İsrail lanetli bir ‘mutant’ topluluğu
- GİRİŞ11.06.2025 08:51
- GÜNCELLEME11.06.2025 08:51
İsrail’in küresel bir terör devleti olduğu su götürmez bir gerçek. Önce, İsrail bir devlet mi bu soruya açıklık getirmek lazım. Cevap açık ve çok basit: Hayır, lobiler, diaspora gücü ve güdümüyle bölgeye yerleştirilmiş işgalci bir topluluk…
Öylesine vandal, öylesine barbar bir topluluk ki, kendi kutsal kitabı Tevrat’ı ayaklar altına almış olmasına rağmen işlediği bütün cinayetleri, vekâlet sistemiyle yürüttüğü küresel terör faaliyetlerini, açık veya kapalı şekilde sürdürdüğü genişleme operasyonlarını yine Tevrat’a dayandıracak kadar da ahmak bir topluluk!
Tevrat’ın “Öldürmeyeceksin” (Çıkış, 20:13), İncil’in “ÖldürmeyeceksiN” (Luka: 18:20), Kur’an’ın “Allah’ın saygıya layık kıldığı cana kıymayın” (İsra, 33) emirleri umurunda olmayan kendine göre yeni bir din, yeni bir kimlik inşa etmeye çalışan insanlıktan çıkmış bir mutant topluluğu!
(Mutant: Genetik anlamda mutasyon geçirmiş bir organizmayı ifade eder. DNA’sında meydana gelen bir değişiklik sonucu normalden farklı özellik gösterir.)
***
Gazze’deki Siyonist soykırıma dikkat çekmek için 1 Haziran’da İtalya’dan yola çıkan ve 8 Haziran’da uğradığı saldırı ile gündeme gelen “Madleen”in kaderini “Mavi Marmara” da yaşamıştı, hatırlarsınız. Sonra garip bir şey olmuş, Türkiye’deki birtakım çevreler de dahil olmak üzere Mavi Marmara’daki şehitler ‘hain’, İsrail ise ‘masum’ ilan etmişti. Şimdi aynı senaryo Madleen için oynanmaya çalışılıyor.
İslâm ülkeleri hariç, Türkiye’nin de aralarında bulunduğu bütün dünya milletlerini isyan ettiren Siyonist soykırım başlayalı 605 gün oldu. Yüz milyonlarca insan İsrail karşıtlığında buluştu. Seküleri, ateisti, putperesti, hristiyanı bütün engellemelere rağmen meydanları doldurdu. Türkiye dahil birkaç İslâm ülkesi dışında kimse kılını kıpırdatmadı. Hatta İsrail’i destekler açıklamalar yapıldı. Soykırım saatlerinde, Müslümanlar için mübarek sayılan topraklarda tweerk dans yarışmaları, rock konserleri düzenlendi.
Bayramın ilk saatlerinde 900 kilogramlık bombalarla kadın, çocuk, yaşlı demeden yüzlerce insan katledildi.
İçinde sadece 12 kişi bulunan Madleen’in, ABD, Çin, Rusya, Hindistan ve Avrupa ülkelerinin neredeyse tamamını, 8 milyara yakın insanı esir alan ‘Yahudizm’e kafa tutması bu yüzden çok kıymetli…
Her gün onlarca çocuk küresel terör devleti İsrail tarafından katlediliyor. Ağzını açanı “Ama Hamas…” diye başlayan cümlelerle susturuyor. Yüzlerce eylem, onlarca diplomatik toplantı, havadan yardım operasyonları, karşılıklı siyasi açıklamalar, uluslararası timsah ziyaretleri filan… Hepsi hikâye!
***
Şimdi gelelim asıl meseleye…
Merhum Mahir Kaynak’ın bir tespiti vardı: “Diyorlar ki terör örgütleri yeni bir devlet kurma derdinde. Hayır, efendim yanlış. Hiçbir örgüt devlet kuramaz. Ortadoğu’daki tüm örgütler Büyük İsrail Devleti kurulsun diye kurulmuştur.”
Yaşadıklarımız bu sözün apaçık kanıtı değil mi?
DEM eski eş başkanlarından Sezai Temelli’nin, 2019’daki bir parti toplantısında sarf ettiği şu cümleler de Kaynak’ı doğruluyor: “Türkiye’nin en bereketli toprakları burası. Buralar vaat edilmiş topraklar. Musa bütün ömrünü bu toprakları arayarak geçirdi. Geldiler (Türkler) bu toprakları da kuruttular.”
***
Başta Hollandalı faşist lider Geert Wilders ve onun gibi düşünen (İsrail bizim savaşımızı veriyor. Kudüs’ün düşmesi halinde sıra Atina, Paris ve Amsterdam’a gelecek) İsrail destekçisi Hıristiyan Batı’nın anlamadığı bir şey var: İsrail, Suriye, Irak ve Türkiye’yi de içine alan ‘vaat edilmiş topraklar’ projesinin hayaliyle soykırım yaparken, onların da kutsalı sayılan Kudüs’ü işgal etme ve hatta Süleyman Tapınağı’nı ortaya çıkarmak amacıyla yok etme planları yapıyor!
***
Sezai Temelli’nin ağzından çıkardığı bakla aslında malumun ilamı… Bu mutant topluluğu, bir zamanlar ASALA ile yürüttüğü Türkiye’yi zayıflatma ve parçalama projesini PKK’ya havale etmişti. Ermenilerin Türkiye karşıtı lobicilik faaliyetleri soykırım iddiasıyla bir projeye dönüştürülerek Yahudi diasporası tarafından dünyaya servis edildi. Ermeni ve Yahudi diasporaları özellikle ABD ve Avrupa’da paralel faaliyet yürüttüler ve hatta ‘karşılıklı çıkarlar’ örtüştüğü için işbirliği yaptılar.
Aynı şekilde Yahudiler, Kürtlerle de aynı tezgâhta buluştular. Özellikle Irak’taki bazı aşiretler Yahudi grupları korudu. Kürt Yahudileri 1950’lerde İsrail’e yerleşmiş olsalar da bu bölgelerdeki etkinliklerini sürdürdüler.
Hatırlayınız…
Irak Bölgesel Kürt Yönetimi (IKBY) ile Tel Aviv yönetimi arasındaki ‘yakın siyasi ve stratejik işbirliği’ gazetelerin manşetlerine taşınmıştı. 1960’lardan itibaren İsrail’in, Kuzey Irak’taki bazı Kürtlere (Molla Mustafa Barzani başta olmak üzere) İran ve ABD destekli olarak lojistik ve istihbarat desteği sağlamıştı. Mutant devlet İsrail’in bu faaliyeti afili bir ifade ile ‘Çevreleme Doktrini’ (Periphery Doctrine) olarak tanımlanmıştı.
İsrail, IKBY’nin 2017 yılında düzenlediği ancak sonuçları ‘askıya alınan’, ‘bağımsızlık referandumu’na açık destek vermiş, Erbil sokakları bu desteğe teşekkür mahiyetinde İsrail paçavraları ile donatılmıştı.
İsrail’in ‘vaat edilmiş topraklar’ projesinin ilk basamağı olan Büyük Kürdistan’a verdiği desteği bu çerçeveden okumak gerekir. Yahudi lobilerinin Kürt ayrılıkçılara verdiği siyasi ve finansal desteğin kendi güvenliği için bir taktik ilişki olduğunu iddia etmek safdillikten öteye geçemez.
***
İsrail’in ‘çevreleme doktrini’ içinde ve hatta merkezinde Türkiye elbette var. Bir yandan Şah döneminde İran’la yakın ilişkiler kurması, parçalamaya çalıştığı Türkiye ile askerî ve istihbarî işbirliği geliştirmesi, Kuzey Irak’taki Kürtleri terörize etmesi, Ermenistan’daki Türk düşmanlığını uluslararası alanda diplomatik bir güce dönüştürme yatırımlarının aslında birbiriyle bağlantılı yürüyen küresel bir terör (onlar buna strateji dese de) yatırımı olduğu ortadadır.
Molla Barzani’nin 1961’de Irak hükümetine karşı başlattığı isyanın arkasında ABD, İran ve İsrail vardı. MOSSAD, İran üzerinden bölgeye silah ve eğitim desteği sağladı. Bunu doğrudan yapmadı, İran istihbaratı SAVAK’ı kullandı. Bugün İran’ın, İsrail’e karşı ‘güya’ yürüttüğü romantik ‘al sana bombe!’ tehdidinin içi o yüzden her seferinde boşa çıkıyor.
Irak, Suriye ve Türkiye’de istikrarlı bir yönetimin olması hem İsrail’in hem de ülke nüfusunun yarısından fazlası Türk olan İran’ın işe gelmiyor.
Bugün yaşadığımız iklim, yani ABD ve Batı’nın topyekûn İsrail’e destek veriyor olmasının altında yatan başka bir neden ise akamete uğrayan Sevr projesinin hâlâ yürürlükte olmasıdır. Akla ve hayatın olağan akışına uygun olmayan bu sürekli ittifak ve pragmatist ideolojik dostluğun açıklanabilir başka bir yönü yok.
İsrail, önündeki en büyük engellerden biri olan Saddam’ı 2003’te ABD eliyle devirdikten sonra bölgede başlattığı istikrarsızlık pazarının ekmeğini yemek için sürekli Gazze fitilini ateşliyor. Bütün dikkatler, hepi topu 2 milyon masum insanın yaşam mücadelesi verdiği bu küçücük vatan toprağına çevrilmişken şiddet ve silahtan arındırdığı yeni terör yazılımını devreye sokuyor. Suriye, Irak, İran, Azerbaycan, Yunanistan, Ermenistan ve ne acı ki üzerlerinde Müslüman etiketi bulunan devletçikleri de peykine alarak ‘çevreleme doktrini’ni genişleterek yeni bir safhaya taşımaya çalışıyor.
Yazının başına dönecek olursak…
Mutant bir topluluk olan İsrail’in küresel terör oyunlarına fırsat vermemek gerekiyor. Bunun en kestirme yolu karargâhını bölgemize kurmuş bu küresel terör merkezinin yok edilmesi… Yukarıda zikrettiğimiz gerçeklerin her birini bir iddianame üslubunca hazırlayıp bütün dünyayı bu mutant topluluğa karşı uyarmalı ve harekete geçirmeliyiz.
_________________________________________________________________
DİPNOT:
Manchester City'nin ünlü İspanyol teknik direktörü Josep Guardiola, Manchester Üniversitesi tarafından kendisine verilen ‘fahri doktora’ unvanını alırken ayakta alkışlanan bir konuşma yaptı: “Gazze’yi savunmak bir ideoloji değil, yaşam sevgisi meselesidir. Burada yaşananlar tüm insanlığı ilgilendiriyor. Dört yaşındaki kız ve erkek çocukların bombalarla öldürüldüğünü ya da hastanede hayatını kaybettiğini görüyoruz. Bu meselenin bizim işimiz olmadığını düşünebilirsiniz ama dikkatli olun, bir sonraki dört veya beş yaşındaki çocuklar bizim olacak. Gazze'deki bebeklerin başına gelen korkunç olayları gördükten sonra her sabah uyandığımda çocuklarımı görüyorum.”
Ne diyelim...
Darısı Cidde’de, Umman’da, Dubai’de, BAE’de, Kahire’de, Bakü’de, Cakarta’da, İstanbul’da vb. hâlâ utanma duygusu kalmış olanların başına…
Yorumlar20