Türkiye'nin Alpereni Keş dağlarında şehadet şerbetini içmiş ve ebedi istiratgahına çekilmişti.

Muhsin Yazıcıoğlu’nun nasıl örnek bir şahsiyet olduğundan, nasıl bir dava eri olduğuna uzanan güzel hasletler zincirini yazacak değilim.

6 yıldır helikopterin düşmesinin kaza mı ya da suikast mı olduğunun aydınlatılamaması büyük şüpheleri içinde barındırmaktadır.

Şimdiye kadar her çıkan ayrıntının bu işin bir kaza olmadığını daha da kuvvetlendirmektedir. Evet suikast ise bu işi tezgahlayanlar kimlerdir?

11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün devlet denetleme kuruluna "Bu işin üzerine gidin" talimatı verdiğini ve "Kara kutuyu keçiler yemedi ya" açıklamasını unutmayalım. Gül'ün sözleri çok çok önemli. Çünkü devletin başındaki isim açıkça bunun alalade bir kaza olmadığını ve bir tezgahın olduğunu vurguluyordu.

Bu hadiseye ilgili ortaya birçok delil kondu. Görev ihmalleri olanlar kendi işlerini bilerek veya bilmeyerek yapmadılar. Dönemin Kayseri Valisi'nin kazadan yarım saat sonra " Muhsin yazıcıoğlu bulundu. Sadece ayağı kırık şu an Kayseri'ye getiriliyor" sözleri için hala bir açıklama duymadık.

Köylülerin jandarmaya haber verdiklerini ama arama kurtarma ekiplerinin kaza mahalli için başka yerde çalışma yaptıkları artık bilinen bir durum.

Daha buraya sığmayacak bir sürü detay bu işin kaza olmadığına yetecek derecede gerçeklik arz ediyor.

Artık adaletin tecelli etmesi gerekiyor. Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu'nun dediği gibi: “Adalet gecikmez tez verilmeli.”

Son sözü Yusuf soylu yiğit insan şehit Muhsin Yazıcıoğlu söyler: "Zulüm Azrail olsa da hep Hakk'ı tutacağım. Mukaddes davalarda ölüm bile güzeldir"

serkan.ustuner@haber7.com