Hatalarının söylenmesine tahammül edemeyenlere..

  • GİRİŞ09.08.2014 10:34
  • GÜNCELLEME09.08.2014 10:34

Dün akşam da yazılarımın içeriğini bir televizyon programında tekrar edince, rahatsızlık duyanların verebilecekleri cevap olmayınca programı sabote etmeye çalıştılar.

‘Söyleyecek sözün yoksa muhatabını da konuşturma’ mantığıyla sesini yükseltip sözlerimizin bir kısmının anlaşılmaz veya yanlış anlaşılacak hale getirilmesi nedeniyle birkaç hususu özetle bilgilerinize sunmak istiyorum.

Emniyete yönelik casusluk ve hukuksuz dinleme iddiaları soruşturulmaya muhtaçtır. Hukuk devletinin görevi iddiaların aslını araştırmaktır.

Hiç kimse peşinen suçlu kabul edilemez. Masumiyet ilkesine herkes gibi şüpheli polisler hakkında da riayet edilmelidir. Soruşturmada hiçbir usulsüzlük yapılmamalıdır.

Bu iddialar soruşturulmalı demek, şüphelilere peşinen casus veya suçlu demek anlamına gelmez. İddialar ciddidir ve mutlaka soruşturulmalıdır. Bazı milletvekillerinin soruşturmayı etkileme çabaları, kanunsuz biçimde nezarethaneye girip zanlılarla resim çektirip servis edilmesi hukuken kabul edilebilir bir durum değildir.

Selam-Tevhid soruşturmasında takipsizlik kararı veren savcılık, soruşturma sırasında suç işlendiği tespitlerinde de bulunmuştur. Bir suç işlendiğini her ne suretle olursa olsun haber alan savcılık makamı, işin hakikatini ortaya çıkarmak için soruşturma yapmak durumundadır. Cumhuriyet Başsavcılığının temel görevi de budur.

Birilerinin ‘dinlenmedi, dinlendiyse istifa ederim’ gibi açıklamalarına rağmen Başbakanın, bakanların, MİT'in kanunsuz dinlendiği ve tapelerin dosyada olduğu resmi takipsizlik kararında ifade edilmiştir. Aksini iddia edenler takipsizlik kararı veren savcıyı yalan yanlış iş yapmakla itham etmekte olup, bu iddialarının soruşturulmasını HSYK’dan istemeleri gerekir.

Selam-Tevhid soruşturmasında 251 şüpheli (bunlar arasında vakıf, dernek, cami derneği gibi kurum ve kuruluşlar da vardır) soruşturulurken yasal usul, süreler ve CMK. hükümlerine riayet edilmediği tespitleri vardır.

Soruşturmanın dayandırıldığı, terör eylemi, eylem hazırlığı, silah, mühimmat vs. delil dosyada bulunmadığı kararda açıklanmaktadır.

İhbarcı olarak 2010 yılında ifadesi alınan K.Y isimli bayan, daha sonra terörle mücadele polislerine ve Cumhuriyet Savcısına verdiği ifadelerinde önceki ifadesinin en önemli kısımlarını kendisinin söylemediğini, ifadesi arasına ilaveler yapıldığını ve okutulmadan ‘bize güvenmiyor musun abla’ denilerek imzalatıldığını söylemiştir.

Savcılıkça soruşturmanın amacının MİT'in İran yanlısı faaliyette bulunduğu algısı oluşturmaya yönelik olduğu tespit edilmiştir.

MİT müsteşarlığına H.Fidan'ın getirilmesinden sonra 'İrancı' tepkisi veren ülkenin İsrail olduğu düşünüldüğünde olay daha iyi anlaşılmaktadır.

Selam -Tevhid soruşturmasında İsrail’in İstanbul konsolosluğuna saldırı hazırlı olduğu iddiaları ile MİT’i, MİT müsteşarını  suçlaması manidar değil midir?

Selam -Tevhid dosyasında delil olmadığı için yasa dışı dinleneler, PKK-Hizbullah gibi 8 kadar farklı örgüt adı kullanarak dinlenmişlerdir. Bunu yapanlar, isimleri gizleyerek, İMEİ numaraları üzerinden, kod adı kullanarak, hakimleri de yanıltmak suretiyle suç işlemiş olmuyorlar mı?

Narkotikle ilgili dosya belgeleri bile dosyayı büyütmek için bu dosya içine konulduğu takipsizlik kararında ter almaktadır.

İran’ın ajanları olamaz mı, soruşturulmasın mı gibi söylemler uydurma örgüt ve kod adıyla usulsüz soruşturma yapılmasını haklı hale getirmez. Ülkemiz aleyhine siyasal ve askeri casusluk yapanlar var ise elbette soruşturulmalıdır. Ancak Başbakan hakkında nasıl soruşturma yapılacağı Anayasa’da belirtilmiş iken, kanunsuz olarak devlet sırrı olan konuşmaları kanunsuz dinlenmiş ve Selam -Tevhid örgütü ile ilişkilendirilmiş ise sorun asla örtbas edilemeyecek kadar büyük demektir.

Bu ülkenin Başbakanı ve istihbaratının hukuksuz işlemlerle suçlandığı eylemlerin adına “soruşturma” denilmesi o eylemleri suç olmaktan çıkarmaz.

Bu soruşturma vesilesiyle, ipliği pazara çıkmaya başlayanlar, ‘İrancı’ suçlamaları ile Işid’e silah yardımı yapıldı iddialarını, Esed destekçisi İran karşısında mazlum Suriye halkını savunan hükümet politikalarını, Işid’e karşı uçaklarımızın keşif uçuşu yapması üzerine de PKK’ya destek mi veriliyor söylemlerini, aynı anda dillendirmelerindeki tutarsızlık ve çelişkileri akıl mantık sahibi olanların görmemesi mümkün mü?

Benim inancıma göre zalimin ve mazlumun kimliği sorgulanmamalıdır. Zulmü kim yaparsa zalimdir. Zulme uğrayan da mazlum. Amacı belli operasyonlarda adalet kurumunun araçsallaştırılması asla kabul edilemez.

Soruşturma ve kovuşturmalar mutlaka hukuka uygun olmalı, şüpheli haklarına riayet edilerek lehte ve aleyhte deliller toplanmalıdır.

Suçlama konularına cevap teşkil etmeyen duygusal savunmalar kamuoyunda algı oluşturmaya yöneliktir. Sıradan insanların değil örgütlü grupların yapabileceği elemlerdir. Bu konuda dini değerlerin istismar edilmesi ise tehlikenin büyüklüğünü gösterir. Provokasyonların, kavgaların, savaşların temelinde dini değerlerin istismar edildiği, kullanıldığı gün gibi aşikardır. İslamın öz kaynakları bir tarafa bırakılıp, rüyalarda alındığı söylenen talimatların öne çıkarılması iyi niyetli inançlı kesim tarafında dikkatle değerlendirilmeli, acı tecrübelerden ders alınmalıdır.

Bir diğer önemli husus; polisler hakkında yapılan bu soruşturmalar Ergenekon ve Balyoz sanıklarının tümünü temize çıkaran bir olay değildir. Bu davalarda AYM’nin tespit ettiği hak ihlalleri yeniden yargılama yolunu açmıştır.

Bu soruşturmayı fırsat bilip darbe girişimlerini temize çıkarmak isteyenler, hukuk diyorlarsa yargılama sonucunu beklemelidir.

Adil yargılanma hakkı herkes için gerekli hukuk herkese lazımdır.

Siyaset dışı metotlarla devrilmeye çalışılan bir hükümetin Başbakanına bütün bu olaylar karşısında 'neden konuşuyor' denilmesi susmasının istenmesi, iktidarı vesayet altına alma, diğer deyimle darbe girişimlerine destek olmakla eş anlamlıdır.

27 ‘Nisan bildirisi karşısında dik duran Hükümetin paralel yapılanmaya da karşı durması millet iradesine sahip çıkmaktır, hukuk içinde mücadele etmesi ise, en tabii hakkı ve görevidir.

Bu gerçekleri söyleyenleri, Ak Parti'ye satılmakla, güçlüden yana olmakla, değişmekle suçlayanlar aynaya bakmalıdır. Başkalarına 'Allahtan kork' diyenler, Başbakan dahil binlerce insanı kanunsuz dinleyenlere şantaj kasetlerini sorma cesaretini göstermelidir. Olayların aslını yargının ortaya çıkarabilmesi için HSYK neden gerekli soruşturma yaptırmaz bu da sorgulamalıdır.

Sonuç olarak, kendilerini milletin iradesi üstünde görüp seçilmeden devlet otoritesini kullanmak için devlet içinde derin yapılanma oluşturanlar, kimin değirmenine su taşıdıklarını bir kez daha sorgulamalıdır.  Gafil olmamalı. Bazen gafletle hıyanet aynı sonucu doğurur.

Reşat Petek - Haber7

www.resatpetek.net

petekresat@gmail.com

@ResatPetek

Yorumlar3

  • HASAN SARI 9 yıl önce Şikayet Et
    BAŞARILI... ciğerim bu girift dosyalarla ilgili çalışmalarda ben seni çok başarılı buldum, aydınlandım teşekkür ederim. şimdi kafamı karıştıran fezleke dosyaları ve süreci var. bi de o konuda aynı gazetecilik hassasiyetiyle bizi aydınlatıversen müteşekkir olurum. hazımı hazımsızlığı da görürüm, o koltukta kaç gün daha oturusu onu da. hadi gözümün nuru ha bakimm...
    Cevapla Toplam 2 beğeni
  • Mustafa 9 yıl önce Şikayet Et
    BAŞKASININ MAHREMİNİ DİNLEYENLER.... Başkasının mahremini dinleyip bununla şantaj yapanların, suçsuz insanları suçlu göstermek için delil uyduranların ve bu suçları işleyenleri destekleyenlerin ALLAH CC İnşallah evlerine ateş salsın, ocaklarını yıksın, düzenlerini bozsun....
    Cevapla Toplam 3 beğeni
  • Metin Yılmaz 9 yıl önce Şikayet Et
    Hukuk herkese lazım. Soruşturma ve kovuşturmalar mutlaka hukuka uygun olmalı, şüpheli haklarına riayet edilerek lehte ve aleyhte deliller toplanmalıdır. Adil yargılanma hakkı herkes için gerekli hukuk herkese lazımdır. Hocam yukardaki iki cümleniz bugün kü yazınızdan.22 temmuz soruşturmasını yöneten hakimlerin tarafsızlığı içinde bir şey yazsanız. HSYK 1. Daire Başkanı İbrahim Okur, gözaltına alınan polislerle ilgili karar verecek olan Sulh Ceza Hâkimliği’ne atadıkları 6 isim hakkında önemli açıklamalarda bulundu: “Hulusi Pur’un 17 Aralık (yolsuzluk) soruşturmasında tutuklanan 6 kişinin tahliye kararını verdiğini biliyorduk. 3 hâkimin, sanıklar lehine karar verdiğini bilsek farklı bir tablo olabilirdi. Yanlış oldu.”
    Cevapla Toplam 1 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat