“Masum Yıllar!” ha?

  • GİRİŞ06.08.2019 10:26
  • GÜNCELLEME06.08.2019 10:26

1980’ler ile 90’ların ilk yarısı için “Türkiye’nin masum yılları” diyor! Medyamızın Hedonist Madrabazı Ertuğrul, “gözlerimizi bağlamayı” pek seviyor. Eh, düzenbazlık onun karakteridir.

Sanki o yılları hiç yaşamadık! “Astığı astık, kestiği kestik” 12 Eylül askeri rejiminin hüküm sürdüğü 1980’lerin özellikle ilk üç senesi bir yana; 90’ların ilk yarısı “faili meşhur!” cinayetlerin birbiri ardına geldiği “alacakaranlık kuşağı” yıllarıydı.

Türkiye’deki Gladyo’nun; 1990 yılının tamamını kaplayan, 1991’de devam eden ve 1993 yılında zirveye çıkan kontrgerilla yöntemiyle gerçekleştirdiği cinayetlerin “derin sahne arkasını” vaktiyle yönettiği gazetede itina ile hasıraltı eden şahıs; şimdi de kalkmış, o dönemi “Masum Yıllar” diye tanımlıyor!

En azından “O dönemleri hatırlayamayanlara yahut yeni nesillere afiyetle yediririm” hesabını yapıyor, olmalı…

Dahası, sözünü ettiği o seneleri “Semra tak bir kaset, neşemizibulalım”yılları olarak da tarif ediyor!

Turgut Bey, Başbakan iken- arabanın direksiyonunda oturup, Boğaziçi Köprüsü’nü geçerken; Semra Hanım’a “işte böyle” seslenmişti…

Bu görüntülerin ekranlarda ilk defa yayınlandığı o gece (26 Mart 1989) Rahmetli Özal’ın partisi ANAP, ağır bir yerel seçim yenilgisine uğradığı için arabadaki o neşeli sohbet de haliyle gırgıra alınmıştı!

O seçimden dokuz ay kadar önce, Turgut Özal partisinin kongresinde konuşurken derin bir suikasta uğramıştı. Oradan sağ çıktı: Buna mukabil; 1992 Mayıs ayından itibaren “tedricen zehirlendiği” anlaşılan bir sürecin sonunda 17 Nisan 1993’te hayatını kaybetti…

Sözünü ettiğimiz döneme “Masum yıllar!” diyen Baronsal Gladyo Medyası Madrabazı’nın; Turgut Özal’ın zehirlendiği gerçeğiniört bas edebilmek gayretiyle -son yedi sekiz yıldır- sütununda yapmadığı optik çarpıtma, atmadığı takla kalmadı!

BİR KAİ, BİR DE ADOLF…

Madrabaz Ertuğrul, geçenlerde (Almanya’nın Bayreuth şehrinde her sene yapılan ve bir ay süren) Wagner Festivali’ne gitti: Açılış konserinde, klasik operanın başlıca eserlerinden Tannhauser’ı seyretti…

Açılışta bilet bulmasını sağlayan da, eski Bild’çi kankası Kai Diekmann! Hani şu, vaktiyle CIA’in kurduğu “Atlantik Brücke” derneğinin Yönetim Kurulu üyesi de olan Amerikancı “Satılmış” Gazeteci! (Tabirin, Alman gazeteci Udo Ulfkotte’ye ait olduğunu söylemeye gerek var mı?)

Ertuğrul’un “enseye tokat” dostu Kai hakkında, Potsdam Eyalet Savcılığı 2016 yılının ikinci yarısında “cinsel tacizden bir suç duyurusunda” bulunmuş ve soruşturma açılmıştı. Bundan dolayı da, Kai D. Bild’deki CEO’luk görevini bırakmak zorunda kalmıştı.

Neyse, biz yine Tannhauser operasına dönelim: Ertuğrul sütununda opera izlenimlerini ayrıntısıyla anlattıktan sonra lafı Hitler’e getiriyordu:

“Zamanında bu salona en çok gelen insanlardan biri Hitler’miş: Hitler, bir Wagner hayranıydı. Çünkü onun eserinde Alman ruhunun en yücelmiş halini görüyordu. Hitler, şimdi o salonda olsaydı; Rus yönetmenin Alman kültürünün en trajik kahramanlarından birini palyaçoya çeviren bu radikal yorumu karşısında ne yapardı? Hele hele ikinci bölümde sakallı ve de siyah travestinin Alman sarayındaki kutsal objelerden birinin üstüne LGBT bayrağını örttüğünü görseydi, ne yapardı?

Hepimizin tahmini, o travestiyi gaz odasına gönderir, sonra yönetmeni ve ötekileri anında SS’lere teslim ederdi…”

YANİ, NEDİR?

Hedonist İllüzyonist Ertuğrul, okuyucusunun bilinçaltına “LGBT’ye karşı çıkanlar, Hitler ile eşdeğerdir” yollu mesajını itina ile şırınga ediyor!

Medyanın en önde gelen bu çürütücüsünün köşesinde; özellikle son yıllarda bazen doğrudan, bazen dolaylı biçimde ‘eşcinselliği özendirmeye’ yeltenen aşağılık satırlara rastlamak mümkündür!

Fatih Çekirge’nin, Netflix dizilerindeki “eşcinsel ağırlık” ya da “özendirici yayın” hakkındaki tartışmalardan bahseden yazısından da (17 Haziran’19/Hürriyet); Hedonist Ertuğrul’un Netflix’teki dizilerde yer alan “eşcinsel ağırlıklı” kimi yayınları “Özgürlük” diye nitelediğini ve savunduğunu öğreniyoruz!

*

Baronsal Gladyo’nun Medyadaki Madrabazının “MasumYıllar!” diye tanımladığı dönemde -mesela, onun Hürriyet’in Ankara Temsilciliği yaptığı 1980’lerin ikinci yarısında- gazete bürosunda pardon stüdyosunda çektiği şu +18’lik “Dilek Taşı” adlı medya filmi mi; hayır, Netflix’te bile gösterilmez!

*

Yurttaş Doğan’ın eski ortağı olan Donald’ın başrolünde oynadığı “Tecavüzcü Trump” adlı film ise 20 Ocak 2017’den beri ABD’deki ve de dünyadaki tüm sinemalarda gösterimde!

ELLE moda dergisi yazarlarından Jean Carroll (75) bundan yirmi beş yıl önce New York’ta bir mağazanın prova kabininde Donald Trump’ın tecavüzüne uğradığını iddia etti! (23 Haziran 2019, Hürriyet)

Böylelikle; Carroll, Sarı Şeytan Trump’ın “cinsel saldırısına uğradığını” açıklayan “on altıncı” kadın oldu!

Sahi, Haydut Devlet ABD’nin Tecavüzcü Başkanı’nın, henüz “gün ışığına çıkmamış” kaç adet “cinsel saldırısı” vardır?

Bütün hücreleriyle Sam Amca’sı için çalışan Hedonist Etki Ajanı Ertuğrul, mevzu ile ilgilenir mi, acaba?

YENİ ŞAFAK GAZETESİ

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat