Prof. Dr. Hikmet Sami Türk, “Doğrudur. Ahmet Türk’e ve Aysel Tuğluk’a verilen cezanın dayanağı olan hüküm yasadan çıkarıldığına göre Ceza Hukukunun ‘kanunsuz ceza olmaz’ ilkesi gereği, sıfatlarının da kendilerine iade edilmesi gerekir” diyor.

1977 seçimlerinde “seçmen sayısı”nın bir öncekinden 3 milyon kadar fazla olduğu açıklandı ama bunun sonuçları etkileyen bir hile içerip içermediği tartışılmadı.

Şimdi gerginliklerin, inatlaşmaların, güç gösterilerinin ve demokratik rejim düşmanlıklarının kol gezeceği bir 1 Mayıs yerine, yüzü gülen insanların 1 Mayıs’ını yaşarsak, bir aşamayı daha geride bırakmış oluruz.

Yargıyı kendi dümen suyuna sokmak istiyor. Ve en önemlisi Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı olacağı bir Türkiye’nin altyapısını hazırlıyor.

İşin kötüsü, ortada “arabuluculuğu” geçerli bir figür de yok. “Neden olmasın, Cumhurbaşkanı’nın rolü, görevi ve ayrıca bu toplantının düzenlenme amacı o değil mi?” diyebilirsiniz.

Son günlerde yaşadıklarımıza bakınca anlıyoruz ki, bugünkü siyasi iktidarın gözü dönmüştür. O nedenle “hata” yapmaya her zamankinden daha açıktır.

Dahası, bu eylem, bugüne kadar böyle bir eylemle karşılaşmayan Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) ve Başbakan Erdoğan yönünden de “yetiştirici” ve “olgunlaştırıcı”dır.

Bunun altında Tayyip Erdoğan’ın kendisini gelecek Cumhurbaşkanı olmaya hazırlaması gibi bir düşünce ve hesap yatıyor olmasın?

Bu kardeşlerimiz ne istiyorlarsa söylesinler de devletimizin işleyişini ve beğenmedikleri kuralları ona göre değiştirelim.

O Türkiye’de yaşadığı için eminiz bunu bir süre sineye çekti. Bir yandan bekledi, bir yandan da boş durmadı. Hükümet üzerinde etkili olacağı sanılan tüm yabancılara bu isteklerini tekrar ettirdi. Yani baskının her türünü kullanıp taleplerini kabul ettirmeye çalıştı.

Başbuğ’un tavrının “Başka bir dil kullanmaya mecbur olabiliriz” anlamına geldiğini söyleyen biziz. Bu tavrın “doğru” olup olmadığını tartışmıyoruz. Ama Başbuğ’un “patlamasına ramak kalmış bir basınçlı tencere” gibi zor durumda olduğunu hissediyoruz.

Komutanlar şunu kabul etmeliler ki, bu ulus kendi askerini her zaman baş tacı etmekten mutluluk duyar. Ama onun, askeri bağrına basmaya her an hazır olmasına rağmen, aynı sıcaklığı Türk Silahlı Kuvvetleri’nden gördüğünü söylemek mümkün değildir.

ALMANYA’da bugün, Yunanistan’da gelecek pazar günü seçmenler sandık başına gidecekler. Demokrasinin en özlemle beklenen gününün hem keyfini sürecek hem de heyecanını -belki de sürprizini- yaşayacaklar. Bizim seçmenler için şimdilik yasal tarih 17 Temmuz 2011’dir. Ama elbet öne alınması söz konusu olabilir.

Türk’ün ve DTP’lilerin "30 yıldır binlerce cana mal olan PKK’yı terör örgütü ilan etmedikçe" yaptıkları en meşru eylemlerin bile zerre kadar inandırıcılığı olmadığını bilmeleri şarttır.

SOKAK sizi bugün alkışlar. Çünkü sokak "akıl"la değil "duygu"yla, "heyecan"la hareket eder. Bir anda "kahraman" oluverirsiniz. Daha doğrusu öyle söylerler, siz de sahi zannedersiniz.

Düşünün, "dokunulmazlığı" olan milletvekilleri bile "Başımıza bir şey gelmesin" diye korkuyor.

Ahmet Türk ve arkadaşları "Türk" üst kimliğinden niye bu kadar rahatsız oluyorlar?

BAYRAM bitti. Tatili de bitti. Ama nerdeyse biz de bittik.