Sahi kimdi bu diktatör?
- GİRİŞ02.11.2017 07:22
- GÜNCELLEME03.11.2017 07:14
CHP’li Bülent Tezcan’ın o kirli ve kokuşmuş lafları herkesin malumu. Buraya alıp sayfayı kirletme gereği duymuyorum. Milletin yüzde 52 oyuyla seçilmiş Cumhurbaşkanı Erdoğan’a atılan iftira için verilecek en güzel cevap CHP’nin tarihinden örnek vermek olacak sanırım.
Yakın tarihimizde eğer diktatör kim diye soracak olursak bu Millî Şef İsmet İnönü’den başkası olamaz. Çünkü 1938'den 1945'e kadar mutlak diktatörlük yapmış, 45'le 50 arasında "meşrutî" diktatörlük...
1938-45 arasında Tek Parti oligarşik rejiminin başındaki zat kendisiydi. Sonrasında çok partili hayata geçtiğimiz 1946 yılında seçimi kaybetmiş olmasına rağmen, baskı, korku ve her türlü dalavereyle 1950’ye kadar iktidarını sürdürmüştür. Çok yormadan icraatlarına bakalım:
Türk Ceza Kanununa 163'üncü maddeyi koyarak Müslümanların düşünce, hürriyetlerine zincir vurmuştur.
Binlerce camiyi kapatmış, kimisini satmış, kimisini kiraya vermiş, kimisini yıktırmıştır.
Millî Şef İsmet Paşa hazretleri zamanında "Tanrı Uludur" diye başlayan Türkçe ezan okumak zorunluydu.
Mutlak diktatörlüğü zamanında matbuat (gazeteler, dergiler) dinden bahsedemezler, dinî konulu yayın yapamazlardı.
İnönü zamanında Müslüman bir vatandaş, camiden çıkarken başındaki takkeyi cebine koymayı unutsa tutuklanabilirdi.
İki Müslüman, Büyük Millet Meclisi dinleyici locasında Arapça ezan okudukları için yakalanmışlar ve kendilerine işkence edilmişti.
Bu listeyi yazmaya kalksak ortalama 300 sayfa tutacağı için sadece küçük bir kısmını aldım.
CHP o günden bugüne hiç değişmedi. Ruhunu hep milletin değerlerine düşman ırmaklardan besledi ve bu milletin karşısında durdu. Şimdi de aynı artık kabak tadı vermiş, ‘Kızıl Soros’ lakaplı Osman Kavala’nın söylemi olan ‘Diktatör’ sözüyle milletin seçilmiş Cumhurbaşkanı’na saldırıyorlar. Peki Kavala’nın içeride olmasıyla beraber harekete geçen CHP ve türevlerinin bu hareketleri tesadüf mü? Tabii ki hayır! Çünkü bunlar aynı şebekenin ürünleri.
Şimdi sözü gönül, fikir ve irfan dünyamızın büyük ışığı Cemil Meriç’e bırakıp biz sükut edelim. Meriç, Jurnal isimli o şaheserinde bakın CHP’yi nasıl tanımlıyor:
"Anlamadığım kelimelerden biri de halkçılık. Ne halkçılığı? Halk kim? Halkçıyım demek halktan değilim demek. Ama lütfen tahtımdan iniyor ve o pespaye, o bedbaht insanlara yakınlaşıyorum. Aman efendim kerem buyuruyorsunuz! Halk Partisi kurtla kuzuyu, insanla sırtlanı bir çuvala koyan madrabazlar kumpanyası. Kime karşı halk partisi? Kime karşı halkçı? Halkçılık halkın sırtına binen bir avuç aydının uydurduğu bir mit. Oğlancı gibi. Halkın ırzına geçmek için halka hulus çakan açıkgözlerin yaftası. Halk Partisi tarihinin hangi merhalesinde halk için çalıştı, halktan olmayanlarla mücadeleye girişti. Halktan ne anlıyordu? Altyapı feodal. İki bin yıldan beri değişmeyen, kendi küçük dünyasında hep aynı dertlerle başbaşa, geniş bir kalabalık. O kalabalıktan kopan, hiçbir çilesi, hiçbir dâvası olmayan bir Halk Partisi. Bir nevi ur. “
Yorumlar2