Türkiye İsrail’e Karşı Kartlarını Açık Oynuyor
- GİRİŞ22.08.2025 08:54
- GÜNCELLEME22.08.2025 08:54
Halk arasında bir kere dahi olsa “Türkiye gizli bir şekilde silah ve füze üretiyor. Hatta belki nükleer silahı bile var. Yoksa Orta Doğu’da nasıl bu kadar keskin ve rahat davranabilir?” cümleleri ve sorularıyla karşılaşmışızdır. Kimi zaman bu cümleler halkta karşılık bulurken kimi zaman da bu cümleler hayal ürünü olarak görülüyor. Rusya, Çin, ABD basit bir füze bile ürettiğinde reklamını yaparken Türkiye’nin üretmiş olduğu silahları açıklamaması insanları düşündürüyor ve şüpheye düşürüyordu. Ta ki İsrail’in İran’a bir gece başlattığı saldırıya kadar. İsrail, İran’ın nükleer füze ürettiği iddiasıyla ABD ve Batı’yı arkasına almayı hedefleyerek İran’a karşı saldırıya geçti. İsrail’in F35’leri ve füzeleri İran semalarında rahatça dolaşırken İran’ın gövde gösterisi şeklinde ilan ettiği füzeler ortada yoktu. Karşı füzeler gönderdiğinde dahi İran füzeleri, Demir Kubbe’yi düşük isabetle delebiliyordu. İran savaş uçakları kendi gökyüzünde dahi uçamadı. İran’ın hava savunma sistemleri ilk iki gün devreye dahi giremedi. İsrail savaş uçakları nokta atışıyla her yeri vurdu ve güvenli bir şekilde ülkesine döndü. İran’ın savaşın dördüncü beşinci gününden sonra kendisine gelmesiyle birlikte İsrail’e yönelik başlattığı yoğun hava saldırısı ABD’yi harekete geçirdi ve saldırılar sona erdi. Bunun üzerine ABD, İran’ın nükleer tesislerine yönelik bir hava harekâtı yaptı ve B2 uçakları ile hedefler vuruldu. Bu olayın ardından Türkiye’nin gizli bir şekilde silah geliştirdiğini düşünenler bu süreçlerin gizli yürütülmesinin ne kadar doğru olduğunu anlamaya, Türkiye’nin gizli bir şekilde silah geliştirdiğine inanmayanlar ise bu süreçlerin gizli yürütüldüğüne inanmak istemeye başladılar. Zira Orta Doğu’da İsrail’in saldırılarına sebep aramaya gerek olmadığının herkes farkına varmaya başladı. Tarihe 12 Gün Savaşları olarak geçen İran-İsrail savaşının ardından İsrail, gözünü Suriye’ye dikti.
İsrail, Suriye’nin topraklarını kapalı kapılar ardında böldü. Bunu uygulayabilmek için başta Süveyda olmak üzere bir iç karışıklığı hedef aldı ve Süveyda kentindeki Dürzi azınlığı harekete geçmeye çağırdı. Süveyda’da sanki Dürzilere zulüm uygulanıyormuş gibi göstererek Dürzileri kendilerine karşı çıkan Arap aşiretlere saldırılar düzenlemeye teşvik etti. Suriye Hükümeti olaya müdahil oldu ve kontrolü ele geçirdi. Bunun ardından İsrail, tüm uluslararası normları ihlal ederek Suriye Cumhurbaşkanlığı başta olmak üzere Savunma Bakanlığı’nı ve çeşitli askeri noktaları hedef aldı. Suriye Cumhurbaşkanını ortadan kaldırmayı amaçlayan bu saldırıların ardından Türkiye bir açıklama yaparak Suriye’nin yeni yönetiminin askeri destek talebinde bulunması halinde destek verileceğini belirtti. İsrail’in Davut ve Abraham Koridoru ile Suriye’nin kuzeyine inen bir yol açma projesi, yalnızca Suriye’yi değil; Türkiye’yi de hedef almaktaydı. Türkiye, Suriye’ye hem siyasi destek hem de gerekirse askeri destek verebileceğini açıklamasının ardından sürece resmen dahil oldu ve İsrail’e Suriye’de yaptıklarının farkında olduğunun ve müdahale edeceğinin sinyalini verdi. Nitekim Suriye, Türkiye’den resmi olarak askeri destek talebinde bulundu ve Türkiye bu talebe olumlu yanıt vererek Milli Savunma Bakanlığı ile Suriye Savunma Bakanlığı arasında askeri işbirliği anlaşması imzaladı. Bu anlaşma Suriye ordusuna danışmanlık hizmeti sunmayı, askeri eğitim vermeyi, Suriye ordusunun savunmasını güçlendirmeyi ve Suriye’de bulunan terör gruplarına karşı birlikte operasyon yapmayı içeriyordu. Bu anlaşmayı Türkiye tarafından İsrail başta olmak üzere Süveyda’daki ayrılıkçı Dürzi gruplara ve PYD/YPG bölgelerine verilmiş bir ültimatom olarak da görebiliriz.
Türkiye’nin İsrail’e karşı kartlarını açık oynaması bununla da sınırlı kalmadı. Türkiye, Suriye’ye saldırıların sürdüğü günlerde İstanbul’da düzenlenen IDEF2025’te Tayfun Blok4 Hipersonik Balistik Füze başta olmak üzere çok sayıda taarruz ve savunma füzesini kamuoyuna duyurdu. Fransız merkezli I24 News, Tayfun Blok4’ün menzilinin 1000 km’nin üzerinde olduğunu ilan etti ve İstanbul ile Tel Aviv’in 1200 km, Antalya ile Tel Aviv’in ise yalnızca 660 km mesafede olduğunu belirterek bu füzenin ilanının İsrail’e mesaj olduğunu yazdı. Bunun yanında Milli Savunma Bakanlığı “Gazap Bombası” olarak adlandırdığı termobarik bombayı ürettiğini açıkladı. Türkiye’nin, İngiltere merkezli The Sun Gazetesi’nin “nükleer olmayan dünyanın en yıkıcı bombası” olarak ilan ettiği Gazap’ı ve IDEF2025’te tanıtımı yapılan Tayfun Blok4 Hipersonik Balistik Füze’yi kamuoyuna duyurmasının sebebi açıktı: Türkiye artık bölgede kartlarını açık oynuyordu. Gerektiğinde İsrail’e, İran’a, Rusya’ya, Avrupa’ya ve hatta ABD’ye mesaj vermekten geri durmuyordu. Trump başa geçtiğinden beri Türkiye-ABD ilişkileri Orta Doğu denkleminde Türkiye’nin menfaatine ilerliyordu. Hatırlarsak geçtiğimiz aylarda Netanyahu, ABD’ye Erdoğan’ı şikâyet etmeye gitmiş ve ilk defa ABD Başkanı tarafından kameralar önünde zor duruma düşürülmüştü. Trump birçok basın açıklamasında Türkiye’nin bölgedeki savaşlara dahil olmaması gerektiğini, çok güçlü bir ordusunun bulunduğunu ve savaşa girmesi halinde İsrail için durumun kötü olacağını dile getirmişti. Türkiye ise şu anda Orta Doğu’da Türkiye’nin ve bölgedeki Müslümanların menfaati için Trump’ın isteği üzerine PYD’ye silahları bırakması için zaman tanıyor. Ayrıca İsrail’in bölgede İran ve Suriye’ye gerçekleştirdiği saldırılara karşı doğrudan müdahale seçeneğini masaya yatırmıyor. Kimi çevreler İsrail ile Türkiye’nin karşı karşıya gelmesi durumunda ABD ve Batı’nın Türkiye’ye karşı İsrail’den yana duracağını belirtse de ben bu konuda farklı düşünenlerdenim. Türkiye; coğrafi konumu, Batı’ya karşı Trump’ın zaman zaman değişen tutumu, Ukrayna’nın Rusya karşısında düştüğü durum gibi sebepler, Avrupa’da günden güne artan İsrail karşıtlığı ve Avrupa’da yaşayan beş milyondan fazla Türk’ün varlığıyla Batı’nın İsrail’in yanında olamayacağının işaretlerini veriyor. Bunun yanında ABD, Türkiye’nin gireceği bir savaşta Türkiye’ye karşı bir cephede yer alamaz. Buna kendi imzasının bulunduğu uluslararası anlaşmalar engel olur. Buna rağmen böyle bir karar alacak olursa Türkiye’nin Orta Doğu’da bir İran olmadığının farkında. Bu gibi sebeplerle ABD ve Avrupa’nın böyle bir durumda İsrail’den yana durmayacağını düşünüyorum. Ayrıca Erdoğan döneminde Suriye’de, Mısır’da, Libya’da, Katar’da ve Filistin’de tarihin doğru tarafında duran Türkiye, Orta Doğu’daki Müslümanların sevgisini kazanmış durumda. Türkiye’nin sözüyle harekete geçecek milyonlarca Müslüman var. “Barış isteyen savaşa hazır olsun” sözü bu anlamda kıymetli bir sözdür. Zira Türkiye, Orta Doğu’da yaşayan Müslümanların artık savaşlardan yorulduğunu düşünüyor ve barışı savunuyor. Ancak Türkiye, karşısında İsrail gibi bir devlet varken savaşa hazır olduğunu çeşitli yöntemlerle kamuoyuna gösteriyor.
Sözün özü; Türkiye, uluslararası normları ihlal ederek komşu ülkelere haksız yere saldıran İsrail tehdidinin farkında ve bu tehdide karşı kartlarını açık oynamaya başladı. İsrail, Avrupa, Rusya ve hatta ABD; Türkiye’nin gücünün ve Orta Doğu’daki etki ağının farkında.
Muhammed Mazhar Şahin
Yorumlar21