Rusya’nın stratejik üslerine saldırılarından dersler almalı mıyız?

  • GİRİŞ09.06.2025 09:19
  • GÜNCELLEME09.06.2025 09:51

Haziran ayının hemen başında Ukrayna’nın Rusya'nın stratejik üslerine ve ulaşım ağlarına yaptığı saldırılar süren savaşın yeni bir sürece evrildiğinin köşe taşları oldular. Bu saldırıları kısaca özetlemek gerekirse 1,5 (bir buçuk) yıldır devam eden bir taarruzi istihbarat çalışması neticesinde Rusya’nın Kuzey Kutup dairesinin üzerindeki Murmansk’tan Doğuda da Ukrayna’dan 8.000 (Sekiz bin) kilometre uzaklıktaki Amur bölgesine kadar olan uzak ve geniş bölgede Olenia, İvanovo Severny, Diyagilevo Belaya hava üslerine saldırılar düzenlendi. Rusya Savunma Bakanlığı da Murmansk, Irkutsk, Ivanovo, Ryazan ve Amur’a saldırılar olduğunu teyit etti. Ukrayna tarafının açıklamalarına göre 117 “SİHA”nın kullanıldığı bu saldırıda, her sihanın Ukrayna’daki ayrı operatörler tarafından kullanıldığı ifade edilmiştir.İngiliz uzmanlar Rusya’nın gözetleme sisteminin bu yol ile aşıldığını ifade etmektedirler.

Ukrayna İstihbarat Şefi Vasil Malyuk bu saldırının zekice ve yaratıcı bir saldırı olduğunu ifade etmiştir. Bu saldırılar neticesinde, Ukrayna tarafının iddialarına göre 41 stratejik bombardıman uçağı vurulmuş, en az 13 tanesi yok edilmiştir. Saldırıda hedef alınan ve füze taşıyabilen stratejik bombardıman uçaklarının Tu-95, Türk-22 ve Tu-160’lar olduğu tahmin edilmektedir. Bu uçakların üretimi yapılmadığı için yerlerinin doldurulması çok zordur. Tamirleri de aynı şekilde çok zordur. Ayrıca bu saldırılarda A-50 casus ve erken uyarı uçaklarının da hedef alındığı belirtilmiştir. Bu uçaklar hem erken uyarı uçaklarıdır (600 km kapsamı olan radar sistemine sahiptirler) hem de saldırı yapan bombardıman uçaklarının yönlendiricisi olan kıymetli uçaklardır. Bu uçaklardan Rusya’nın elinde 8 (Sekiz) tane olduğu Rus İstihbarat Başkanı (Kirrilo Budanov) tarafından 2024’teki bir açıklamasında ifade edilmiştir. Ukrayna istihbarat başkanının “Meşru askeri hedefleri, yani Ukrayna’ya hava saldırılarında görev alan uçakları hedef aldık” deyişinin arkasında yatan gerçek A-50’lerin saldırı uçaklarının yönlendirilmesinde rol almış olmalarıdır. Özellikle A-50 uçakları son derece pahalı uçaklar olmalarının yanında yeniden üretimleri uzun sürecek nitelikli, donanımlı e sofistike uçaklardır. Askeri üslere ve stratejik köprüler ile demiryolu ağlarına yapılan saldırılar balistik füzeler ya da stratejik bombardıman uçaklarıyla yapılmamıştır. Şaşırtıcı derecede düşük maliyetli basit dronlar ya da diğer hava araçlarıyla yapılmıştır. Sınırlı miktarda faydalı yük taşıyabilen bu küçük araçlar ile devasa stratejik uçaklarının yakıt depoları hedef alınmıştır. Böylelikle küçük hava araçlarındaki küçük miktarda patlayıcılar adeta fünye görevi yapmışlardır. Rakip devasa hava araçlarının yakıt depoları ise tahribat için çarpan etkisi yaratmışlardır.

Rusya’nın balistik ve hipersonik füzeler ile savunma sistemlerindeki (S-400 ve S-500 gibi) ve radar sistemindeki üstünlüğü bilinmektedir. Ancak, bu küçük araçlar Rusya’nın dışından değil, Rusya’nın içinden fırlatılmışlar ve bağımsız operatörler tarafından yönetilmişlerdir.

Böylelikle radar sistemlerine yakalanmadıkları gibi sistematik bir savunma uygulamak mümkün olmamıştır. Metafor ile ifade etmek gerekirse küçük hava araçları devasa bir ayının gözlerine saldıran küçük sineklere benzemektedirler. Yerel kaynaklara dayandırılan bür habere göre Çelyabinsk bölgesinde bir şüphelinin gözaltına alındığı belirtilmiştir. Ancak, Ukrayna kaynakları V. Zelensky’nin ağzından “Saldırıları gerçekleştiren tüm unsurların Rusya sınırları dışına çıkmış oldukları” açıklanmıştır. Rusya genel olarak, içine girmek için her tarafı açık ama çıkmak için “Hiç kapısı olmayan bir devasa coğrafya olarak algılanır. Nitekim Rusya’ya giren Napolyon ve Nazi orduları içeride zafer kazanamadıkları gibi dışarıya da çıkamamışlardır. Ancak, bu saldırıyı yapanların büyük ölçüde Rusya dışına güvenle çıkmış oldukları anlaşılmaktadır. Bunun geleneksel Rus jeopolitiğini değiştireceğini söylemek abartı olmaz.

Bu jeopolitik zorunlu değişiklik o kadar önemlidir ki, Stalin 2. Dünya Savaşı esnasında bütün Sovyet savunma sanayisini Urallar’a taşımış, savaş müddetince burada üretim devam etmişti. Şimdiki halde artık Sibirya’nın bile Rusya açısından güvenli olmayacağı ortaya çıkmıştır. Bu “Mareşal Coğrafyanın” Rusya hizmetinden emekliye ayrıldığının göstergesidir.

Rusya tarafı uçak kayıplarının belirtildiği kadar fazla olmadığını hatta birçok saldırı dronunun imha edildiğini açıklasa da ciddi kayıpların olduğu saklanamayacak düzeydedir. Finansal açıdan Rusya’nın 7 (Yedi) milyar dolarlık bir tahribata maruz kaldığı tahmin edilmektedir.

Ancak asıl zarar Rusya’nın savaşma iradesine ve toplum psikolojisine isabet etmiş durumdadır. Avam ifadesiyle Rusya’nın karizması çizilmiştir. Bu olaydan sonra Rusya Ukrayna’ya yürüttüğü saldırıları misliyle devam ettirecektir. Lojistik kapasitesi Ukrayna gibi bir devlete karşı yetecek düzeydedir. Ama, küresel güç mücadelesinde stratejik kayıplar yaşamıştır. Bu yüzdendir ki, Ukrayna’ya yardım etmek bir tarafa, özellikle bu saldırıda İngiltere stratejik aklının ve askeri katkısının olduğu iddia edilebilir. Özellikle stratejik bombardıman uçaklarının ve A-50’lerin hedef alınması bölgesel savaş kapasitesinden çok küresel savaş kapasitesinin hedef alındığını göstermektedir. Vakıa Rusya Suriye’deki yeni ABD, İngiltere ve İsrail planına uyarak küresel güç olma iddialarından kendi iradesiyle uzaklaşmıştır. Ancak, yeni küresel sistemin ABD İngiltere merkezi kendilerine karşı  daha teslim olmuş bir Rusya istemektedirler. Bunun paradoksal karşıtı ise Çin gücüne karşı Rusya’nın ontolojik zorunluluk sorunsalıdır, yani dünyanın bu en büyük kara parçası üzerinde Çin’i dengeleyecek bir Rusya olmalıdır. Geleneksel İngiliz siyaseti bazı jeopolitik kavşaklarda “Uzadıkça budanan, kurudukça sulanan ağaç” metaforuna uygun devletleri ister.

SON UKRAYNA SALDIRISINDAN HANGI DERSLER ALİNABİLİR?

Askeri tatbikatların en gerçekçi ve en yararlı olabilir olanı kesinlikle savaşlardır. Harp oyunları ve tatbikatlar askeri kurumların kendilerini değerlendirme imkanı buldukları organizasyonlardır. Savaş bunun biraz daha gerçekçi olanıdır. Tam da bu nedenle, sadece savaşların cereyan ettiği bölgelere değil, Covid 19 pandemisinin ilk çıktığı yerler gibi bazı doğal afetlerin meydana geldiği bölgelere uzman ekiplerin gönderilmesini hep savunmuşumdur. Burada maksat sadece savaşa ya da tatbikata katılmak veya her tür afet bölgesinde yardım ekiplerini çatıştırmak değildir. Aynı zamanda, savaşan tarafların kullandıkları yeni teknolojileri, silah platformları ve silahların saha şartlarına adaptasyonunu, afet bölgelerindeki yerel hükümet ve diğer yardımcı kuruluşların kapasitelerini, afetlerin ve hastalıkların niteliklerini yerinde bizzat görmektir. Günümüzde birçok bölgede devam eden savaşlar ve yerel çatışmalarda yeni gelişmiş silahlar, yeni organizasyonlar ve yeni yetenekler test edilmektedir. Bu anlamda, Güneyimizde İsrail tarafından icra edilen yeni savaş teknikleri, istihbarat çalışması, Suriye İçindeki vekil güçlerin destekleyici ve bağlı  bulundukları devletlerin savaşma taktikleri, çatışmaların evrilen doğası askeri açıdan dikkatle etüt edilmelidir. Son yapılan Pakistan Hindistan Savaşı özellikle havadan karaya ve havadan havaya atılan füzeler ve füze platformlarının test edildiği bir farklı savaş tipi olarak incelenmeyi gerektirmektedir. Aynı şekilde, Kuzeyimizdeki Ukrayna Rusya Savaşı ciddi dersler içermektedir.

Özellikle Ukrayna tarafından icra edilen son saldırıları merkeze alarak bazı mütevazı görüşlerimi paylaşmak istiyorum. Baştan ifade edeyim ki bu görüşlerimi konunun uzmanı arkadaşlarımızın müsamahası çerçevesinde paylaşıyorum. Ayrıca, görüşlerimin konunun her veçhesini kuşatması böyle bir yazı boyutunda mümkün değildir. Yazımızın başında uzunca bahsettiğimiz konuları da özetleyerek kısa bir analiz, yorum, değerlendirme ve öğrenilmiş dersleri sıralayalım.

1. SAVAŞILAN DÜŞMANIN TANIMI

Savaşta düşman tanımı hayati önemdedir. Ukrayna Rusya Savaşında tarafları sadece bu iki devletle sınırlamak mümkün olmasa gerektir. Ukrayna’nın arkasındaki İngiltere, ABD, Almanya ve Fransa desteği yadsınamaz. Dolayısıyla savaş sistemlerinin tespitinde sadece bu iki gün kapasitesini dikkate almak yeterli olmayacaktır. Hatta savaşın stratejik komutası da Ukrayna genelkurmayında değildir. Son yapılan saldırılar ile geçen sene İsrail’in Hamas ve Hizbullah’ın yerel depolarına, üslerine ve komuta kademesine icra ettiği imha harekatı arasında hazırlık tarzı açısından benzerlikler vardır. Devletlere karşı asimetrik tehditlerden bahsettiğimiz bir dönemde devletler rakip güçlere karşı konvansiyonel ve gayrı nizami tüm unsurları kullanarak sofistike saldırılar

planlamakta ve icra etmektedirler… Bu son saldırıda Ukrayna gizli servisinde temsili sağlanan bir ortak aklın sahaya yansıması görülmektedir. Bu saldırıdan geriye doğru da analiz yaptığımızda İsrail’in saldırılarının da sadece İsrail Savunma Bakanlığının akıl ürünü olmayabilir diye düşünülebilir. Dolayısıyla Rusya’nın da karşı tarafı Ukrayna olarak görmediği açıktır. Bu meseleyi Türkiye modeline uyarlarsak, bazen müdahil olduğumuz bölgesel krizlerde ve çatışmalarda rakip veya düşmanı doğru tanımlamalıyız. Kamuoyunda yayılan bazı konuşmalar ve ortak hissiyat düşmanlarımızı tanımlamak için yanıltıcı olabilir. Bu açıdan, mümkün olduğunca doğru düşman tanımına dayalı silahlanma, saldırı ve savunma stratejisi geliştirme, buna uygun destekleyici ekonomik model geliştirme üzerinde durmalıyız. En son Pakistan Hindistan Savaşı provasında ABD veya Çin’in vekil güçleri üzerinden silah kapasitelerini test ettikleri gözlemlenmiştir, test bitiminde de Trump’ın ültimatomu ile savaşa son verilmiştir. Savaş sırasında 300 km’lik havadan havaya Çin füzesiyle Hindistan uçaklarının düşürülmesi dikkatle izlenmiş, savaş sonrası ise Japonya’daki ABD uçaklarının taşıdığı 370 km’lik füzenin basına servis edilmesi ilgiye değer bulunmuştur.

Ukrayna saldırılarına bakarsak her ne kadar küçük hava platformlarının Ukrayna’da üretildiği, operatörlerin Ukraynalı görevliler olduğu açıklamaları yapılmış ise de Rusya içine yönelik istihbarat, hedef seçimi, kullanılan patlayıcıların niteliği, beşeri organizasyon, lokal saha ajanlarına faaliyet desteği gibi konularda İngiltere liderliğinin etkili olduğu şüpheleri vardır. Bir de düşman tanımını tersten okur isek her hangi bir savaşa ve krize müdahale ederken bizim hangi gücün etkisinde olduğumuzu, hangi gücün stratejisine yarayacak tarzı harekat içinde olduğumuzu, hangi güç adına faaliyette bulunduğumuzu doğru analiz etmeliyiz. Bu konuda hassasiyet göstermeliyiz ki, tam bağımsızlığımızı koruyabilelim.2. Aynı Kökten Toplumların Ayrışmasını Önleme Önceliği Her güç için kendi bölgesinde barış havzası oluşturması tavsiye edilir. Ancak, her şeyden önce aynı toplumun, aynı milletin içindeki çatlakların oluşmasının önlenmesi, gerilimler meydana gelirse sağlıklı yönetimi, gerilimlerden dolayı zararlar doğarsa bunların rehabilitasyonu öncelik taşımaktadır.

Rusya ile Ukrayna arasındaki kardeş savaşı Slav nüfusunun azalmasını netice verdiği gibi aynı kökten insan ve toplumların savaşında düşman tespitini de imkansız kılmaktadır. zaten bir imparatorluk çeşitliliği olan Rusya’nın farklı bölgelerinde Ukraynalı saldırganların su içindeki balık gibi rahat dolaşabilmelerinde aynı ırktan olmalarının kolaylaştırıcı etkisi elbette vardır. Keza Rusya’ya karşı espiyonaj veya yıkıcı faaliyet yürütmek isteyen başka hasım devletlerin eleman devşirmesi için de bu kardeş kavgası elverişli ortam oluşturmaktadır. Türkiye’nin de son dönemde içinde bulunduğu durum bu açıdan şâyanı dikkattir. Toplumsal bünyenin bütünlük ve birliğinin korunması içinde bulunduğumuz küresel ve bölgesel şartlar açısından öncelik taşımaktadır . Zira bu alanda ayrışan toplum dış manipülasyona ve angajmana son derece açık hale gelmektedir. Keza bölgemizdeki İsrail ile yakın ilişkileri olan kardeş toplulukların durumunu (Azerbaycan mesela) ve yarınını doğru analiz etmek gerekir. 2. Dünya Savaşı sırasında ve sonrasında Sovyet Kızılordusunun esir alınan Türk kökenli asker ve subaylarının önce Almanya sonra da Amerika tarafından Türkiye dahil birçok Türk Kökenli İnsanların yaşadığı coğrafyalarda kullanılmışlardır. Bu açıdan Türkiye meşhur ifadesiyle asli ve tali Türk unsurlarını, farklı etnik yapılardan toplulukları eşit ve değerli bir statüde kendi birliğinde yaşatmayı bilmelidir.

3. SALDIRILARIN HEDEFLERI ÜZERİNE

Dron saldırıları tahribe müsait ve erişimi kolay açık hedeflere yoğunlaşmıştır. Aslında Rusya istihbarat servisleri böylesi bir saldırıyı öngördükleri için stratejik bombardıman uçakları ve erken uyarı uçakları uzak bölgelere tahliye edilmiştir. Bu doğru da bir karardır. Nitekim Stalin de 2. Dünya Savaşında Stalingrad kentindeki sanayii tesislerini ve başka savunma sanayii tesislerini Moskova’dan, Leningrad’tan Urallara taşımıştı. Bu taşıma veya tahliye 10 ile 17 milyon arasında zikredilen bir nüfusu da içermekteydi. Bu dönemde taşınan fabrika veya tesis sayısı 2.500 ile 2.900 arasında telaffuz edilmektedir. Doğuya tahliye edilen insan sayısı ise 20 milyon olarak ifade edilmektedir. Bu rakamların doğruluğu teyit edilmiş değildir. Ancak, bu tahliye harekatı için bir Tahliye Komisyonu kurulmuş, Kızıl ordu bölge komutanlıkları da yetkili kılınmışlardır.

Ancak, bugünkü Ukrayna saldırılarının hedef aldığı üslerin mesafesi artık Uralların da ötesinin de o günkü gibi emniyette olmadığını göstermektedir. Sadece balistik füzelerin yarattığı tehdit değil, yurt içindeki paramiliter grupların ya da hasım yıkıcı servis görevlilerinin asimetrik tehditleri de kayda değerdir. Rusya’nın stratejik bombardıman uçakları ve A-50 uçaklarını hangarlara ya da korunaklı tünellerine  park etmesi gerekirken muhtemelen uçak sayısının fazla olması nedeniyle ve biraz da aşırı güven duygusuyla açık alanda bırakması bir hata olarak görülmektedir.

Bizim de askeri üslerimiz ve kara- hava -deniz silah platformlarımızı nasıl koruduğumuz üzerinde düşünmemizde fayda vardır.Bunlar kadar önemli diğer bir ayrıntı ise aynı küçük dronlarla bazı stratejik demiryolu araçlarına ve raylara ve köprülere benzer saldırıların yapılmasıdır. Rusya ulaşım ağının ulaşımdan fazlası olduğu bilinmektedir. Bazı devasa yol ve köprü projeleri tahrip edilmesi halinde büyük zarar doğuracak nitelikte olabilirler. Rusya’nın Kırım köprüsü böyle bir hedeftir.

Diğer yandan yollar ve köprüler, tüneller seferberlik hazırlık durumunu yükseltmek ve lojistik temini açısından önem taşımaktadırlar. Bu yüzden savaşta tahrip olması riskine karşı bölgesel lojistik merkezlerinin önceden tesisi ve güncellenmiş silah platformları, silah sistemleri ve mühimmatları çeşitli temel yaşam ve sağlık malzemeleriyle doldurulması elzemdir. Diğer yönden, inşa edilmiş ulaşım imkanlarının tahrip edilme riskine karşı doğal korunaklar ve sığınaklar ile doğal geçitlerin önceden tespiti gerekmektedir. 

Bu açıdan ülkemizi değerlendirdiğimizde bazı konulara dikkati çekmek istiyorum. Ülkemizin ağırlıklı kritik sanayii kuruluşları Tekirdağ’dan Kocaeli’ne kadar uzanan İstanbul merkezli bölgede ve güzergah üzerindedir. Son yıllarda bazı İç Anadolu şehirlerimizde savunma sanayii başta olmak üzere bazı fabrika ve tesisler kurulmuş ve gelişmiş ise de ağırlıklı merkez İstabul merkezli geniş bölgedir. Benzeri kritik tesislerimizin İzmir, Ankara, Kırıkkale, vb şehirlerimizde olduğunu biliyoruz. Belki yakın bir tarihten itibaren Mersin Akkuyu NGS’nin de ciddi bir korumaya sahip olması gerekecek. En başta ciddi bir hava savunma sistemiyle savunulması gerekecek. Ancak, son saldırı gösteriyor ki, bu da yeterli olmayabilir. Yerel ölçekte riskleri de düşünmek gerekecektir. Bir de tıpkı bombardıman uçakları, tanklar, kritik füze platformları gibi platformların pilotları ve silah sistemlerinin operatörleri olduğu gibi sadece bu platformların ve sistemlerin korunmasında uzmanlaşmış koruma mühendisleri ve görevlileri olmalıdır. Aslında bu tür yerel riskleri Rusya devlet aklı bilir diye düşünüyordum. 2. Dünya Savaşı sırasında meşaleyi Churchill’in meşhur “Nazilerle her yerde savaşacağız” konuşması yakmış ise de Nazi ordularına ait üslere, konvoylara, vb saldırılar, sabotajlar düzenleyen Partizan gibi onlarca yerel özgürlükçü ve direnişçi örgüt sol ideolojiyi benimsemiş durumdaydı. Keza Moskova etkisiyle oluşmuş yüzlerce pro Marksist örgüt sahada savaşıyordu. İşte Rusya bugün tam da tersi bir durumla karşı karşıyadır. Kendi içinde Moskova karşıtı vatansever, milliyetçi ve özgürlükçü gruplar ile mücadele etmek zorundadır. Hatta biraz da ironi ile söylediğim, vurulan beş üssü baz alarak İngiltere “Cambridge Beşlisinin” intikamını aldı demiştim. Dönemin kapitalist merkezlerinin en gözde üniversitelerinde Komintern uzantıları vardı. Bugün ise Rusya o etki alanını çoktan kaybetmiş durumdadır. Elbette ki bu duruma hemen gelinmiş değildir. Amin Malouff’un ifadesiyle “Budapeşte müdahalesi” ve “Prag Baharı” Rusya’nın merkezinde olduğu Varşova Paktının en büyük hatası olmuş, sol ideoloji özellikle Avrupa başta olmak üzere dünyadaki sol aydınlar ve gençlik kesimleri üzerindeki çekim gücünü kaybetmiştir. Bu müdahalelere, Kızılordunun Bakü’ye girmesini de ekleyebiliriz. Rusya’nın bagajında öylesine büyük psikolojik travmalar vardır ki, 2. Dünya Savaşında Nazilerin saldırılarına karşı koyacak Ukraynalı, Polonyalı, Gürcü, Ermeni, Türk, vb binlerce aydın ve asker Stalin’in 1932 tasfiyesine ve işkencelerine maruz kalmışlardır.

Benzeri hataları hatırlatan uygulamalar mevcut Rusya yönetimi tarafından yapılınca, İngiltere ve ABD gibi güçler bunları kolaylıkla kullanmaktadırlar. Ben şahsen bu tür travma mağduru angaje edilen grupları suçlamak yerine bir büyük devlet aklıyla böylesi travmaları rehabilite etme kapasitesini önemsiyorum. Rusya Ukrayna krizinde pro-Moskova bölgeleri ve grupları etkisi altına almış, ama Ukrayna’yı içeriden ayıracak şekilde topluma nüfuz edememiştir. Nüfuz edemediğiniz içinizdeki ve ilişkili olduğunuz her toplumsal yapıya başkaları da sızabilir o yapı içinde ayrılıkçı ya da yıkıcı emeller de gelişebilir. Hele bu Ukrayna gibi devletleşmiş birtoplum ise. Bu anlamda, Türkiye’nin büyümeden kendi içinde katı bir şekilde bölümlenmesinin önlenmesi gerektiğini düşünüyorum.

4. SAVUNMA SANAYİİNİN SAHA ŞARTLARINA ADAPTASYONU

Savaşta zafer için en güçlü silahların değil saha şartlarına en uygun silahların kullanımının daha etkili olduğunu birçok çağdaş askeri uzman (Mesela Krepinevich) ifade etmektedir. Bundan dolayıdır ki, savaş yapmadan önce savaşın araç ve silahlarının seçimi, tasarlanması ve üretilmesi savaşı belirleyici olmaktadır. Bu bir anlamda, savaşın maddi araçları üzerine zihinsel katma değeri oluşturmaktadır. Değişik vesilelerle bahsettiğimiz yeni savaş araçları ve platformlarının kullanımı yeterli örnekler sunmaktadır: Sanal coğrafya yaratma, Amerikan bilişim teknolojileri temeline ve IT birikimi üzerinde yaratılan Deep Seek Arama robotu, düşman silah platformlarını bir tahrip çarpanı olarak kullanma, Maraton Savaşında olduğu gibi coğrafyayı bir savaş aracı olarak kullanma, vb. Stratejik Nükleer silah kullanmanın küresel dehşet dengesinden dolayı mümkün olmadığı ve balistik füzelerle vurulacak derecede ayrıksı, tam tanımlanmış bir hedefin belirlenmediği şartlarda Ukrayna istihbarat başkanının dediği gibi yaratıcı saldırı biçimleri çok küçük ölçekli patlayıcı yükleriyle çok fazla etkili olabilir. Silahların tasarım mühendisliği önemli olduğu kadar saldırı ve tahrip mühendisliği de önem kazanmış durumdadır.  Silah ve radar sistemlerinin farklı doğa koşullarında etkinliğinin test edilmesi gerekmektedir.

Savaş veya çatışmalarda doğa koşulları mazereti en asgariye indirilmelidir. Ar-Ge tasarımında mutlaka sahadan gelen geri bildirimlere teknik önem verilmelidir. Askeri maksatlı tesislerin, depoların, üslerin jeolojik etütlere göre sağlamlık testinden geçmiş sahalarda yapılması da aynı derecede önemlidir. Bu merkezlerin inşa ve iç dizaynı ile kullanım biçiminde uzman mühendislik görüşü ele alınmalıdır: Korunanların dayanıklılığı, içerideki nem oranı, patlayıcı mühimmatın uygun istiflenmiş olması, vb. Adaptasyon sorunu fiziksel şartların değiştiği ortamlarda farklılık kazanmaktadır. Statik denge yanında dinamik dengenin de dikkate alınması gerekmektedir. Özellikle 1. Dünya Savaşının sona ermesinden sonra deniz tatbikatlarında statik denge ve fiziksel şartlara uyum hayati önem kazanmıştır. Keza savaş stratejileri de değişmiştir. Örneğin liman ablukası önceki dönemdeki önemini kaybetmiştir. Silah platformları da değişmiştir. Büyük zırhlıların yerini uçak gemileri almış, deniz havacılığı gelişmeye başlamıştır. Ancak, deniz harekatı ve savaşı bittikten sonra uçak gemilerinin koruması tıpkı stratejik bombardıman uçaklarının koruması gibi zorlaşmıştır. Askeri platformlar ve silah sistemlerinde sadece savaş sırasında değil, barış zamanında veya park halinde de güvenlik hayati önemdedir.

5. RAKİP VE HASIMLARIN ENVANTER VE KAPASİTE BİLGİSİ

Günümüz de  harpte angajman kurallarının uygulanma kapasitelerinin bilinmesinin daha fazla gerekli olduğu bir dönemin parçasıdır. Eğer hasmı bir gücü onun ateş menzilinin çok uzağından imha edebilecek silahlara sahip ise o hasım ile savaşmayı başka biçimlerde yapmak daha doğru olacaktır. Kendini ve hasmı bilme iki eşit önemde idrak ve bilinç düzeyidir. Ancak, bu idrak ve bilinç düzeyinin üzerine daha somut matematiksel ve mühendislik hesapları yapıldıktan sonra savaşa karar verilmelidir. 2. Dünya Savaşı Öncesinde Almanya ve Japonya hasımları ve kendileri hakkında ciddi bir idrak ve bilinç düzeyinde idiler. Yani, savaşa girdiklerinde kısa bir süre kaynaklarının yetersiz kalacağını ve hasımlarını ekonomik ve üretim kapasitelerinin yüksek olduğunu biliyorlardı. Bu yüzden Yıldırım Savaşı yaparak onların iradelerini kırmaya ve barış yapmaya zorlamak istediler. Ancak, savaşın gerçek seyri ve hasımlarının gerçek güçlerinin direncine ilişkin matematiksel hesapta yanıldılar.

Diğer yandan, hasım güçlerin silahlanma kapasitelerini bilmek muhtemel savaşlardan galip çıkabilmek için de gereklidir. Şöyle ki, en azından iki büyük dünya savaşından itibaren biliyoruz ki, bir ülkeye savaş açtığınızda sadece o ülkeyle savaşmayacağınız artık bir sabitedir. Dolayısıyla savaşa girmesi muhtemel güçlerin silah kapasitelerini bilmeniz gerekir. Bunu da savaşta kullanılan özellikle kritik silah sistemlerinin tespiti ile anlamak mümkündür.

Ancak, eğer önceden böylesi bir bilgiye vakıf iseniz, ileride savaşa girmesi muhtemel güçleri de analiz etmiş olduğunuz için savaşın ilerleyen aşamalarında ön görülmeyen bir sorunla karşılaşmayı önlemiş olursunuz. Ukrayna krizi öncesi benim tahminim Batının Rusya’ya karşı bir şekilde bir savaş başlatacağı idi. Ancak, Ukrayna gibi orta büyüklükte bir devleti Rusya’yı zayıflatmak için yem olarak kullanması sürpriz oldu. Belki Rusya da savaşa Batılı güçlerin ve ABD’nin müdahil olacağını ön görmüştür. Ama bu şekilde değil sanırım. Daha çok proxy modelini düşünmüş olmalıdır. Ancak, savaşa ABD’nin Trump sonrası makas değiştirmesi bile İngiltere, Almanya ve Fransa’yı Rusya’ya karşı neredeyse konvansiyonel savaş verecek politikalardan vazgeçirmemiştir. Dolayısıyla Rusya bu güçlerin de savunma sanayii kapasitesini bilmek zorundadır. Bu durumu kendimize uyarlarsak, jeopolitik kavşakta olmamızın avantajı yanında dezavantajlarını da hesaba katmalıyız. Yani bazı büyük güçler için Türkiye elde tutulması gereken bir ülke olduğundan riskli durumdadır, birçok gücün savaş kapasitesini bilmek zorundadır. Şimdilik bu durumu Suriye Savaşında tecrübe etmekteyiz. Ancak, yarın bunu daha içimizde tecrübe etmek zorunda kalabiliriz.

6. ASKERI ÜS/ MERKEZLERŞN KOMUTANLARININ ÖZERKLİĞİ VE İÇ GÜVENLİK BİRİMLERİYLE KOORDİNASYON

Farklı üs ve merkezlere yapılan saldırılara ortak prosedürlerin dışında farklı savunma tepkisi verilen bir merkez olmamıştır. Rusya’daki durumu tam olarak bilemiyoruz. Ancak, savaş ve savunma ortamında askeri üs ve merkezlerin koruma komutanlıklarını yerel ve durumsal şartlara uygun refleks geliştirebilecek bir özerklikte olmaları sağlanmalıdır. Muharip birlikler için ise edilen “Küçük Birlik Liderliği” kavramının koruma komutanlıkları için de geçerli olması gerekir. Diğer yandan günümüzdeki küresel ve bölgesel savaş/ gerilim şartları itibariyle yerel iç güvenlik birimlerinin de olağandışı sabotajlar/ saldırılar konusunda eğitimli ve askeri birimlerle koordineli olmalıdırlar.

Bu konuda çok fazla ders çıkarmak da mümkün ancak biz bu kadarla yetineceğiz efendim.

Aslında keyifli bir bayram yazısı yazmak isterdim. Lakin “Ribat Hattında” (Ribat: Sınırlarda ve stratejik mevkilerde askeri amaçlı kullanılan yapılara verilen addır. Düşman saldırılarını önlemek ve nöbet tutmak anlamına gelir) iseniz üzerinde duracağınız başka olaylar ve konular oluyor. Cümleten hayırlı Bayramlar dilerim. 

Mehmet Ali BAL / Haber7

Yorumlar15

  • Gültepeli Bjk 1 saat önce Şikayet Et
    Burdaa kamikaze ihalar sihalar böceklerin nekadar kıymetli değerli birer aktör oldukları meydana çıkıyor bunlardan Türkiye TSK daha gelişmiş ve etkili olanlarını yapabilir üretebilir vee Türkiye sınırlarını buu koruyucu böceklerle çoğaltabilirizz inşallah
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • Bilgin 1 saat önce Şikayet Et
    "Uzadıkça budanan kurudukça sulanan". İfade çok doğru. Bizimde içinde bulunduğumuz durumu özetlemiyormu? Ne zaman uzasak budanıyoruz maalesef
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • Divane 1 saat önce Şikayet Et
    Nihayet efradını cami ağyarını mani bir yazı okudum. Her husus detayla incelenmiş, hulasa edilmiş arastirma ve emek kokuyor. Eline beynine sağlık
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • Adem 2 saat önce Şikayet Et
    Burdan şunu anlıyoruz savaştan önce hainleri idam etmek gerekli içerde hain olmasa bukadar rahat yapamazlar
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • Ali aksoy 2 saat önce Şikayet Et
    Bintane uçagın olmuş,neye yarar...deposunda kerosin yerine su konmuşsa!6. Günlük savaşta gördük Mısır ne bir uçak,ne bir Tank çalıştırabildi,yahudi istihbaratı aylarca,seneler öncesi gerekeni yapmış.Biz türklerin,... ama dikkat.
    Cevapla Toplam 3 beğeni
Daha fazla yorum görüntüle
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat