ABD ve Çin'in Asya’daki stratejileri
- GİRİŞ07.05.2025 09:08
- GÜNCELLEME07.05.2025 09:08
Artık dünyada “karar veren” ve “yöneten” merkezler değişti. Yükselen Asya’nın sesi her alanda duyuluyor. Artık önemli olan ne yalnızca ucuz işgücü ne de ABD’nin yaptırımları. Üretimin, buluşların, kültür ve sanatın, yeni uygarlığın merkezi Asya ülkeleri oldu.
Amerika Birleşik Devletleri ve Çin'in Asya'ya yönelik stratejileri, küreselleşmenin getirdiği ekonomik bağımlılık ve ulusal güvenlik ikileminin dönüşümünü şekillendirmektedir ve görünen o ki bunu yapmaya devam edecekler.
Trump iktidara gelirken en önemli seçim vaatlerinden biri ABD’yi yeniden büyük yapmaktı. Foreign Affairs’in Mayıs/Haziran 2025 dosyasında “Stratejik Anlaşmalar Amerikan Gücünü Nasıl Güçlendirebilir? Büyük Güç Diplomasisinin Dönüşü” başlıklı bir yazı yayımlandı. ABD yeniden Büyük Güç olabilir mi? Nasıl bir siyaset izlemeli? Bu soruların cevabının siyasete nasıl yansıdığı ve yansıyacağı tartışılıyor. Galiba “nasıl planlanıyor” demek daha doğru olacak.
Yazıda ABD Başkanı Trump’ın göreve başladığından bu yana üç aydır izlediği siyasete, üç önemli rakip devletin başkanlarıyla, Vladimir Putin, Xi Jinping ve Ali Hamaney’le görüşmelerine değinilirken “cesur diplomatik ilişkiler” diye tanımlanıyor. ABD’nin geçmişteki siyasetleri eleştiriliyor.
ABD'NİN ASYA'DAKİ STRATEJİSİ
Çin, Rusya, Türkiye ve İran liberal toplumlara dönüşerek ABD eksenine girmedi. Aksine, hepsi bölgelerine hükmetmeye kararlı, kendine güvenen, uygar devletler haline geldiler. Bugün, büyük güç rekabeti geri döndü ve sistemsel savaş çok gerçek bir ihtimal. Ne liberaller ne de şahinler bu soruna uygulanabilir çözümlere sahip. Dünyadaki tüm uluslararası kurumlar, ABD’yle Çin ya da Rusya ya da her ikisi arasında bir çatışmayı önleyemez. Son iki Ulusal Savunma Stratejisi'nin de kabul ettiği gibi, ABD ordusu aynı anda iki büyük rakibe karşı savaşmak için konumlandırılmış veya donatılmış değil.
Gerçekten ABD emperyalizmi için tehlikeli zamanlara tanık oluyoruz. ABD’nin bulduğu çareler beklenen sonuçları vermeyebilir. Dünyanın hemen her köşesinden yükselen isyan ateşi Filistinlilerin çaktığı kıvılcımla her yanı sardı. Gittikçe küresel isana dönüşen uluslararası muhalefetle sadece diplomasiyle baş edebileceklerini sanmak artık çok gerçekçi değildir.
Ancak emperyalizmin yükselen Asya’ya karşı tezgahladıklarını ve güçlerini ve güçsüzlüklerini bilmek, tehlikeye karşı silahlanmak ve doğru cephede yer almak, gücümüzün bilincine varmak ve güçleri birleştirerek had bildirmek Türkiye’miz açısından çok büyük önem taşımaktadır.
ABD 80 yıldır Asya'da bulunuyor ve hem büyük bir güvenlik sağlayıcısı hem de Asya ihracatı için bir pazar olarak hizmet veriyor. Bu, ikili mantığın bir ayağı güvenlik, öteki ayağı ekonomidir.
Çin çoğu Asya ülkesi için en önemli ticaret ortağı haline geldikçe ve Çin ekonomisi büyümeye devam ettikçe ABD’nin Asya’daki pozisyonu değişmektedir. Çin kendini göstermeye başladı ve bölgeye güçlü bir ABD rolünün değerini hatırlattı.
ABD'nin ilk tepkisi, Başkan Barack Obama yönetiminde hem ABD'nin ikili rolünü hem de taahhütlerini yeniden teyit etmek için "Pivot Stratejisi"ni başlatmak oldu. Obama'nın dönüşü, Kongre bütçe kesintileri ve Kongre'nin Trans-Pasifik Ortaklığı (TPP) ticaret anlaşmasını geçirme konusundaki kararsızlığı tarafından önemli ölçüde kısıtlandı.
Başkan Donald Trump'ın 2016'da seçilmesi ASYA stratejisine yardımcı olmadı. Trump, Amerika'nın Asya stratejisine yüksek derecede belirsizlik, oynaklık ve hatta zorlama enjekte ederek Amerika Birleşik Devletleri için yeni bir zorluk yarattı. Bu durum bugün de devam ediyor.
Başkan Joe Biden, hem geleneksel müttefiklere bir güvence vererek hem de AUKUS (Avustralya'yı nükleer tahrikli denizaltılarla donatmak için Avustralya-İngiliz-Amerikan anlaşması) ve QUAD (Amerika Birleşik Devletleri, Japonya, Hindistan ve Avustralya arasındaki düzenli "dörtlü güvenlik diyaloğu") gibi Asya genelindeki güvenlik ortaklıkları için yeni ve yaratıcı mimarilerle geri döndü. Ancak kritik bir unsurdan yoksundu: Güvenilir bir ekonomik strateji.
Amerika'nın iç siyaseti, ticareti reddediyor ve korumacı endüstriyel politikayı benimsiyor. Trump’ın ikinci dönemi, ABD'nin stratejik ikilemle boğuşan bir bölgeyle bağlarını sıkılaştıracak ya da gevşetecek bir sonraki dönemeç olacak.
ÇİN'İN ASYA'DAKİ STRATEJİSİ
Çin'in Asya'daki stratejisi daha basit. Çin esas olarak bölgesel hegemonya peşinde ve bunu başarmak için çeşitli araçlar kullanıyor: Ekonomik bağımlılığı teşvik etmek, askeri gözdağı vermek ve Çin'in kaçınılmaz yükselişine dair algılar yaratmak. Çin, fiili bir Çin hegemonyası için koşulları yaratmak amacıyla yakınlık, çekim ve ivmeyi ustalıkla kullanıyor. Çin'in bölgeye yönelik argümanı şu:
"Çin coğrafi olarak yakın, ekonomisi ve ordusu büyük ve hızla büyüyor. Bu nedenle, bölgedeki diğer ülkelerin Çin'e boyun eğmekten ve nihayetinde onunla uyum sağlamaktan başka seçeneği yok.”
Bu hegemonik baskının merkezinde ekonomik gücü var; Çin stratejisinin bir ayağı da, ülkelerin Çin'in tercihlerine boyun eğmekten ya da ekonomik sonuçlarına katlanmaktan başka çarelerinin olmadığı bir bağımlılık duygusunu teşvik etmektir.
Çin'in bu nihai duruma ulaşması için kritik olan, Çin'in yükselişinin ve ABD'nin düşüşünün tarihsel olarak kaçınılmaz olduğu algısını güçlendirmek. Çinli politika yapıcılar bu noktayı vurgulamak ve bu arada Çin'in siyasi sisteminin üstünlüğünü göstermek için ABD'nin siyasi işlevsizliğini ve gürültülü seçimlerine işaret ediyor.
Mustafa Yürekli / Haber7
Yorumlar1