Türkiye Milleti

  • GİRİŞ07.12.2015 08:14
  • GÜNCELLEME08.12.2015 07:36

“Herkes bu vatanın bir parçası, çimentosu, burası bir mozaiktir” diyerek, farklılıkları bir çatı altında “Türkiyeli” kimliği ile birleştirmek mümkün olabilir mi? Ayrılık varmış da, zorunlu ve suni bir birleşmenin sağlanmasında “Türkiyeli” demek işe yarar mı?

Din, mezhep, ideoloji, ırk veya coğrafi bölge farklılığının ayrışmayı derinleştirmekten başka bir işe yaramayacağı, sorunlara çözüm getirmediği ve getiremeyeceği anlaşılmalıdır.

“Türk Milleti” bir ırkın öne çıkarıldığı ve diğerlerinin “yok” sayıldığı veya ötekileştirildiği unsur olarak görülemez. “Ulus ruhu” kavramının temelini; birleştirici olan, millet olma bilincini geliştiren ve milli kimliği öne çıkaran, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarında aidiyet, birlik ve beraberlik duygularını geliştiren, bireyleri aynı ilke, esas ve yararlar etrafında toplayan “Türk Milleti” oluşturur.

“İşte siyaset budur” diyerek, milletvekilinin Meclis kürsüsünde “Türk Milleti” yerine “Türkiye Milleti” ifadesini kullanmakla nereye varılır ve hangi sorun çözülür? İşin; “And içme” başlıklı Anayasa m.81’e aykırılığı bir yana, “hepimiz Türkiye denilen ülkenin yurttaşlarıyız, burası bizim vatanımız, kimse bana ait olmadığım bir kimliği dayatamayacağı gibi, başkasına da bu yapılmamalı, herkes kendisini eşit ve özgür hissetmeli, ben Türk değilim, ama Türkiyeliyim” diyenlere birkaç hususu hatırlatmak gerekir;

1. Coğrafi tanımdan hareketle millet tanımlaması yapılamaz. Burası Türkiye Cumhuriyeti, vatandaşlık ve aidiyet açısından dileyenin gelip geçtiği, girip çıktığı, yerleştiği, vatandaş olmanın sağladığı hak ve hürriyetlerden yararlandığı bir memleket değildir.

2. Yer işaret eden “Türkiyeli” denildiğinde ne çözülecek? Sorun din, mezhep veya etnik kimlikten kaynaklanmakta ise, “Türkiyeli” kavramı kullanıldığında bu sorun aşılmış olacak mıdır?

Kelime anlamı ile Türkiye; Türklerin yaşadığı yer, Türklerin yurdu demektir. Türkiyeli dediğinizde, ya Türk veya Türklerin yaşadığı yerde veya Türklerin yurdunda bulunan insan anlaşılacaktır. Bu durumda, “Türkiye Milleti” diyenler kimlik dayatması sorununu veya kompleksini yaşamayacaklar mı, ardından başka talepler gelmeyecek mi? Herkes aklını başına alıp şapkasını önüne koysun, bu tür suni kavramları Türkiye Cumhuriyeti’ne kabul ettirmeye çalışmak veya bu Millete uymayacak elbiseyi giydirmek hatadır ve karşılık bulmayacaktır.

“Türkiyeliyim”, “Türkiye’denim”, “Türkiye vatandaşıyım”, “Alman asıllı Türk’üm”, “Hıristiyan Türk’üm” denilebilir. İnsan; kendisini bu kavramlardan birisini kullanarak mutlu hissediyorsa, bırakalım söylesin. Ancak bunlardan hareketle “Türk Milleti” yerine “Türkiye Milleti” denilmesi doğru olmayacaktır. Türk Milleti; bir ırkı temsil etmeyip, Türkiye Cumhuriyeti Coğrafyasında yaşayan insanların, Türk vatandaşlarının oluşturduğu birlik ve beraberliğin adıdır.

Belki kavramlar üzerinde bu kadar tartışmamak, oynamamak ve bu kavramlara önem atfetmemek gerekir. Ancak mesele ulus ruhu ve ulusal birlik olduğunda; özellikle ırkları, yani etnik kimlikleri ön plana çıkarma işlevini yerine getirmeye yarayan, bir milleti temsil etmeyen ve anlatmayan “Türkiye Milleti” kavramının yanlışlığını da ortaya koymak gerekir.

Türkiye Cumhuriyeti’nde ana sorun veya sorunlardan birisi, Milletin adı veya “Türk” kelimesinden mi kaynaklanmaktadır? Mesele bu kadar basit midir? Bu kelimeyi kaldırıp yerine “Türkiye” veya “Türkiyeli” ifadeleri kullanıldığında, kimisine göre insan hak ve hürriyetleri kavgası, kimisine göre de kalkışma ve parçalanma senaryoları son bulacak mıdır? Elbette hayır. Vatanın birlik ve beraberliğe ihtiyacı olduğu, ortak yararlar etrafında toplanan Türk vatandaşlarının bir kimlik çatısı altında yaşaması gerektiği, “Türkiye Milleti” gibi sözde eşitliğe, esasında farklılaşmaya, ayrışmaya, uzaklaşmaya ve ötekileşmeye hizmet eden kavramdan beklenen faydanın sağlanamayacağı, “ne olacak canım, barış gelecekse her yolu deneyelim ve her şeyi değiştirelim” tarzında hakikatten uzak, yüzeysel ve kalıcı çözüm içermeyen sözlerle bir yere varılamayacağı unutulmamalıdır.

