Fatih Roma’nın varisi miydi?

  • GİRİŞ31.05.2016 07:24
  • GÜNCELLEME31.05.2016 09:30

Tarih, iktidarlara her zaman bağlıydı… Tarih bize, toplumla birlikte genişleyen bir söylem verir, kendi meşruiyetini tarihin içinde arayan bir iktidarın aynası, meşruiyetidir tarih. İktidarlar nezdinde, tarihçi iktidarlara bir anlam verir, onların meşruiyetinin güvencesidir. Bitmek bilmeyen tarihçi söyleminin krizleri toplumun çeşitli evrelerinin evrimine eklemlenir; bunlar her seferinde, toplumsal düzeneğin yeniden açılımına uyum gösterme süreçleridir.

François Dosse – Ufalanmış Tarih adlı eserinden syf 607

Meşruiyeti tarihin içinde olup ati’ye yön verebilen iktidarlar dünyada kalıcı olmuş ve tarihe ancak böyle geçmişlerdir.

Eğer geçmişe dair herhangi bir iz yoksa ya da tarihi perspektiften benzer olayları okuma kabiliyetine erişmemişse bir iktidar çok kısa sürede yok olmaya mahkumdur.

Biraz uzun bir giriş oldu ama Yenikapı’da düzenlenen Fetih şöleninin ardından o kadar çok şey söylendi ki, bazıları neredeyse "Bu iş haramdır", bazı müptezel sarhoşlar da “İki taka yürütmüş de ne olmuş? Atatürk bala bla bla.. ” cinsinden tükürüklerini saçarak konuşabilme kabiliyetini gösterdi!

İstanbul dünya için bir semboldür. İstanbul’dan dünyaya mesaj vermek önemlidir. Dikkatimi celp etmiştir Erdoğan özellikle Amerika ya da diğer büyük batılı devletlere karşı okkalı bir cümle edecekse bu tür tarihi günlerde ve böylesine önemli anlarda daha üst perdeden haykırıyor.

Havai Fişek israf mıdır? Haram dairesine girer mi?

“İslami ilimler akademisinde ihtisas yaptım her şeyi ben bilirim” tarzında bir havam asla olamaz ama şu basit bir örnektir: Tüm mazlumlara kapısını açmış, dünyadaki tüm yetimlere koşan bir ülke üç beş tane havai fişek patlatsa israf olmaz değil mi?

Bakın barbar Avrupa’nın övünülecek bir tarihi yok. Ama buna rağmen kendi kibir dünyalarına batmış ve bizdeki sarhoş yönetmen dahil bir kesimin beynini ya satın ya da teslim almıştır.

Avrupa ideolojisini kuranların sözlerine şöyle kısa bir tarihi gezinti yapalım:

Kanuni Sultan Süleyman Macaristan seferine çıktığında Protestan Luther şu sözleri kusar " Bunlar, bizde olduğu gibi, büyük ve güzel evler inşa edemezler; hayvan gibi, başlarının üstünde bir damla yetinirler... Yağma ve savaşa hazır olan vahşi ve yağmacı göçebelerdir... Türkler yakıp yıkan şeytanın uşağıdır"

Irkçılığın babası Kant: “ Türkler ’de akıldışılık egemendir; ölçülülerdir ama çirkin insanlardır”

Hegel: Türkler kaba sabadırlar ve buluntu bir akla sahiptirler

Marks “Bütün Türkler Avrupa’dan uzaklaştırılsa bile ticaret ve uygarlık bundan zarar görmez”

Niebuhr Mısır’ın Osmanlı’dan koparılmasına dair şu satırları kaleme alır “ Avrupa egemenliği, insan haklarıyla birlikte bilim ve edebiyatı da doğal bir şekilde desteklemektedir ve barbar bir iktidarın yok edilmesini engellemek, entelektüel kültüre ve insanlığa karşı haince bir eylem olacaktır”

Avrupa’nın bize yani Osmanlı’ya, yani Türklere bakışı böyledir ve şimdiye kadar hiç değişmemiştir. Luther’den bu yana Doğu’nun yani Haç’a karşı Hilal’in simgesi Osmanlı idi.

Şimdi de Erdoğan nezdinde Türkiye. Gelişen, geçmişiyle bir köprü kurup, gelecek inşa etme gailesiyle tüm alanlarda bağımsız olmayı hedefleyen Osmanlı bakiyesini kabullenmek istemiyorlar.

Bu yüzden fethin kutlanması anlamlıdır. Devletin tüm birimlerinin orada olması mühimdir. Yeni nesillere fethin önemini anlatmak için görsek şölenler etkilidir. 1940’larda kuru ekmek bulamayan Ankara köylüsünün 1 saat uzağında CHP tarafından verilen baloların on binlerce lira tuttuğu bir dönemden geçmiş bir ülkeyiz. Bu yüzden büyük devletlerin bu tür sığ tartışmalardan beri olması gerekir. Güçlü devlet yapısı kendini her alanda gösterir.

FATİH ROMA’NIN VARİSİ MİYDİ?

Fatih’in İstanbul’u fethi bir medeniyetin inşasında dönüm noktasıdır. Dünyaya gelen az sayıdaki dahi hükümdarlardan birinin çağa damga vurmasıdır. Son zamanlarda ortaya çıkan “Fatih Roma’nın devamını temsil ediyordu” saçmalığı için şunu söylebiliriz: Kayser ünvanını verenler Avrupalılardı. Tıpkı Sultan Süleyman’a “Muhteşem” dedikleri gibi. Fatih’in Osmanlı’sı Roma’nın sömürü düzenini kendi çizdiği güllelerle yerle bir etmiş ve köleci zihniyeti yok etmiştir. Fatih Sultan Mehmet Han kendini Roma’nın devamı niteliğinde görse herhalde en büyük hayali olan Batı Roma’nın kalbini yani Vatikan’ı fethetmek istemez Otranto’ya kadar gitmezdi. 

serkan.ustuner@haber7.com

twitter: sustuner

Yorumlar1

  • kemalcan 7 yıl önce Şikayet Et
    felsefeyle yoğrulmuş kalite bir yazı olmuş
    Cevapla Toplam 1 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat