AK Parti ne zaman kaybeder?
- GİRİŞ18.02.2015 09:14
- GÜNCELLEME19.02.2015 08:33
İsmet Özel’in ‘Karlı bir gece vakti bir dostu uyandırmak’ şiiri benim için çok özel anlamlar taşımasının yanında Türk şiirinin en büyük mısralarını içinde barındırır.
“Benim adım insanların hizasına yazılmıştır.
Her gün yepyeni rüyalarla ödenebilen bir ceza bu.
Keşke yağmuru çağıracak kadar güzel olmasaydım
Ölüm ve acılar çatsaydı beni
Düşüncem yapma çiçekler kadar gösterişli ve parlak
Sözlerim ihanete varacak doğrulukta olsaydı.
Anmaya gücüm yetseydi de konuşsaydım
Diri-gergin kasları konuşsaydım
“Kardeşler! ” deseydim “Kardeşlerim! ”
“Bakın yaklaşıyor yaklaşmakta olan
“Bakın yaklaşıyor yaklaşmakta olan
“Bakın yaklaşıyor...”
Yazık, şairler kadar cesur değilim
Çocukların üşüdükleri anlaşılıyor bütün yaşadıklarımdan
Gövdem kuduz yarasalarla birazcık yatışıyor.”
Evet keşke şairler kadar cesur olabilsek ve haykırsak tüm doğruları öyle pervasızca.
Bunu neden mi söylüyorum: Çünkü bu mahallenin bir ferdi olarak hükümete yanaşan ve ilişkilendirilen şahıslardan rahatsızım.
Televizyon ekranlarında, köşelerinde yazdıkları, konuştukları her şey hükümetle ilişkilendiriliyor ve bu AK Parti’ye yarardan çok zarar veriyor. Susması daha evla olan şahısların bir işin bayraktarlığını yaparken ne garip hallere düştüklerini görüyoruz.
AK Parti’nin iktidara gelme serüveni 12 yıl önce bir anda olmuş bir şey değildir. 150 yıllık birikimin bir tezahürüdür.
Bu hareket siyasi bir partinin dışında tutulacak özelliklere sahip. Önce fikir daha sonra aksiyon olarak vücut bulmuş ve sonrasında da siyasal düzlemde kendini zirveye taşımış bir fikir ve aksiyon hareketidir.
Bu oluşumun şekillenmesinde Cemil Meriç’in, Nurettin Topçu’nun, Necip Fazıl’ın, Cahit Zarifoğlu’nun, İsmet Özel’in Nuri Pakdil’in, Sezai Karakoç’un, Erbakan hoca’nın attığı tohumlar vardır.
150 yıllık İslamcı entelijansiyanın biriktirdikleriyle Türkiye bir değişimi yakaladı, eski prangalarından kurtuldu.
Bu tarihi birikim Türk siyasi tarihine Erdoğan gibi bir ismi kazandırdı. Sonrasında atiye bakan bu ufuk Ahmet Davutoğlu’yla yoluna devam etti.
Şimdi bu koca birikimi ekranlara çıktıklarında bağırmaktan başka bir şey yapmayan ya da çıktığı TV ekranında 100 kelimeyle ekrana veda eden şahıslarla anılması bu büyük harekete verilecek en büyük cezadır.
Şöyle diyelim: Alev Alatlı münevverliğinden Google araştırması yapan uzman seviyesine inerse bir hareketin dağılmaması mümkün olur mu?
Daha önce hiç ismini duymadığımız ve hiçbir yerde karşılaşmadığımız, bu meslekle alakalı hiçbir geçmişi de olmayanların bir anda star muamelesi görüp sonra da söyledikleri cümlelerin altını dolduramamaları bu birikime en fazla zararı vermiyor mu?
Yani bizi ayakta tutacak ve hayal ettiğimiz o büyük ufuk ekranlarda bağırıp çağırmak ve komik duruma düşmekle elde edilmiyor.
Akl-ı selim münevverlerin sayısı ne kadar fazla olursa o kadar kazanmışızdır. Evet bu arada bu kutlu birikimi ne 1940 model kafalara yediririz ne de 150 kelimeyle ömrünü tamamlayıp, bir sarsıntıda ilk ışıklardan kaçacaklara…
Üstadın dediği gibi “Burası bizim mahallemiz. Hiçbir yere gitmedik, gitmiyoruz”
serkan.ustuner@haber7.com
Yorumlar8