Yüz yıllık hesap kapanıyor

  • GİRİŞ04.03.2015 09:35
  • GÜNCELLEME04.03.2015 09:35

Onların “korkularının kaynağını” doğru analiz etmek gerekir. Çünkü bu barış düşmanları bu coğrafya üzerinde“yüzyıllık Batı hâkimiyetinin” içerideki adamlarıdır, bu hâkimiyet üzerinden pay alarak kendi halklarına karşı, sömürge yönetimlerinin etrafında toplanan, onların adına düşünen, hareket eden, onlar gibi yaşayan zevata benzemektedirler. “Kürtlere ne verildiyse ben de onu isterim” diyenlerin sancısı budur. 

Batı sistemi, yüzyıl önce sömürgeleştirdiği, haritada cetvelle çizerek yapay sınırlar marifetiyle devletler icat ederek hükmettiği veya işgal edip sömürgeleştiremediği toprakları ise, Batılılaşma ideolojisi vasıtasıyla bağımlı hale getirerek kontrol altına alıp dolaylı olarak yönettiği bu coğrafya şimdi kendi yolunu çizmektedir. 

Zamanı geçmiş proje 

Kürt meselesi denilen konu, uzun yıllardır bu bölgedeki ülkelerin, başta Türkiye olmak üzere,  bağımsızlaşma, demokratikleşme, kendi tarihlerinin, kültürlerinin kısaca kendi halklarının iradesi yönünde atacakları adımların karşısında bir araç olarak kullanılmıştır. Benim “ulusalcılık” diye eleştirdiğim yaklaşım, bu toprakların millet anlayışına aykırı, etnik fanatizme dayanan “etno-ulusal devletler”, faşizan örgütlenmelerinden başka bir şey olmayan kapalı, otoriter ve anti-demokratik bir siyaset anlayışına dayanan zihniyeti temsil etmektedirler. 

Batı sistemi, bu coğrafyanın tarihsel birikimini oluşturan medeniyet değerlerine, siyaset anlayışına, “çokluk içinde birlik diye ifade edilen”, çoğulculuk yaklaşımına karşı “monolitik bir modeli” geçerli kılmak için, her türlü çabayı ve desteği ortaya koymuştur. Türkiye’nin tarihsel millet anlayışının içinde yer alan halkları da etnik temelde bölmeyi amaçlayan, bu bağlamda Kürtleri de etno-ulusal temelde ayrıştırmaya dönük bir proje olan terör hareketleri çözüm süreciyle başka bir yöne evrilmiştir. 

Batılı başkentlerde hazırlanan “Kürt ayrılıkçılığı projesine” Türkiye iki esasta cevap vermiştir. Bunlardan ilki içerde verilen cevaptır ki, temelinde demokratikleşme süreci bulunmaktadır. Burada tarih, kültür, inanç temelindeki kadim ortaklık zeminine “eşit yurttaşlık biçiminde” siyasal bir boyut katılmıştır. Bu çerçevede “çözüm süreci” köklü bir dönüşüm imkânıdır, çünkü etnik temelli terör demokrasi karşısında çaresiz bir konumda kalmıştır; ya kendi ülkesiyle çatışmak üzere batılı servislerle yola devam edecektir ya da demokrasi üzerinden devletle yeni bağlar kuran Kürtleri karşısına alacaktır. İkinci cevap, Irak Kürtleri üzerinden verilmiştir. Kuzey Irak yönetimiyle kurulan çok yönlü işbirliği ve ittifaklar, Batı’nın yıllardır hazırlamaya çalıştığı projenin çökmesi anlamına gelmektedir. Bunun devamı IŞİD karşısında Türkiye’nin aldığı aktif tutumla gelecektir. 

yazının devamı için tıklayınız

Yorumlar2

  • Ahmet YILMAZ 9 yıl önce Şikayet Et
    Sayın Hocam yazdığınıza siz inanıyor musunuz?Milletvekili olmak bu kadar mı önemliydi?Ülkücü -Milliyetçi değerler nerede?
    Cevapla
  • pişkin irade 9 yıl önce Şikayet Et
    uyumaya devam...Allah aşkına siz uzayda mı yaşıyorsunuz???
    Cevapla
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat