İsrail’in vekil aktör stratejisi bağlamında Dürzi topluluğunun konumu
- GİRİŞ16.07.2025 08:22
- GÜNCELLEME16.07.2025 08:22
Süveyda, Suriye'nin güneyinde, tarih boyunca kendine özgü sosyal yapısı ve mezhepsel bileşenleriyle öne çıkan bir coğrafyadır. Antik çağlardan beri yerleşime açık olan bu bölge, Osmanlı döneminden itibaren özellikle Dürzi topluluğunun nüfusça yoğunlaştığı bir merkez hâline gelmiştir. Bugün dahi, Suriye içindeki etno-mezhepsel haritanın en homojen bölgelerinden biri olma özelliğini korumaktadır.
Dürzi topluluğu, 11. yüzyılda Fatımi halifesi el-Hakim bi-Emrillah döneminde İsmailîlik’ten ayrılarak kendine özgü bir inanç sistemi geliştiren kapalı bir mezhebi kimliğe sahiptir. Suriye’nin yanı sıra Lübnan, İsrail ve Ürdün’de de varlık gösteren bu cemaat, tarihsel olarak “takiyye” ilkesine dayalı bir varoluş stratejisi geliştirmiştir. Bu strateji, hem hayatta kalma hem de gerektiğinde siyasal manevra yapabilme kabiliyeti açısından topluluğa benzersiz bir esneklik sağlamıştır. Özellikle Osmanlı’nın merkeziyetçilik politikalarına karşı zaman zaman silahlı ayaklanmalarda bulunan Dürziler, Tanzimat reformlarına da kuşkulu yaklaşmış; 19. yüzyıl boyunca Lübnan ve Güney Suriye'deki ayaklanmaların çoğunda aktif rol üstlenmişlerdir.
Fransız mandası döneminde (1920–1946) Süveyda ve çevresi, Dürzi lider Sultan el-Atraş’ın önderliğinde büyük bir direnişin merkezi olmuştur. 1925'teki Büyük Suriye İsyanı, hem Fransız sömürgeciliğine karşı hem de yeni kurulan merkezi otoritenin mutlakiyetçi doğasına karşı bir başkaldırı niteliği taşımaktadır.
Bağımsız Suriye Cumhuriyeti döneminde, özellikle Hafız Esad’ın 1970 sonrası otoriter rejimi altında, Dürzi topluluğu devletle ihtiyatlı bir ilişki sürdürmeyi tercih etti. Siyasal partiler ve istihbarat kurumlarında sınırlı düzeyde temsil sağlansa da, Dürziler çoğunlukla rejimin sadık ama mesafeli müttefiki olarak konumlandılar. 2011'de başlayan iç savaş bu dengeleri kökünden sarstı. Süveyda, savaşın ilk yıllarında çatışmalardan görece uzak kalmış olsa da, topluluk içinde büyüyen ekonomik sorunlar, güvenlik eksiklikleri ve dış müdahaleye dair kuşkular zamanla isyan potansiyelini artırmıştır.
2015 yılında Şeyh Vahid el-Balous’un önderliğinde kurulan “Rical el-Kerame” (Onur Adamları) hareketi, hem DAEŞ’e hem de Esad rejimine mesafeli duran bir yerel inisiyatif olarak öne çıktı. Bu olay, Dürzi toplumunun rejime olan güveninin kırılmasında kritik bir eşik oldu. Takip eden yıllarda Dürzi gençliği arasında rejime zorunlu askerlik yapmayı reddetme eğilimi artarken, bölgedeki silahlı özerk yapılar da çeşitlenmeye başladı.
Bugün gelinen noktada, Süveyda yalnızca yerel bir mezhepsel merkez değil, aynı zamanda Suriye'nin geleceğine dair kırılgan senaryoların aktığı bir laboratuvar niteliğindedir. Tarihsel olarak direnişle yoğrulmuş bu topluluk, bir kez daha dış aktörlerin ilgi odağında ve iç çatışmaların tam ortasındadır. Bu tarihsel zemin, İsrail gibi bölgesel aktörlerin neden Süveyda’ya yönelik vekil stratejiler geliştirdiğini anlamak açısından kritik önemdedir.
Süveyda Ayaklanmasının Dinamikleri
Suriye genelinde hükümetin savaş sonrası yeniden yapılanma çabaları, Süveyda gibi bölgelerde karşılık bulmamış; bu da protesto dalgalarının yeniden canlanmasına zemin hazırlamıştır. Ayaklanmalar artık sadece rejim karşıtı değil, aynı zamanda mezhepsel bir karakter de taşımaya başlamıştır. Süveyda’nın kuzey ve doğusunda, ağırlıklı olarak Sünni Beduin aşiretlerle yaşanan gerilimler kısa sürede silahlı çatışmalara dönüşmüştür. Meydana gelen olaylarda onlarca kişi hayatını kaybetmiş, yüzlerce kişi yaralanmıştır. Suriye ordusu bu gelişmeler üzerine bölgeye tank ve zırhlı birlik sevk etmiş; ancak güvenliği sağlamak adına yapılan bu müdahale, Dürziler nezdinde tepkiyle karşılanmıştır.
Tam bu noktada, İsrail’in sahaya doğrudan müdahalesi dikkat çekicidir. İsrail Hava Kuvvetleri’nin Süveyda’daki Suriye ordusuna ait tankları hedef alarak gerçekleştirdiği saldırı, İsrail’in yalnızca sınır güvenliği endişesiyle değil, bölgedeki mezhepsel çatışmaları şekillendirme ve hatta yönlendirme amacı güttüğünü göstermektedir. Resmî Tel Aviv söylemi, saldırıların “Dürzi sivilleri koruma amacı taşıdığı” yönündeyken, bazı kaynaklar İsrail’in Süveyda’daki belirli gruplarla sessiz bir koordinasyon içinde olduğunu iddia etmektedir.
Bu gelişmeler, ayaklanmanın artık yalnızca yerel sebeplerle açıklanamayacağı bir noktaya ulaştığını ortaya koymaktadır. Süveyda dış aktörlerin vekâlet alanına dönüşmektedir.
İsrail’in Dürzi topluluğuyla olan tarihsel ilişkisi, bugünkü stratejisini anlamada temel bir referans noktasıdır. İsrail’in kendi sınırları içindeki Dürzileri orduya entegre etmesi, onları “güvenilir azınlık” kategorisinde konumlandırması ve zaman zaman Suriye’deki Dürzilere yönelik sempati açıklamalarında bulunması bu bağın göstergesidir. Ancak bu ilişkinin bir başka boyutu daha vardır: Dürzi kimliği üzerinden yürütülen bir “meşruiyet aktarımı” ve vekâlet kapasitesi geliştirme çabası. İsrail, Süveyda’daki Dürzileri yalnızca insani bir aidiyet üzerinden değil, aynı zamanda stratejik bir tampon bölge potansiyeli olarak da değerlendirmektedir.
Yorumlar14