Memleketin adı Türkiye Cumhuriyeti’dir, ancak Milletin adı “Türk Milleti” olup, sonuçta ulus ruhu, birlik ve beraberlik adına bu isim tercih edilmiştir. Türk Dili açısından da anlam ifade etmeyen “Türkiye Milleti” kavramı, bir milleti tanımlamaz.

Ayrıca Türk Dili’nde; “Türkiyeli” ve “Türkiye Milleti” kavramlarının karşılık bulmadığı, bugüne kadar bu ve benzeri kelimelerin kullanılmadığı görülmektedir. İngiliz Dili’nde ise; “Switzerland” yanında “Swiss”, “Holland” yanında “Dutch”, “Sweden” yanında “Swedish” kelimeleri, milli kimliği ve vatan aidiyetini tanımlarken, “Swiss”, “Dutch” ve “Swedish” kelimelerinin Türkçe’de bu tür karşılıklarının olmadığını, yerine “İsviçreli”, “Hollandalı” ve “İsveçli” kavramlarının kullanıldığını ifade etmek isteriz. İngilizce’de “Turkey” yanında “Turkish” kullanılırken, Türkçe’de “Türkiye” yanında “Türk” kelimesinin kullanıldığı ortadadır. Tüm bu hususlar; o dilin kültürü ve kullanımı ile ilgili olup, bir etnik kimliğin öne çıkarılması veya dayatılması sayılamaz.

Almanya Milleti, Fransa Milleti, İtalya Milleti, Bulgaristan Milleti, Yunanistan Milleti, İngiltere Milleti, Rusya Milleti ve daha niceleri bir milletin karşılığı olarak söylenmediğine ve söylenemeyeceğine göre, basit cevapla “Türk Milleti” yerine “Türkiye Milleti” denilmesi de yanlıştır. “Batıla kıyas cari olmaz, onlar hata yapmışsa biz de mi yapalım” diyenlere verilecek cevap ne olabilir? Herhalde “komik olmayın” yeterli bir cevaptır. Onurlu ve kalıcı bir barışın yolu, Türk Milleti’ne Türkiye Milleti denilerek bulunamaz.

Anayasa m.81’de milletvekilinin göreve başlaması için öngörülen yemin içeriğine aykırı hareket etme ve normlar hiyerarşisinde tepede olan Anayasayı gözardı etme çabası ise ayrı bir dramdır. “Hukuk kuralını koyalım, dilediğimizde uyalım ve uygulayalım, dilemediğimizde çöpe atalım” felsefesi, öncelikle “hukuk devleti” ilkesi ile bağdaşmaz. Bir kanun yürürlükten kaldırılabilir veya değiştirilebilir, bunun yolu da yeni kanundan geçer. Anayasa m.81 veya bir başka Anayasa veya emredici kanun hükmü yürürlükte iken, ona uymamak veya siyasi veya başka mülahazalarla farklı uygulamak doğru değildir. Bu sübjektif ve keyfi anlayış; hukuka, kanuna ve hukuk düzenine olan inancı ve bağlılığı sarsar. Yürürlükte olan bir kanunun bilinçli şeklde hatalı uygulanması ve buna müsamaha gösterilmesi, yalnızca kanun tanımazlığı ve hukuk düzenine itaatsizliği körükler. Bu da bir yöntemdir; ancak mevcut düzene ve sisteme uymayan bu tür yöntem hakkında, Anayasa ve kanunda öngörülen yaptırım ne ise onun uygulanmasının zorunluluğu da bir gerçektir.

Ayrışmayı derinleştiren, tahrik eden, görüntüde masum, fakat toplumda derin yaralar açmaya elverişli kavram ve ibarelerin; vatandaşlığı, vatana aidiyeti ve milli kimliği tanımlamada kullanılmasının fayda sağlamayacağını ifade etmek isteriz.

Yorumlar5

  • mirali 8 yıl önce Şikayet Et
    ırkçılığın mantıksallaştırılmasından öte bir şey değil bırakın ırkçılığı
    Cevapla
  • helall 8 yıl önce Şikayet Et
    Hocam agzına sağlık,umarım köhnemiş zihniyetler anlamıştır.
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • aee 8 yıl önce Şikayet Et
    adam o kadar anlatmış hala anlayamamışsın yazık!
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • uhuvvet 8 yıl önce Şikayet Et
    bırakın bu ırkçı zihniyeti.
    Cevapla
  • helal 8 yıl önce Şikayet Et
    Bunun ırkçılık neresinde? hoca bilimsel ve evrensel açıdan açıklamış işte.
    Toplam 1 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat