Birini görüp fikir kıl/düşün, birini görüp şükür
- GİRİŞ25.04.2013 09:37
- GÜNCELLEME25.04.2013 09:37
Oysa imaj, genellikle gerçeğin yerine ikame edilen bir sahte gerçek olarak, yanıltıcı bir işleve sahiptir. Gerçeğin tersyüz edilmesi bu yolla oluyor.
Bazen bir kişi, bir firma; bazen de bir millet nesiller boyu sahte imajlarla tek yanlı düşünmeye sevk ediliyor. Hikmet kayboluyor. Hikmet, yani “söyleyenin sadakati sebebiyle, dinleyenin kalbinde oluşan mutmainlik duygusu”. Hikmet olmayınca, ikircikli insanlık halleri çoğalıyor. Ne düşündüğü belli olmayan, söylediğine kendisi de inanmayan insanlar sarıyor dört bir yanınızı. Yalan, çoğalıyor.
Çaresiz bir hastalığın insanı dimağ ve beden gücünden yoksun bir duruma düşürmesi gibi, sözünü ettiğimiz insanlık halleri de toplumu sarsıyor. Düşünen, gerektiğinde hak ve adalet adına eleştiren insan yerine, hep güçten yana olup onaylayan insanın rağbet görmesi, toplumun hastalıklı haline işarettir.
Bu gözlemi somut bir örnekle ifade edebiliriz. Bursa Valisi Şahabettin Harput, ilde bürokrasinin tepe noktasında bulunan bir kişi olarak, bürokratik süreçteki aksaklıkları dile getirirken şöyle demişti: “Yukarıdakilere sürekli ‘iyi yapıyorsunuz' demek en büyük hastalıktır”. Vali Harput bu sözleriyle, bir yandan toplumdaki soruna dikkat çekiyor, bir yandan da iyi bir yönetici davranışı sergiliyor.
Fikir ve eleştirinin toplumun iyi yönetilmesinde ne denli önemli olduğunu bize anlatan tarihî bir şahsiyet de, belki kimileri nezdinde negatif bir imajla malûl olan hükümdar Timur'dur. Bizim, daha çok Osmanlı kültür ve siyaset geleneğinden hareketle, hakkında fikir ve kanaat sahibi olduğumuz “Aksak Timur” ya da “Timurlenk”, Emir Timur olarak da anılır. Ankara yakınlarında 1402 yılında Osmanlı sultanı Yıldırım Bayezid'in esir alınmasından üç yıl sonra dünyaya gözlerini kapatan Timur, 35 yıl süreyle Çin sınırından Batı Anadolu (İzmir) kıyılarına, Moğolistan'dan Hindistan ve Bağdat ile Şam'a uzanan geniş bir coğrafyada ülkeler fethederek hüküm sürmüştür. Zalim ve acımasız savaşçı olarak zihinlerde iz bırakan Timur'un, çok yönlü bir kişiliğe sahip olduğu anlaşılıyor. Ama o bir boyutuyla tanınmıştır.
Yıldırım Bayezid ile mektuplaşmalarında, Müslümanlığa vurgu yaptığı görülür, amacının kâfirlere karşı başka yerlerde cihat etmek olduğunu belirterek, akıl ve anlaşma yoluyla savaşsız çözüm önerisinde bulunur. Öyle olursa, Sivas'ı bırakarak geri çekilebileceğini söyler. Nitekim daha sonra Semerkant'ta defnedilmesini vasiyet etmiş ve orada defnedilmiştir.
Savaşta yüz bin esirin öldürülmesi emrini verdiği için zalimlikle itham edilen Timur'un davranışı, acaba kardeş ve evlat katlini onaylayan Osmanlı padişahlarınınkinden hangi anlamda farklıdır? Her ikisinde de insan katli söz konusudur, bir insan ya da bin insan. Amaç devletin/mülkün sürekliliğinin korunmasıdır. Bunlar tartışılabilir.
Timur'un öylesine geniş bir coğrafyada 35 yıl liderliğini sürdürmesi sadece savaş yeteneklerini geliştirmesiyle mi olmuştur? Bunun öyle olmadığı anlaşılıyor. Timur hakkında yazılmış yerli ve yabancı kaynaklar incelendiğinde, bizde pek üzerinde durulmayan başka hususların da O'nun liderlik başarısında etkili olduğu görülüyor. Bir de, sanıldığının aksine, birçok iyi hasletlere sahip olduğu… Örneğin, bu yazının başlığındaki söz de Timur'a ait: Birini görüp fikir kıl/düşün, birini görüp şükür.
Ülkede yönetim zafiyetinin olması durumunda, helal kazancın yok olacağına, fuhşun baş göstereceğine, halkın bahtsızlık ve üzüntü ile karşılaşacağına inanan Timur, buna karşı önlem alınması gerektiğini savunur. Bu anlamda olmak üzere, devlet işlerinin onda dokuzunun toplantı, tedbir ve danışma ile; onda birinin ise kılıçla yapılacağını ifade ediyor. O'na göre, güç, adalettedir. Fethettiği ülkelerde âlimler, sanatçılar ve din adamları ile sohbete büyük önem vererek, bunlara iltifatta bulunan Timur, yoksulların da yanında olmuştur.
Bunlar, Timur ile ilgili yaygın anlayışla çelişen özellikler olarak görülebilir. Burada hem yanlış imajın düzeltilmesi, hem de teknik düzeyde başarılı ve iyi bir liderlik ya da yönetim için nelerin gerekli olduğunun araştırılması/anlatılması amacıyla Timur örneği üzerinde duruyoruz.
Karar almadan önce toplantı ve görüşmeler yaparak, farklı görüşleri dinlemek, kararın isabeti bakımından önemlidir. Timur, yönetimde istişareye büyük önem veren biri olarak şöyle der: “Danışma toplantısında iki türlü fikir olur; birincisi dil ucuyla söylenen, ikincisi yürekten çıkandır. Dil ucuyla söyleneni sadece işitirim, yürekten söylenen fikirleri de can kulağıyla dinler, aklıma yerleştirip gerekirse söyleyerek uygulatırım.”[1]
Dil ucuyla söylenen fikir ile, yürekten çıkanı ayırt etmek, başlı başına bir akıl ve yürek zenginliğini gerektirir. İmajlara takılanlar bunu göremeyeceği gibi, imajı aşamayanlarda da bu özellik bulunmaz. “Birini görüp fikir kıl/düşün, birini görüp şükür”, diyen Timur çok haklıdır.
[1] Bkz. Emrullah Tekin, Timur ve Liderlik, IQ Kültür Sanat Yayıncılık, İstanbul 2001.
Prof. Dr. İbrahim S. Canbolat - Haber 7
icanbol@hotmail.com
Yorumlar4