bir çözüm için BDPS ve KRS’yi kaldıracak bankacılık reformu için gayret ve öncülük edecekler.

Tüm insanlığın bu baş belası sistemden kurtuluş için İslam Birliği önderliğinde birleşmeye ihtiyacı var. İslam’da olduğu gibi önceki semavi dinlerde de faiz haram. Ancak İslam’da bunun ötesinde faiz Allah’a harp sebebi sayılmış. Müslümanların bundan kendilerini sıyırmaları gerektiği emrediliyor. 

ESAM’ın davetlisi olarak katıldığım kongrede İslam Dünyasının muhtelif yerlerinden gelenlere “Küresel Krizlerin Anatomisi: Borca Dayalı Para Sistemi” konulu tebliği sunularak yerli/yabancı pek çok misafirin ilgisi “Yeni Bir Dünya”nın kuruluşunda adil ve kalıcı bir para sistemine olan ihtiyaca çekildi. Bu durumun kongre sonuç bildirgesine de yansıması anlamlı.

Türkiye insanlık düşmanı bu sistemden kurtuluş konusunda insanlığın önüne çare sunduğu takdirde bir zamanlar nasıl kısa sürede küçük bir beylikten çağ kapatıp yeni bir çağ açan ülkeye dönüştüyse bugün de tüm Dünya’da adaletin kaim kılınmasında önemli bir cazibe merkezi olabilecektir.

Ancak derdimizi önce Türkiye’deki insanlara anlatabilsek. Paranın nasıl üretildiğini, parayı sanıldığının aksine devletin basmadığını, paranın %10’luk fiziksel kısmının  bankalara borçlanarak üretildiğini, kalan %90’ının ise bankalar/katılım bankalarınca kredi kullandırmak suretiyle yoktan var edildiğini, kimsenin üretmediği faiz/kar payı üzerinden servetlerin sürekli olarak bankalara aktığını… Bütün bunların birer kara delik gibi ülke ekonomilerini borç girdabına sürüklediğini…

Toplumun her kesiminden insana yeteneği ölçüsünde görevler düşüyor. Yazarına, çizerine ve okuruna… Herkesin anlayabildiği dilden bunları aktarmak ve farkındalık oluşturma adına.

Üstelik bunların yalnız Türkçe değil tüm Dünya dillerinde gerçekleştirilmesi gerekiyor. “Yeni Bir Dünya” için...

Prof. Dr. B. Gültekin Çetiner- Haber7

http://www.drcetiner.org

twitter.com/drcetiner

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat