Bir parti, bir siyasi hareket

  • GİRİŞ16.08.2017 08:25
  • GÜNCELLEME16.08.2017 08:25

Aslında ‘16 yılda bir parti bir hükümet’ diye başlamak da mümkün fakat sadece bir partiden değil ‘bir siyasi hareketten’ bahsetmenin daha doğru olduğunu belirleyerek, meseleyi ele almak gerektiğini düşünüyorum. Elbette Türk siyasi tarihinde ‘Tek Parti Dönemi’ sayılmazsa kurulduğu günden bu tarafa neredeyse her seçim oylarını artırarak, bu kadar uzun süre iktidar olmuş bir başka parti mevcut değildir. AK Parti’nin bu kadar uzun bir dönemde iktidarda kalmasını, yapılacak seçimlerde alternatif bir başka iktidar adayı parti görünmemesini nasıl açıklayabiliriz?

“AK Parti’yi ve konumunu değerlendirirken birkaç hususun ele alınması gerekir. Bunlardan birincisi, bu parti bir siyasi gelenekten gelmesine rağmen, o geleneğin siyasi anlayışını aşan ona başka boyutlar katarak bir partiye dönüşmüş olması hususudur. İkincisi, AK Parti sadece parti olmakla kalmayıp, onun ötesine geçerek bir siyasi harekete dönüşmüş bulunmaktadır. Üçüncüsü ise, AK Parti’nin ‘toplumsal merkezle’ kurduğu ilişkiyi dinamik tuttukça hem kendisini yenileme hem de siyasette değişim yaratma gücünü elde etmesi bunu icraata yansıtması hususudur.”

Toplumsal durum?

AK Parti’nin, rahmetli Erbakan Hoca’nın Milli Nizam Partisi’nden başlayan, oradan Milli Selamet, Refah partilerine uzanan bir siyasi gelenekten gelen kadrolarca kurulduğu daha doğrusu lider kadrosunun bu anlayışla siyaset sahnesinde yer almış olduğu bilinen bir husustur. AK Parti Genel Başkanı Erdoğan’ın partiyi kurarken bir Türkiye ve dünya değerlendirmesi yaparak, kuruluş sürecindeki toplumsal ekonomik ve siyasal sorunları analiz ederek bu sorunlara farklı bir yaklaşımla, ‘yeni bir siyasetle’ cevap verilmesi gerektiği üzerinde bir anlayışa ulaşmış olduğu içindir ki partiyi yeni bir anlayışla inşa ettiğini söyleyebiliriz.

Türkiye’nin iki binli yılların başındaki toplumsal/siyasal yapısı, değişim taleplerinin yükseldiği ve bunların karşılanamamasından dolayı derin bir kriz içindedir. “Kısaca vurgulamak gerekirse, bir tarafta toplumda yüksek bir sosyal hareketlilik yaşanırken, ülkede şehirleşme dinamikleriyle metropollerden metropoliten alanlara doğru bir değişim meydana gelmekte, insan-mekân ilişkilerinde köklü dönüşümler yaşanmakta; diğer taraftan toplumda ekonomik gelişme ve refah taleplerini karşılayamayan ekonomik politikalar sürdürülemez hale gelmiş bulunurken, toplumsal farklılaşmalar sınıfsal, cemaatsel, inançsal ve etnik boyutlara doğru dalgalanmaktadır.

Burada, ülkenin 1970’lerden bu tarafa hızlanmaya başlayan sanayileşmesini taşıyan ekonomik politikaların artık hem dünyada yaşanan küresel dalganın etkisiyle, hem içerideki muhtelif sebeplerle sürdürülemez hale gelmesini sadece hatırlatmak isterim.”

Siyaset sorunu!

Genç nüfuslu toplumların içine girdiği hızlı değişim süreçlerine sadece bir eğitim, bir istihdam meselesi olarak bakmak çoğu kere yanıltıcı olmaktadır. Hızlı değişim yaşayan toplumların ilk bakışta görülmeyen fakat daha kalıcı sorunlara neden olan yapısal problemleri kimlik konusu etrafında toplanan sosyal/kültürel inşa süreçleriyle ilgilidir. İki binlerin başındaki Türkiye’nin toplumsal kültür/kimlik sorunları, kalkınma sorunları, sınıflaşma, cemaatleşme gibi biri dışa açılan diğeri içe kapanan karakterleri sebebiyle aynı zamanda ‘bireyleşme sorunlarına’ işaret etmektedir.

Böylesine bir toplumsal ekonomik ortamda, siyasal düzeyde hangi fikirler ya da siyasetler bulunmaktadır. “AK Parti kurulurken, Türkiye’nin yaşadığı ekonomik krizi, o zaman fark edilmese de vurgulamaya çalıştığım sosyo/kültürel bunalımı çözecek, çözme iddiasında bulunan bir siyasi anlayışın var olmadığını, mevcutların toplumsal bakımdan karşılık bulmadığını söylemeye dahi gerek yoktur.” Siyaset yaşanan krizler karşısında adeta bir çöküş süreci içindedir; toplumda başta devlet olmak üzere bütün siyasal yapıda ‘çözülme endişesi’ yaşanmaktadır. Peki, Ak Parti bu soruna nasıl bir siyasal cevap vermiştir?

 

Vedat Bilgin - Akşam

vedat.bilgin@aksam.com.tr

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat