Dünyayı iliklerine kadar sömüren, kana, kine nefrete boğan, mazlum halklara zulmün dik alasını tatbik eden batı, yavaş yavaş tarih sahnesinden çekiliyor artık.

Biz, ‘Batı’ derken Avrupa ve Amerika’yı birlikte kastediyoruz elbette.

Daha doğrusu onların ortaklaşa kurdukları sömürü düzenine ve katliam müesseselerine, içine İsrail’i de katarak topyekûn ‘Batı’ diyoruz.

İşte bu zulüm ve sömürü ortaklığının sacayaklarından birisi olan Avrupa, öteden beri Amerika’ya olan bağımlılıklarını önceki gün itibariyle resmiyete dökerek teslim bayrağı çekti.

Trump’ın karşısında tabiri caiz ise abdesthane ibriği gibi sıralanan Avrupa’nın en önde gelen liderlerinin verdiği fotoğraf da bunun kanıtı esasen.

Bu fotoğrafı veremeye rıza gösteren bu liderler, anlaşılan o ki bundan böyle artık Amerika’nın ortağı değil, taşeronu olarak varlıklarını sürdüreceklerini deklere etmiş oldular.

Trump’ın bürokratlarından farksız olarak karşısına dizilen bu liderler yakın geçmişte dünyaya yol haritası çizen, hatta içinde bulunduğumuz coğrafyanın sömürü çarklarını kuran, kardeşi kardeşe düşman eden ve bu vesile ile milyarlarca mazlumu iliklerine kadar sömürmekle kalmayıp periyodik aralıklarla çıkardıkları fitneler ile de birbirlerine kırdıran ülkelerin muktedirleri idiler.

Bugün gelinen noktada, artık rahatlıkla ‘asıl İsrail’ diyebileceğimiz Amerika’nın emir eri konumundalar. 

Bu liderleri bir araya getiren gerekçe, Rusya ile Ukrayna arasındaki savaşın sonlandırılması görüşmeleriydi malumunuz. 

‘Çekirdek Avrupa’ diye niteleyebileceğimiz; İngiltere, Almanya, Fransa ve İtalya’nın bu görüntüye razı olması, açık söylemek gerekirse çok da beklenen bir durum değildi... 
Hele de İngiltere’nin böyle bir fotoğrafta yer alıyor olması bir hayli enteresan doğrusu…

Ukrayna’yı pohpohlayarak Rusya ile savaştıranlar bu ülkelerdi ve başlarında da o günkü Amerikan başkanı Biden vardı.

Hep birlikte kendi milli çıkarları doğrultusunda bir strateji geliştirmiş ve Rusya ile doğrudan kapışmak yerine piyonluğa dünden razı Zelensky’i kullanarak Ukrayna’yı sahaya sürmüşlerdi. Bugün gelinen noktada anlaşılan o ki, Amerika’nın Ukrayna’ya destek olmayacağını seçimden önce açıkça ifade eden Trump, “sizin çıkarlarınızdan bana ne” diyerek savaşı çıkaran güçleri, bunun bedelini ödemeye mahkûm etti.

Trump’ın dayattığı ve görünen o ki, imzalanacak barış anlaşması sonunda Rusya aldığı ile kalacak, Amerika Ukrayna’nın ‘nadir toprak elementlerine’ çökecek savaşın maliyetini de Avrupa karşılayacak…

Bu görüşmelerin ve varılan mutabakatın Türkçe meali harfiyen böyledir.  

İşte bu yüzden bu fotoğrafa bakıp Avrupa’nın artık uzatmaları oynadığını söyleyebiliyoruz.

Hatta bu gerçek muvacehesinde, tarihçilerin gelecekte, Avrupa’nın inkırazının miladı olarak bu görüşmelerdeki teslimiyeti esas gerekçe olarak zikredeceklerini bile öngörebiliriz. 

Bu hadise, Avrupa basınında dahi ağır bir teslimiyet ve yüz kızartıcı bir gelişme olarak nitelenirken, Türkiye’de Amerika ve Avrupa’ya köle olmaya razı güruhun temsilcilerin birisi “Türkiye bu fotoğrafta niye yok” deyiverdi iyi mi?

Dahası, “niye yok?” diye sormakla kalmayıp bunun bir “dışlanma” olduğunu söyledi ki, aklın, mantığın, zekânın ve idrakin tasını tarağını toplayıp savuştuğu bir andı bu…

Bahse konu özne şimdi CHP milletvekili olan eski bir hariciyeci…

Tabii ki ismini biliyorsunuz ama müsaadenizle ruhen batıya köleliğe razı olmuş ve onlar adına Türkiye’ye düşmanlık yapan bu şahsiyet fukarasının adını vermeye tenezzül etmeyeceğim.

Kölelik böyle bir şeydir işte.

Aklı başında en sıradan insanın bile bu fotoğrafı gördükten sonra, “Allah’a şükür ki Sayın Cumhurbaşkanımız böylesine aşağılayıcı bir fotoğraf karesinde değil” diyeceği bir gelişmeyi böylesine zavallıca değerlendirebilmek köleliğin son merhalesidir ve bundan daha aşağısı yoktur.  

Şüphesiz CHP’li olmak bunu gerektiriyor.

Yani, Türkiye’nin menfaatlerinin karşısında olmak, Amerika ve Avrupa’ya kökten teslimiyet ve bahse konu Sayın Cumhurbaşkanı ise her ne pahasına olursa olsun düşmanlık yapmak…

Bakınız, o aşağılamaya bile tenezzül etmeyeceğim şahıs, bırakın hariciyeci olmayı, sıradan bir dış politika analistinin bile dile getirmeye cesaret edemeyeceği bir cehaletle malul…

Soru gerçek bir cehaletin ve zekâdan mahrumiyetin ürünü…

“Türkiye o masada niye yok?” sorusu saçmanın da ötesindedir.

Asıl soru şudur!

Türkiye o istiskal masasında niye olsun ki?
Ukrayna’yı Rusya ile savaştıran ülkelerin arasında mıdır Türkiye?

Türkiye, bugüne kadar ne Amerika’nın ve ne de Avrupa’nın yapamayacağı/yapamadığı barış görüşmelerine ev sahipliği yaptı ve dünyaya gerçek anlamda iyilikte bulundu…

“Tahıl koridorları” gerçeği bunun kanıtıdır zaten. 

Türkiye, kavgalıların içinde neden olacaktı ki?

 “Türkiye dışlandı” dedi bir de zekâdan ve ilimden nasibi olmayan özne…
Hay Allah!

Sahi o yüzden mi, toplantı biter bitmez NATO genel sekreteri Mark Rutte, daha dönüş yolundayken Sayın Cumhurbaşkanını arayıp rapor verdi?

O yüzden mi, Fransa Cumhurbaşkanı Macron görüşmenin hemen ardından; “Avrupalıların ve Türkiye’nin katılacağı genişletilmiş bir toplantı yapılması gerektiğini” söyledi…

O yüzden mi Putin, aynı saatlerde Cumhurbaşkanımızla uzun bir telefon görüşmesi yaptı.

O yüzden mi, Yunan medyası telaşa kapılıp, “Türkiye parsayı topluyor” manşetleri attı!
Bu saydığım gelişmelerin tamamını haber7’nin dünkü haber içeriklerinde bulabilirsiniz.
Hepsi daha taptaze…

Böylesi bir hamakat karşısında insan ne diyeceğini bilemiyor doğrusu.

Tamam, Erdoğan’a ve onu destekleyen camiaya düşmanlar…

Bunu bir nebze olsun anlayabiliyoruz da, Türkiye’ye düşmanlık nedir arkadaş?!
Bu düşmanlığı gösterebilmek için, aklı  ve mantığı terk edip bir cahil ve geri zekâlı gibi konuşmak da nedir yahu?!

Nihat NASIR / Haber7