Türk’ün tarih sahnesine çıkması hiş şüphe yok ki, destanla kaimdir. Dünyada başka hiçbir millet cihan tarihi boyunca bu kadar destan yazmamıştır.

İlk güçlü düşman olan Çin’e karşı verilen mücadeleden bu yana Türk’ün tarihinde değişen bir şey olmamıştır. Tuman döneminde başlayan mücadele Mete ile devam etmiş ve sonrasında 751’de en büyük kırılmasını yaşamıştır. Türk milletinin kendini bulması şeksiz İslam’la beraber olmuştur. Gaza ve cihat libasını giyen Türkler asıl benliğine kavuşmuş ve gerçek manada bir millet olarak tarihteki yerini almıştır. İslamiyet’in kabulünden sonra kurduğumuz devletler çok uzun süreli olmamış ve o birikim önce Selçuklu’da daha sonra da büyük meyvesini Osmanlı’da vermiştir.

1699’a kadar Türk’ün karşısında ezilen Batı 18. Yüzyılın başından itibaren Osmanlı’nın yenilebileceğine inanmış ardından önce Avrupa’dan sonra Balkanlar’dan atılmış ardından Anadolu’dan sökülmek istenmiştir.

Yakın tarihin en büyük kırılma noktası hiç şüphesiz Tanzimat ve Islahat Fermanlarıdır. Müslüman tebaanın önce eşitlenmesi sonrasında ikinci sınıfa itilmesi milletin devlete olan sadakatini bozmuş ve toplumun mayasına büyük bir darbe indirmiştir. Kurtuluş Savaşı’nda verilen destansı mücadelenin ardından kurulan Cumhuriyet yeni devletin temellerini atarken Türk’ün Türkeli’nden atılamayacağını Batı’ya hatırlatmıştır.

Son 300 yıldır ricat halinde olan devletin temel dinamikleri yeniden ayağa kalkmıştır. Erdoğan’ın liderliğindeki AK Parti hükümetleri sonrasında devlet büyük bir dönüşüm geçirmiş uzun süredir devlete mesafeli ya da küskün olan millet devletiyle yeniden bütünleşmiştir. 2013 yılına kadar içerideki unsurlarla tökezletmeye uğraştıkları Erdoğan’a o yıldan itibaren uluslararası operasyonlarla al aşağı etmeye çalıştılar. Gezi terörizmi ile başlayan sonrasında 17-25 Aralık darbesi ve ardından 15 Temmuz’a gelen süreçte büyük planlar kuruldu ve uygulanmak istendi. Her seferinde inandığı liderinin peşinden giden milletin sinesinde sönen kirli tezgahların sonuncusu ise ABD’nin Dolar üzerinden yaptığı hukuka aykırı müdahaleydi. Başkan Erdoğan her zaman yaptığı gibi tüm süreci milletiyle paylaştı ve burada da yaptığı manevralarla ABD’yi geri yasladı. Son 100 yılda Amerika’nın dolaylı ya da doğrudan ekonomik savaş açtığı bir ülkenin galip geldiği görülmedi. Ama bu kez başka bir şey oldu. Dolar 6 liranın altına geriledi, Asya blokunun ardından dost ülke Katar’la 15 milyar dolarlık bir antlaşma imzalandı, Yunanistan’la bir gecede ilişkiler düzeltildi.

Türkiye dünyaya dış politika dersi verirken Amerika gibi dünyanın birinci zorba gücüne sağlam bir tokat indirdi. Onlar ne yaptıysa aynı ambargo kuralları anında devreye girdi. Başkan Erdoğan geri adım atmayarak bu devletin ve milletin ne olduğunu bir kez daha dünyaya hatırlattı. Türk milleti ve devleti yine bir  destan yazarak dünyaya Amerika’nın tek geçerli unsur olmadığını gösterdi. Yeni bir dünya düzeni kurulacak ve bu 1. Ve 2. Dünya Savaşı’nın şartlarında olmayacak. Hiç şüphe yok ki, yeni sistemde Türkiye dünya devletleri arasında şimdiden kurucu rolündedir. İşte üç asır sonra Türkler yeniden dünyaya nizam vermek için ilk büyük kavgasını önce 15 Temmuz’da ardından bu ekonomik savaşta vermiştir. İçimizdeki ABD mallarına gelince, merak etmeyin onlar zaten Tanzimat ve Islahat Fermanı’nda yer alan gayrimüslim tebaadan.  Kimler mi onlar? 15 Temmuz’da ATM’ye koşup, Bağdat Caddesi’nde tanka selam durup alkışlayanlar. 1910’dan 1922’ye kadar aralıksız savaşırken de yoktular. Aslında hiçbir zaman olmadılar. Çünkü onlar bu toprakların hiç tohumları.

serkan.ustuner@haber7.com

twitter: sustuner