Mursi’ye idam kararı; millet iradesine gözdağı...

  • GİRİŞ23.05.2015 11:53
  • GÜNCELLEME24.05.2015 09:50

Bu tarih, “Arap Baharı” olarak isimlendirilen halk isyanının başlangıç kıvılcımı olmuştu. Bu halk isyanı aslında; zengin toprakların baskıcı rejimleri altında yoksul gençleri olarak artık yaşamak istemiyoruz diyenlerin isyanıydı. Bu isyan; yıllarca birikmiş olan öfkenin dışavurumu, vicdanların haykırışı, adalet arayışı, insanca yaşama talebiydi. Tunus’ta ateşlenen bu isyan, dalga dalga yayılmış, yıllanmış diktatörlerin sonunu hazırlamıştır. Önce Tunus’ta 23 yıllık Zeynel Abidin Bin Ali iktidarı “Yasemin Devrimi”yle 14 Ocak 2011'de yıkılmış, sonra Libya’da 42 yıl hüküm süren Muammer Kaddafi ve Mısır’da 30 yıldır iktidarda olan Hüsnü Mübarek yapıştıkları koltuklarını kaybetmiştir.
Kuzey Afrika’dan başlayıp, Orta Doğu’ya yayılan bu siyasi türbülans, aslında Arap halklarının yüzyıllık birikiminin günümüze yansıyanlarıdır ve esasen İslam coğrafyasının millet iradesine dayalı uyanışıdır, ayağa kalkışıdır. Mısır tarihsel konumuyla, bu uyanışın siyasal olgunlaşma, ete kemiğe bürünme yeridir. Nitekim Mısır’da İhvan-ı Müslimin (Müslüman Kardeşler) hareketi, ilk kez bir parti etrafında kenetlenerek, %52 oranında oyla iktidara gelmiş, Mısır’da ilk seçilmiş cumhurbaşkanı Muhammed Mursi, halkların hak ve adalet arayışının bir sonucu olarak millet iradesinin iktidar simgesi olmuştur. Bu durum aslında bir sürecin başlangıcıdır. Hak ve adalet temeline dayanan İslam anlayışının demokrasiyle hemhal olmasıyla yapılanan bu süreç, Suriye’de olduğu gibi tüm İslam coğrafyasına yayılma eğilimi göstermiş, başkalarının kuklası olmuş baskıcı rejimler ve onların diktatörleri tarafından geleneksel müttefikleri ve efendilerinin desteğiyle durdurulmaya çalışılmıştır.
Böylece 3 Temmuz 2013'te Mısır’ın ilk seçilmiş cumhurbaşkanı Mursi, tezgâhlanan askerî darbeyle devrilmiş, hak ve adalet arayışına baskıya ve zulme başkaldıran millet iradesine dur denilmiş ve yine demokrasi maskesiyle ikiyüzlülüğü tarihsel geleneğine dönüşmüş olanlar bu duruma sessiz kalmış ve birçoğu da destek olmuştur. Bu durum İslam coğrafyasında millet iradesinin istenmemesi, denetlenmeyecek hiçbir siyasi hareketin benimsenmemesi, zengin toprakların gerçek sahiplerinin kendi kaderlerine sahip çıkmalarının istenmemesinin sonuçlarıdır. İkiyüzlülüktür, sahteliktir ve mazlum milletlerin zulmüne alkış tutmaktır. 

Yazının tamamını okumak için tıklayınız...

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat