Cemaat Avrupa’da nasıl mahalle baskısı uyguluyor?

  • GİRİŞ20.12.2014 12:13
  • GÜNCELLEME21.12.2014 09:13

Öncelikle resmi kurumlardan gelen tepkilerin soru üzerine gelen yanıtlar olduğunun ve AB’nin bir operasyon için Türkiye’yi karşısına almayacağının altını çizeyim. Naçizane görüşüm bu yönde. Tabi, operasyonun gazetecilikle bağlantılı olduğu iddiası Batı’yı harekete geçirdi. Oysa anlatılabilseydi... Gazeteci, olan ya da olması beklenen gelişmeler ile ilgili haber üretir. “Olmayan bir şeyi fabrike edip, uydurma delil üzerinden operasyona çanak hazırlamak gazetecilik faaliyeti değildir” denebilseydi gür bir sesle AB koridorlarında.

Görüşlerine başvurmak üzere aradığım yabancı bir profesörün endişeleri, cemaatin nasıl mahalle baskısı uyguladığının kanıtı. Avrupa’da Türkiye üzerine çalışmalar yapan akademisyen açıkça korkuyordu. Konuşmak istiyor, ancak konuşursa baskıyla karşılaşma endişesi taşıyordu. Hatta dinleniyor olabileceği endişesi de vardı.

Cemaatin uyguladığı baskıyı dile getiren isim ise bir dönem paralel yapının Avrupa yapılanmasına yardımcı olmuş olan bir siyasetçi oldu.

Meryem Kaçar, Belçika’da hem siyaset hem de akademi dünyasında etkili bir isim. Belçika’daki cemaat okullarının açılmasına yardımcı olmuş vaktiyle. Ancak Gezi olayları ile başlayan süreçte cemaatin tutumu, Meryem Kaçar’ı cemaati eleştiren bir noktaya taşımış.

Bu eleştiriler de paralel yapının Meryem Kaçar’a baskı uygulamasını beraberinde getirmiş. Meryem Kaçar bakın bu baskıyı nasıl anlatıyor:

“Türkiye’de yaşananların doğru yansımadığı, objektif olarak anlatılmadığı bir çerçeve var. Türkiye ile ilgili olarak son 2 yıldır bir algı çalışması yapılıyor. Alkol düzenlemesi ile başladı. Gezi olayları ile arttı. Belçika medyasında Türkiye ile ilgili haberlerin Doğan grubunun yayınladığı haberler çerçevesinde olduğunu gördük. Zemin hazırlandı. Cemaat de bu zemini körükledi. Cemaat önemli kişilerle iyi ilişkiler kurdu. Kendi fikirlerini anlattılar.

Birden son üç ayda farklı bir algı çalışmasına yöneldiler. “Baskıcı Erdoğan”, “Erdoğan rejimi” gibi. İfadeleri yoğun biçimde kullandılar. Türkiye’nin El Kaide’ye yardım ettiğini iddia ettiler. Kendilerinin ise liberal bir İslamı temsil ettiklerini vurguladılar. Aksi yönde konuştuğumuz ve bunların doğru olmadığını anlattığımız zaman ise sosyal medyadan ve çevreden baskılara maruz kaldık. Tavır alındı.”

Belçika’da önemli bir noktaya gelmiş Türk kökenli bir isme bile bu baskı uygulanıyorsa, kendi halinde bir gurbetçiye nasıl yaklaşılacağı da aslında Meryem Kaçar’ın ve konuşmaktan açıkça korkan akademisyenin sözlerinde gizli.

Yazının devamı için tıklayın...

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat