Osmanlı ruhu Afrika'da yeniden doğdu

  • GİRİŞ20.11.2014 09:44
  • GÜNCELLEME21.11.2014 08:27

Afrika’ya Açılım Planı’nın 1998 yılında kabul edilmesinden sonra, özellikle 2005’ten itibaren uyguladığı ekonomik, kültürel ve insani boyutlu politika ile Afrika’ya yeniden giriş yapan Türkiye, Afrika ülkeleri ile ilişkilerini geliştirmekte, Afrika Birliği ile stratejik ortaklık temelinde kurduğu işbirliğinin kurumsal altyapısını güçlendirmektedir.

Şu ana kadar yapılan hamleler Türkiye-Afrika ilişkilerinin gelişmesi, bölgesel güç dengeleri  üzerinde etki yaratabilecek önemdedir.

AFRİKA KITASI BİN YILDAN FAZLADIR TÜRKLERİN İLGİ ALANIDIR

Anadolu’yu yurt edinmelerinden önce Mısır’da kurdukları Tolunoğulları ve İhşitler gibi devletler göz önüne alındığında, Afrika kıtası bin yıldan fazla bir süredir Türkleri yakından ilgilendirmektedir.

Osmanlı varlığı, başlangıçta Afrika’nın kuzeyinin İspanya tarafından sömürgeleştirilmesini önlemiş, sonrasında ise, bölgede sayıları artan diğer birçok sömürgeci gücün Afrika’nın güneyine doğru yayılmasını engelleyen bir set görevi görmüştür.

OSMANLI DEVLETİ AFRİKA KITASINI SÖMÜRGECİLİKTEN KORUMUŞTUR

Osmanlı Devleti, bölgede sadece sömürgeciliği önlemekle  kalmamış, aynı zamanda kendi himayesi altındaki bölgelerin milli kimliklerini, kültürel ve dini değerlerini muhafaza etmelerinde önemli rol oynamıştır.

Osmanlı, Afrika’daki son toprağını kaybettiği 1912 Uşi Antlaşması’na kadar geçen süre içinde tam 400 yıl Afrika’yı sömürgecilikten uzak tutan bir güç olarak bölge halkının tarihsel hafızalarında yer edinmiştir.

Türkiye’nin Afrika’ya açılımı, Türkiye dış politikasının yeniden tanımlanmasının bir parçası olarak görülmektedir.

TÜRKİYE'NİN AFRİKA AÇILIMI

AK Parti’de o dönem dış politika danışmanı (2002-2009) ve  dışişleri Bakanlığı görevinde bulunan Ahmet Davutoğlu’na göre uluslararası sistem iki kutuplu olmadığında Avrupa Birliği dışındaki bölgelerle de iyi ilişkiler geliştirmek faydalıdır.

Bu, Türkiye’nin yönünü Batı’dan çevirmesi anlamına gelmemekte, Türkiye’nin Afrika’ya açılımının yeni dış politika içinde yerini belirlemektedir.

Türkiye’nin Afrika’ya açılımında ekonominin iki seviyede önemli rol oynadığı görülmektedir: İlk olarak, Batı pazarlarındaki küresel ekonomik durgunluk ve Türkiye’nin ihracat yönelimli ekonomi stratejisi, ikincisi, yeni ortaya çıkan küçük ve orta ölçekli şirketlerin ihtiyacı.

ERDOĞAN'IN AFRİKA HAMLESİ

Dönemin Başbakanı Erdoğan’ın 2010 yılında yayınladığı Afrika Strateji Belgesi’nde “Türkiye’nin çok yönlü ve aktif dış politika yaklaşımının bir gereği olarak, Afrika ülkeleriyle ilişkilerin ortaklık anlayışı ile sürdürülebilir bir zemine oturtulmasının büyük önem taşıdığı” ifade edilmektedir.

Belgede devamla, “Türkiye’nin Afrika ülkeleriyle olan ilişkilerinin geliştirilmesi, zirve ve forumlarda alınan kararların uygulanması ve belirlenen hedeflerin gerçekleştirilmesi amacıyla, Türk kamu kurum ve kuruluşlarının Afrika konularıyla ilgilenen bir yapılanma içine girmesi istenmekte ve kurumlar arası eşgüdüm sağlanması amacıyla, ‘Afrika Strateji Eşgüdüm Komitesi’nin oluşturulduğu ve bu komitenin sekretarya hizmetlerinin Dışişleri Bakanlığı’nca yürütüleceği”  belirtilmektedir.

TİKA’nın ve sivil toplum kuruluşlarının gerçekleştirdiği ve Afrika insanına dokunan projeler, Afrikalıların Türkiye’ye ve Türklere daha da yakınlaşmasını sağladı. Türkiye işadamları ve sivil toplum kuruluşları Afrika ile ilişkilerin geliştirilmesinde etkin rol oynarken Erdoğan, Afrika’ya gerçekleştirdiği ziyaretlerde iş dünyasının önde gelen isimlerini beraberinde götürerek, onların muhataplarıyla ve ilgili ülkelerin yetkilileriyle bir araya gelmelerine ortam sağladı.

SÖMÜRÜ DEĞİL ALIŞVERİŞ

Afrika açılımı dönemin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ve dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan’ın projesi olarak ortaya çıktı.

Erdoğan, 8 Ocak 2013’te başkent Niamey’de düzenlenen Türkiye-Nijer İş Forumu’nda, Afrika’yı 21. yüzyılın en önemli stratejik işbirliği alanı olarak gördüklerini belirtmiştir. Başbakan, Afrika ile işbirliğinde öngördükleri esasları, “Biz Afrika ile sömürgeci bir mantıkla tek taraflı olarak değil, karşılıklı fayda ve saygı temelinde, her iki tarafın da kazanacağı kalıcı bir işbirliği tesis etmek istiyoruz” cümleleriyle açıklamıştır.

Sihirli sözcük budur: Sömürü değil, alışveriş. Türkiye 14 yıldır tüm dünyada uyguladığı vicdani diplomasi ve sessiz güçle kara kıtaya damgasını vurdu. Bugün Osmanlı bakiyesi topraklarda Türkiye sevgisi bir başka. İngilizlerin ve ABD’nin neden buralarda olduklarını çok iyi biliyorlar. Türkiye’nin de.

NEREDEN NEREYE?

Türkiye’nin Afrika’daki büyükelçilik sayısı 2003 yılında 7’den 39’a yükseldi. Türkiye’nin Afrika’ya olan ticaret hacmi 2005 yılında 9 milyar dolar iken, 2013 yılında 23,4 milyar dolara çıktı.

Dün açıklanan Afrika yardım raporunda Türkiye  792 milyon dolar ile insani yardım alanında ABD ve İngiltere’nin ardından üçüncü sırada olduğu bildirildi.

Tüm bu bilgiler ışığında Yeni Türkiye kavramının aslında şimdinin bir ürünü olmadığını görmekteyiz. Nereden nereye değil mi? 1999’daki Kocaeli depreminde Ankara’dan iki saat uzaklıktaki bir mesafeye gidemeyen bir devletten kara kıtayı inşa eden bir Türkiye’ye.

serkan.ustuner@haber7.com

@sustuner

Yorumlar2

  • Kanuni'nin torunları 9 yıl önce Şikayet Et
    Yeni Türkiye'de elimiz her yere ulaşacak.
    Cevapla
  • osmanlı 9 yıl önce Şikayet Et
    Osmanlı ruhu yeniden canlanıyor.
    Cevapla
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat