Seçimler, Meşruiyet ve Demokratik İstikrar
- GİRİŞ17.07.2025 09:16
- GÜNCELLEME17.07.2025 09:16
Özgür Özel, partisiyle birlikte yolsuzluk ve yozlaşma sarmalında kıvranıyor. Çıkış arıyor. Bir yandan başta Ekrem İmamoğlu olmak üzere cezaevlerinde tutuklu bulunanları çıkarmak için, diğer yandan işlerin daha da kötüleşmemesi için “dokunulmazlık” kazandırmayı hedefliyor. Bunun için de akla, mantığa aykırı bir gerekçe ile “erken seçim” istiyor…
Neymiş, yaptırdıkları anketlerde AK Parti’nin oyları yüzde 29’a düşmüş, bu oranla Cumhurbaşkanını, Hükümeti ve Parlamento’yu orada tutamazmış…
Bir karikatür dergisinde vardı “Zihni Sinir Proceleri” diye… Tam da o durum. Aklı başında bir insanın söyleyeceği, hele hele demokrasiye inanan birinin dile getireceği bir şey değil, komik dersen hiç değil…
Erken seçim, Özel’in hem gündem değiştirmek, hem de İmamoğlu’nun cezaevinden çıkışı için tünel olarak düşündüğü bir fikir olsa da, kendince ortaya koyduğu “anket neticeleri” gerekçesi çok zayıf, demokrasi, hukuk, bilim ve akıl dışı…
Demokrasi, meşruiyetin kaynağının millet iradesine dayandırılmasıdır. Bu bağlamda seçimler, demokratik düzenin kurucu ve koruyucu mekanizmasıdır. Seçimler aracılığıyla halk, yönetenleri belirler, onların yetki süresini tayin eder ve gerektiğinde iktidarın el değiştirmesini sağlar. Modern siyaset biliminde seçimlerin sürekliliği, düzenliliği ve sonuçlarına saygı, demokrasinin istikrar kazanmasında merkezi rol oynamaktadır.
Seçim, halkın farklı tercihlerini ortaya koyduğu bir araç olduğu gibi, yönetenlerin iktidar yetkisini hangi hukuki ve ahlaki zeminde kullandığını belirleyen bir meşruiyet membaıdır. Halkın seçimlerde kullandığı oy, seçilene süresi ve sınırları anayasa ve yasalarla belirlenmiş açık bir yetkilendirmedir.
Seçilenlerin görev sürelerinin anayasal güvence altında olması, demokratik istikrarın sağlanması açısından elzemdir. Görev süresi dolmadan ve olağanüstü anayasal gerekçeler ortaya çıkmadan seçilmiş bir yapının meşruiyetini tartışmaya açmak, hem anayasal düzeni hem de demokratik iradeyi yok sayma anlamına gelir.
Erken seçim, demokratik sistemlerde istisnai bir enstrümandır ve uygulanabilmesi için belirli siyasi, toplumsal veya sosyal krizlerin derinleşerek ülkenin yönetilemez hâle gelmesi gibi olağanüstü şartların oluşması beklenir. Bu mekanizma, demokrasinin tıkanması durumunda çözüm üretmek için mevcuttur; iktidarın popülerliğinin düşmesi iddiası gibi subjektif ölçütler ise tek başına erken seçim için yeterli meşruiyet zemini oluşturmaz.
Siyasi partilerin erken seçim talebinde bulunması mümkündür, ancak bu talebin toplumsal meşruiyete sahip olması gerekir. Bu meşruiyetin kaynağı da yine halkın hissiyatıdır; siyasetin öznesi halktır ve siyasetin nihai karar vereni millettir.
Kamuoyu araştırmaları, demokratik toplumlarda siyasal eğilimlerin, toplumsal beklentilerin ve kanaatlerin anlaşılması açısından önemli araçlardır. Ancak bu araçlar, metodolojik sınırlılıkları, örneklem yapılarındaki sapmalar ve sosyal psikolojik etmenlerin ölçüme etkileri nedeniyle mutlak gerçeklik ifade etmez. Anketlerin sonuçları, kamuoyunu anlık olarak yansıtan sınırlı veri kümeleridir ve çoğu zaman dinamik toplumsal süreçlerin gerisinde kalabilir.
Halkın doğrudan iradesini ortaya koyduğu seçimler dışında hiçbir mekanizma, iktidarın meşruiyetini belirleyemez. Anket sonuçlarının seçim sandığının yerine ikame edilmesi girişimi, zihinsel, düşünsel ve metodolojik bir hata olduğu gibi demokratik ilkeler açısından tehlikeli bir yaklaşımın göstergesidir.
Ana muhalefet partisi lideri Özgür Özel’in, kendi partilerinin yaptırdığı anketlerde iktidar partisinin oy oranını yüzde 29 olarak ölçtüklerini beyan ederek mevcut Cumhurbaşkanlığı makamının, hükümetin ve parlamentonun meşruiyetini tartışmaya açması ve buna dayanarak erken seçim talebinde bulunması, demokratik düzenin temel ilkeleriyle çelişen çarpık bir yaklaşımı yansıtmaktadır.
Birincisi, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı halk tarafından doğrudan seçilmiştir ve anayasal süre boyunca görev yapmak üzere yetkilendirilmiştir.
Bu seçim uluslararası gözlemcilerin ve tüm siyasi partilerin denetiminde gerçekleştirilmiş, katılım oranları ve seçim güvenliği açısından demokratik meşruiyetini açık şekilde ortaya koymuştur.
Anayasanın belirlediği süresi dolmadan, amaçlı yapılmış, bilim ve gerçek dışı, sübjektif anket verilerine dayanarak seçilmiş bir yönetimin meşruiyetini tartışmaya açmak, seçmen iradesinin yok sayılması anlamına gelir.
İkincisi, seçimle gelen bir iktidarın popülerliğinin azaldığı iddiası, demokrasilerde muhalefet tarafından dile getirilebilecek normal bir durumdur. Öyle ki, bunu muhalefet, insaf ve izanı yoksa seçimin ertesi gününden itibaren de yapabilir. Adı üstünde bu sadece bir iddiadır. Ancak yönetimden memnuniyetin ve memnuniyetsizliğin meşru ifadesi sandıkta olur.
Anketlerin, seçilmiş bir yönetimin meşruiyetini ortadan kaldıracağı veya yönetimi istifaya zorlayacağı düşüncesi akli makuliyet içinde ele alınamayacağı gibi, demokratik hukuk devletinin ilke ve kurumlarıyla uyumlu değildir.
Üçüncüsü, demokratik siyasal rekabetin sağlıklı bir zeminde ilerlemesi, seçim sonuçlarına ve seçilenlerin görev sürelerine saygı gösterilmesini zorunlu kılar.
Muhalefet partileri, demokratik denetim görevini yerine getirirken, seçim günü geldiğinde iktidara talip olmak üzere hazırlıklarını sürdürmelidir. Siyasi partilerin, hukuk dışı siyasal ve toplumsal istikrarsızlık amaçlı girişimleri, demokratik sistemin kurumsal düzenine zarar verme potansiyeli taşır.
Demokrasilerde meşruiyet tartışmalarının keyfilikle yürütülmesi, ülkede istikrarı zedeleyebilir ve toplumsal kutuplaşmayı derinleştirebilir.
Siyasi partiler, toplumun taleplerini dile getirirken demokratik istikrarı, hukuk devletini koruyacak bir dil kullanmaya ve halkın iradesini yok sayacak yaklaşımlardan uzak durmaya dikkat etmelidir.
Demokratik sistem, siyaseti hukukun ve anayasanın belirlediği kurallar içinde tutarak istikrarlı bir yönetim düzeni kurmayı hedefler. Bu düzenin korunması, hem iktidarın hem de muhalefetin anayasal sürekliliğe saygı göstermesine bağlıdır.
Sonuç olarak demokrasilerde seçimler, meşruiyetin ve istikrarın dayanağıdır. Anketler, sandık değildir, seçim değildir, siyasi partilere bir kanaat verir; gelecek için hazırlıklarında rehber olur.
Şayet çok bilimsel ve objektif şekilde gerçekleştirilirse demokratik süreçleri besleyici araçlar olarak değer taşırlar. Ama sübjektif karakterleri ve neticeleri itibariyle meşruiyet tartışmalarında referans alınacak araçlar hiç değildir.
Milletin iradesi, yalnızca seçim sandığında tecelli eder ve halkın iradesi dışında hiçbir dayanak iktidarın görev süresine hükmedemez.
Bu gerçeklik, demokratik kültürün ve anayasal düzenin olmazsa olmazıdır. Siyasi aktörlerin, seçim sonuçlarına saygı göstermesi ve halkın kendilerine tanıdığı süre boyunca iktidarların meşruiyetini tartışmaya açmaması, demokratik olgunluğun göstergesi olduğu gibi toplumsal barışın korunması açısından da zorunludur.
Türkiye’nin demokratik istikrarını güçlendirmesi, seçimlerin belirlediği sürelerin korunmasına ve millet iradesinin tek belirleyici merci olarak kabul edilmesine bağlıdır. Seçimle gelen yönetimler, seçim günü geldiğinde milletin karşısına çıkar, halk dilediğinde değiştirir ve bu süreç demokratik teamüller içinde işler. Bu yüzden demokrasi, millet iradesine sadakat gerektirir ve sandığın kararına itirazsız riayet etmeyi zorunlu kılar.
Bu arada, CHP’nin anketlerinin ne kadar bilimsel, sağlıklı olduğunun sağlamasını en son milletvekili ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde gördük. Hedefleri “altılı masa”, “Millet ittifakı” olarak parlamento çoğunluğu idi, durum ortada… Cumhurbaşkanlığını kesin kazanıyorlardı, Piro’larını partinin kapısının önüne koydular…
CHP, içine düştüğü yolsuzluk ve yozlaşma batağından anketlerle kurtulamaz. Ülkeyi seçime götürme arzusu yerine, partilerini hırsızlık, yolsuzluk ve yozlaşmadan arındırmayı tercih etmeleri kendileri için çok hayırlı olacaktır.
Kaldı ki, anketi tüm partiler yaptırıyor, herkesin gördüğü gerçek de şu; birinci parti açık ara AK Parti’dir. Cumhur İttifakı ise gücünü artırarak yoluna devam ediyor…
Prof. Dr. Zakir AVŞAR / Haber7
Yorumlar6