Kişisel gelişim dedikleri - 1

  • GİRİŞ10.07.2012 09:04
  • GÜNCELLEME10.07.2012 09:04

Özellikle son yıllarda ülkemizde de hakkında sıkça konuşulan ve "kişisel gelişim" denilen sistemin nasıl oluştuğunu, nasıl bir gelişim süreci takip edip bu günlere geldiğini, nasıl bir sektöre dönüştüğünü tartışmak gerekmektedir. Anadan doğma muhalif değilim. Körü körüne kabullenip bir anlayışın savunucusu olacak zihinsel yapıya da sahip değilim. İnsana yakışan neyse onu gün yüzüne çıkarmaya çalışmalı diyorum.

Bugünkü konumu itibariyle kişisel gelişim kültürünün sınırlarının tam olarak çizilemeyişi sebebiyle motivasyondan, başarı stratejilerine, özgüvenden liderlik becerilerine, kurumsal stratejilerden ruhsal arınma temrinlerine hatta ve hatta bilgelik ritüellerine kadar çok geniş bir alanı işgal ettiğini söyleyebilirim. Kişisel gelişimin temelinde dört temel disiplinin bulunduğunu belirtmekte fayda var:

1-Felsefe: Özellikle Yunan ve çağdaş Batı Felsefesi. Son yirmi yıldır uzakdoğu ve İslam Düşüncesi’nden de çok yoğun istifade edildiği gözlenmektedir. Türkiye'deki kişisel gelişimle uğraşan, bu alandan ekmek yiyenlerin pek çoğu bu durumdan habersizdir. Kitlelere mutluluk reçeteleri verirken çoğu kere ünlü stoiklerden Epiktetos'un öğretisini anlattıklarını bilmiyorlar. Kişilik çözümlemeleri yaparken Arthur Schopenhaure'dan istifade ettiklerinin farkında değiller. Bu örnekleri fazlasıyla serdetmek mümkün.

2-Sosyoloji: Kurumsal analizler yapılırken, kurum için yapısal öneriler ve reorganizasyon kaideleri aktarılırken çağdaş sosyolojinin imkanlarından faydalanılmaktadır.

3-Piskoloji: Modern psikoloji tüm dallarıyla ve ana paradigmalarıyla kişisel gelişimin omurgasını oluşturmaktadır.Örneğin psikolojinin klasik insan tanımı, davranış tanımı, material tutumu, Freudyen yaklaşımı fazlasıyla hakimdir. Kendine NLP uzmanı diyenlerin pek çoğunun dilinde "bilinçaltı "kavramının ne kadar kullanıldığına bakın. İnançlar, şartlanmalar, bilinçaltı kodlanmalar vs. Halbuki bilinçaltı kavramı ve yaklaşımı fazlasıyla tartışmalıdır. Bizzat Freud'un öğrencileri tarafından bu kavram eleştirilmiş hatta reddedilmiştir.

4- İktisat ve İşletme bilimleri: Vizyon ve misyon oluşturmadan tutun da verimlilik oluşturmaya kadar pek çok noktada iktisat ve işletme bilimlerine müracaat edilmektedir.

Bu alandaki çalışmaların kökü somut anlamda 1900'lü yılların başlarına kadar inmektedir. Örneğin, Türkiye’de kendini kişisel gelişim uzmanı, NLP uzmanı (ki "uzman"lık sıfatı pozitivist modern bilimin ikonlarından biridir, bilimin sunduğu bilgileri tartışmasız kılmak için uydurulmuş bir kılıf, ardına saklanılan bir zırhtır, uzmanlar diye bir ruhban sınıfından bahsedilebilir. Oysa bana göre özellikle insanla ilgili alanlarda uzmanlıktan bahsedilemez, insan ve hayat karşısında daima amatörüz) olarak takdim edenler çoğu, bu işin duayenlerinden ünlü Fransız filozofu Chartier Alain'in, öğrencisi Andrea Moureaus’nın adını bile duymamışlardır. Kişisel gelişimin çıkış noktası, teorik felsefi ve bilimsel bilginin pratikleştirilerek bir uygulanabilir bir yaşam bilgisine indirilmesi, daha işlevsel hale getirilmesidir.

Burada kişisel ve kurumsal gelişimden söz ediyoruz. Bu arada, 1940 ve 1950 yıllarından itibaren Dale Carnegie kişisel gelişim alanına damgasını vurmuştur. Anthony Robbins 1970 ve 1980 lerde etkili bir biçimde adından söz ettirir. Kurumsal gelişimin en büyük gurularından biri de Peter Drucker'dır. Richard Gray ise kadın erkek ilişkilerinin öncü temsilcilerinden biridir. Üretken düşünme ve zeka alanlarında Edward de Bono, Tony Buzan gibi isimler en başta sayılabilir. Türkiye'de 1930’lardan itibaren isimlerini zikrettiğimiz ilk yazarların tercümeleri var. 1980'li yıllar kişisel gelişim kültürünün Türkiye'ye daha canlı, daha hareketli intikal ettiği zamandır.

Ülkemizdeki birinci kuşak kişisel gelişimciler Üstün Dökmen ve Doğan Cüceloğlu ve Baltaş çifti gibi akademisyen kökenli isimlerdir. Dünya ile birlikte ülkemizde de 1990’lar ve sonrasında bu alan müthiş hareketlenmiştir. Akademisyen olmayan, alaylı diyebileceğimiz "uzman"lar, NLP'nin dünya çapında şöhreti ve uzman yetiştirmeye yönelik (bana kalırsa fasulye, maydanoz yetiştirebilirsiniz ama insana dair bir ‘uzman’ asla yetiştiremezsiniz)  yaygın eğitimlerinin de etkisi ile çoğalıyor. Günümüzde neredeyse elini sallasan uzmana çarpıyor. Maalesef belli noktalarda kişisel gelişim standartlarının belirsizliği nedeniyle ayağa düşmüş bulunuyor.

Yusuf Özkan Özburun- Haber 7

ozkanozburun@hotmail.com

Yorumlar23

  • mütekellim 11 yıl önce Şikayet Et
    faran. faran senden iyi pozitivist olur. kim haklı olduğu halde tartışmayı terkederse, onun için cennetin en yüce yerinde bir ev bina edilir. haksız olduğu halde tartışmayı terkeden bir kimse için ise, cennetin orta yerinde bir ev bina edilir. bugün sabah bu hadis aklıma geldi sırf bu yüzden bu münakaşayı bitiriyorum. yoksa size yazdığım bir yorum vardı editör yayınlamadı iyiki de yayınlamamış.
    Cevapla
  • faran 11 yıl önce Şikayet Et
    anlamak ikin beyin olması yetmez,aktif te olmalı!. 1-hiç kimseye kanaatlerimi kabul ettirmek gibi bir hedefim yok,hiç te olmadı,neden olsun ki? bir emek üzere edindiğimiz son kanaati dile getiriyoruz,dileyen de kendininkini serdediyor,vakia bundan ibaret..2- yorumu,bakış açısını eleştridiğim çok oldu lakin kimsenin itimat ettiği ulemadan her hangi birine -ki kabnaatlerini zinhar benimsemesemde- neidüğü belli olmayan insanlar tarzı edebten hayadan kopuk bir yakıştırma yapmadım. 3-burası bir kendine yer açma yeri değil,etrafında hale oluşturma cabası olan düşünsün,.biz iş arası serinlemek için yazıyoruz..günlük hayatta kullanılmayan ,dense de kullanamayacağı yapay bir dil ile belli kişilere olmadık şirinlikler içinde olup ilgi çekmeye çalışanlar düşünsün.. 4-çamurlu yolda yürüyenin üzerine çamur sıçrar elbet,mühim olan çamura yatmamak,çamur olmamaktır..heleki fossebtik in kendisi olmamak...!
    Cevapla
  • mütekellim 11 yıl önce Şikayet Et
    faran. sürekli etrafa alimlerin dinine tabi olduklarından savuruyorsunuz ancak kendiniz de bir kısmı hariç sürekli ne idüğü belirsiz alimlerin hakkaniyetinden dem vuruyorsunuz bu nasıl bir tenakuzdur. o halde siz de bu alim dediklerinizin dinine mi tabisiniz. ataların diniyse evet ben atalarımın dinine tabiyim. imam-ı rabbani'nin abdülkadir geylani'nin imam-ı suyuti'nin, imam-ı gazali'nin üstad bediüzzaman said nursi'nin imam-ı azam ebu hanife'nin, imam-ı şafi'nin imam-ı maliki'nin imam'ı hanbel'in cafer-i sadık'ın errazi'nin buhari'nin şah-ı nakşibendi'nin ismail hakkı erzurumi'nin (rahmetullahi aleyh ecmain) tabi olduğu dine tabiyim elhamdülillah.
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • mütekellim 11 yıl önce Şikayet Et
    faran. siz evvela fikirlerinizi tahakkümle cebirle kabul ettiremediklerinizle tahkirkarane, istihza ederek konuşma huyunuzdan vazgeçin ortaya delilllerinizi koyun orta yol elbet bulunur. yok bu minval üzere seyerana devam ederseniz daha çok kişiyle kapışırsınız. benim mesleğim haktır diyebilirsiniz fakat hak yanlız benim mesleğimdir diyemezsiniz. önce insanlara tepeden bakma huyunuzdan vazgeçin. orta yol mutlaka bulunur. ayrıca lağım içinde yüzmektense nur cenderesinde devam etmeyi yeğ tutarım.
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • faran 11 yıl önce Şikayet Et
    fark.... muhterem yusuf özken bey de nur geleneğinden gelmekte...lakin nur cenderesinden,at gözlüğünden sıyrılıp ilim muktesebatının tamamıyle hemhal olunca dengeyi de bana göre hikmeti de yakalama yolunda hayli yol aldı...ilk zamanlarını ekrandan hatırlarım lakin ortak bir umremizde hira nın yamacındaki sohbetimizi de,otelde bize yaptığı sunumu da...dilini,tavrını,bakış açısını giderek daha bir beğeniyorum,mehmet okuyan hocamla yaptığı proğram ise muhteşem,devamını diliyorum..darısı alimlerini ve alimlerinin eserlerini din edinenlerin başına...
    Cevapla Toplam 3 beğeni
Daha fazla yorum görüntüle
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat