Netanyahu dini istismar ederek soykırımı meşrulaştırıyor
- GİRİŞ31.08.2025 09:02
- GÜNCELLEME01.09.2025 08:42
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Gazze'de yürüttüğü savaşı modern dünyanın siyasi ve askeri terminolojisiyle açıklamaktan imtina ediyor. Saldırıları binlerce yıl öncesinin kutsal metinlerine dayanan ilahi bir göreve dönüştürüyor. Kullandığı "Amalek" retoriği, bir siyasi stratejiden çok daha fazlası...Soykırımı meşrulaştıran, çocukların ölümünü bir trajedi olmaktan çıkarıp mesiyanik bir zorunluluğa indirgeyen teo-politik bir manifesto niteliğinde.
AMALEK VURGUSU ÖNEMLİYDİ
Netanyahu, 7 Ekim sonrası yaptığı bir konuşmada, İsrail halkına kutsal metinlerindeki bir buyruğu hatırlattı: "Amalek'in sana yaptığını hatırla."
Bu sıradan bir tarihi gönderme değildi. Referans verdiği 1. Samuel kitabının 15. bölümü, Yahudilerin inancına göre, Tanrı'nın Kral Saul'a verdiği emri içeriyor:
"Şimdi git, Amalek'i vur ve onlara ait olan her şeyi tamamen yok et. Onları esirgeme; erkeklerden kadınlara, çocuklardan emzikteki bebeklere kadar hepsini öldür."
Bu sözler, modern savaş hukukunun ve insanlık vicdanının temelden reddettiği bir topyekun imha emri. Netanyahu'nun bu retoriği bilinçli bir tercihti. Düşmanı, siyasi hedefleri olan bir örgütten çıkarıp, varlığı Tanrı tarafından lanetlenmiş, kökü kurutulması gereken kadim bir kötülüğe (Amalek) dönüştürüyor.
Bu dil, tesadüfen seçilmedi. Nitekim Güney Afrika, Lahey'deki Uluslararası Adalet Divanı'nda İsrail'e karşı açtığı soykırım davasında, Netanyahu'nun bu "Amalek" konuşmasını, soykırım niyetinin en somut delillerinden biri olarak sunmuştur. Savunma Bakanı Yoav Gallant'ın savaşın başında Gazzeliler için kullandığı "insansı hayvanlar" ifadesi de bu ilahi imha emrinin seküler ve ırkçı bir yansımasından başka bir şey değildir.
DÜNYA GÖRÜRKEN NETANYAHU GERÇEKLERİ REDDEDİYOR
Bu kutsal savaş anlatısı, sahadaki acı gerçekleri inkar etmek için de kullanışlı bir araç. Ağustos 2025'te (ve aslında 2024'ün başlarından itibaren) Gazze'de açlıktan ölen çocukların yürek parçalayan fotoğrafları dünyaya yayıldığında, Netanyahu hükümeti bunları tereddütsüz bir şekilde "Hamas'ın sahte propagandası" olarak nitelendirdi.
Oysa aynı günlerde Birleşmiş Milletler, Dünya Sağlık Örgütü ve sayısız yardım kuruluşu, Gazze'de "felaket düzeyinde açlık" yaşandığını, özellikle kuzeyde kıtlığın başladığını ve çocukların yetersiz beslenmeden öldüğünü resmi raporlarla belgeliyordu.
Netanyahu'nun stratejisi, bu somut verileri ve insani krizi görmezden gelerek, her trajediyi "Amalek'in hilesi" olarak sunmaktır. Böylece açlıktan ölen bir bebek, İsrail'in politikalarının bir sonucu değil, düşmanın İsrail'i karalamak için kullandığı bir propaganda aracına dönüşür. Gerçeklik, mesiyanik anlatı uğruna sistematik olarak reddediliyor.
SİYASİ BEKANIN MESİHÇİ MASKESİ
Netanyahu'nun bu teolojik dili kullanmasının ardında, inançtan çok daha fazlası var: siyasi beka. Koalisyonunu ayakta tutan Itamar Ben-Gvir ve Bezalel Smotrich gibi aşırı sağcı, Mesihçi ortakları, savaşı sadece bir güvenlik operasyonu olarak değil, "vadedilmiş toprakların" ilahi iradeyle geri alınmasının bir parçası olarak görüyor. Netanyahu, "Amalek" retoriğiyle hem bu radikal tabanı konsolide ediyor hem de kendi siyasi geleceğini güvence altına alıyor.
Bu strateji, İsrail toplumunu "Ein breira" (Başka seçenek yok) mottosunun ötesine taşıyarak, sonsuz bir görev bilincine hapsediyor. Savaşın siyasi hedefleri, barışın koşulları veya iki devletli çözüm gibi rasyonel tartışmalar anlamını yitiriyor. Çünkü düşman Amalek ise, onunla müzakere edilemez; sadece yok edilir. Barış, bu dünyevi siyasete değil, ancak mesiyanik bir geleceğe ertelenmiş bir umut. Bu yaklaşım, İsrail'i sonu gelmeyen savaş atmosferine mahkum ediyor.
Sonuç olarak, Netanyahu'nun Amalek retoriği, Gazze'deki çocukların ölümünü görünmez kılmakla kalmıyor, onların trajedisini kutsal bir anlatının yakıtı haline getiriyor. En büyük kaybedenler ise sesi duyulmayan, fotoğrafları bile inkar edilen, mesiyanik bir takvimin kurbanı olan çocuklar oluyor.
Bartu Eken / Haber7
Yorumlar3