Elma taklidi yapan armutlar...

  • GİRİŞ23.09.2018 10:34
  • GÜNCELLEME24.09.2018 09:31

Gürsel Tekin bir siyasetçi...

CHP’nin İstanbul Belediye Başkan adayı olmak istiyor.

 

 

Cuma vakti Kapalıçarşı’ya gitti. Bir işyerinin fotoğrafı eşliğinde “ekonomik kriz yüzünden dükkanlar kapanıyor” propagandası yapmaya çalışırken sobelendi.

Gazeteci Sabri İşbilen kapandığı iddia edilen işyerinin temsilcileri ile görüşünce gerçek anlaşıldı. Çalışanlar “Cuma Namazı”na gitmişlerdi ve bu yüzden işyeri bir kaç saatliğine kapalı kalmıştı.

Mizah deyip geçebiliriz.

Ama o kadar basit değil.

Üstad Sezai Karakoç “Bizdeki sağcı ve solcu ayrımının asıl faktörü ekonomik değil ruhidir. Ekonomik iddia ve görüş bu psikolojinin tabii sonucu olur. Solcu, iktisaden iyi pozisyonda olduğu halde, ruhça dindarlığa karşı olduğu için sosyalist olur” diyor...

Buradan bakınca, Cuma vakti kapalı bir işyerinin fotoğrafı eşliğinde ajitasyon yapmaya çalışırken komik duruma düşmesi esasında Gürsel Tekin’in kusuru değildir. O, Türkiye’deki solculuk anlayışının kurbanıdır sadece...

Suyun 100 derecede kaynaması gibi, bu ülkede “sol-din-siyaset” olguları herhangi bir yerde buluştuğunda aynı durum komedisi kendiliğinden ortaya çıkıverir.

Zira Sezai Karakoç’un “Türkiye’de sağcıyı solcudan ayıran inançlı olmak, inkarcı olmak, sabırlı olmak, sabırsız olmak, geçmişe saygılı olmak, saygısız olmak, yerli kültürcü olmak, yabancı kültürcü olmak gibi ruh farklarıdır” diye ifade ettiği gerçek, sol siyasetçiyi üzerine basıp yürüyebileceği sağlam sosyolojik zeminden mahrum bırakmaktadır.

Bu yüzden Türkiye’de sol siyaset elma ağacının dallarına iple bağlanmış armut gibidir. Armuttur ama elma taklidi yapar.

Sezai Karakoç’un “Türkiye’de yoksulun acısını asıl gerçek sağcılar duyar; çünkü, bizzat kendileri yoksuldur. Solcuysa duymaz ama duyar gibi davranır. Bu, onun sanatıdır. O kadar ki, kendi rolünü bir an için gerçek kişiliği sanır” ifadeleri bana rahmetli Sabahattin Zaim hocamız ile bir sohbetimizi hatırlattı.

Hocaların hocası Sabahattin Zaim, 1960’larda ABD’den Türkiye’ye profesör olarak geldiğinde yaşadığı şaşkınlıktan söz ederken “İstanbul Üniversitesi Sosyal Siyaset Kürsüsü’nde işçi ve işveren sendikalarının temsilcilerine seminerler veriyorduk. Ramazan ayıydı ve biz işverenlerin oruçlu olacaklarını düşündük zira batıda zenginler sağcıdır ve dolayısı ile dindardır. Baktık içlerinde bir tane bile oruç tutan yok. İşçilerin ise batıda gördüğümüz gibi solcu ve dindarlığa mesafeli olabileceklerini zannediyorduk ama hepsi oruçluydu. Bu yüzden sağ ve sol üzerine bildiğimiz her şeyi unutmak zorunda kaldık” demişti.

Yani mesele Gürsel Tekin’in Kapalıçarşı’da Cuma vakti sobelenmesi değil. Mesele Sezai Karakoç’un tespitiyle Türkiye’deki solculuğun bir “gösteri sanatı” olması...

Bu yüzden Kapalıçarşı komedisi üzerinden Gürsel Tekin’e yapılan eleştirilere karşı çıkıyorum. Daha önce nasıl Muharrem İnce’yi savunduysam şimdi de Gürsel Tekin’i savunuyorum.

Bu yazıyı da “elma taklidi yapan armutlar” için yazdım zaten...

Akşam

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat