ŞİÖ 25. Devlet Başkanları Zirvesi: Alaska’dan Şanghay’a Diplomaside Yeni Dengeler

  • GİRİŞ01.09.2025 12:00
  • GÜNCELLEME02.09.2025 08:41

BÜYÜK BELİRSİZLİK ÇAĞINDA ÇOK KUTUPLU GEÇİŞ

Bir büyük belirsizlik çağında yaşıyoruz. Hegemonik rekabet, küresel adaletsizlik, derinleşen krizler ve hibrit tehditler; yeni teknolojilerin sunduğu imkânlar ile birleşince uluslararası zemini giderek daha öngörülemez kılıyor. Geleneksel kurallar ve normlar, güç dengelerinin baskısıyla esniyor; bu da devletleri tek merkezli güven arayışından uzaklaştırıp çok merkezli ve esnek ittifaklara yönlendiriyor. Çok kutuplu geçişin sancıları; yıpratma stratejileri, bölgesel gerilimler ve norm erozyonuyla kendini gösteriyor. Bu ortamda, devletlerin stratejik tercihleri sadece güvenlik haritalarını değil, ekonomik ve toplumsal dinamikleri de yeniden biçimlendiriyor.

ÇOK KUTUPLU DÜNYAYA GEÇİŞ: BELİRTİLER VE DİNAMİKLER

Uluslararası düzenin meşruiyet kaynakları zedelendi. Hukukun ve normların seçici uygulanması, Batı-merkezli tekil anlatının sorgulanmasını hızlandırdı. Aynı zamanda tedarik zinciri kırılganlıkları, iklim kaynaklı göçler ve dijital rekabet; güvenlik tanımını askeri alandan öteye taşıyarak ekonomik, çevresel ve siber boyutları kapsayan çok katmanlı stratejiler gerektiriyor. Bu yeni dönemde ittifaklar daha geçici ve konuya özgü; aktörler ise çoklu platformlarda eşzamanlı pozisyon almak zorunda kalıyor.

ALASKA VE WASHİNGTON: DİPLOMATİK ÇOK MERKEZLİLİK VURGUSU

Alaska zirvesi, tek taraflı Amerikan gücünün küresel sorunlara tek başına çözüm üretme kapasitesinin azaldığını göstermektedir; Rusya gibi diğer kilit aktörlerin yokluğunda kalıcı ve uygulanabilir çözümler üretilememektedir. Bu durum, ABD hegemonyasının sınırlarının belirginleştiğine ve çok kutuplu bir dünya düzeninin giderek daha baskın bir çerçeve haline geldiğine işaret etmektedir. Washington merkezli görüşmeler ise Avrupa Birliği’nin küresel siyasette sınırlı ve çoğu zaman reaktif bir konumda kaldığını ortaya koymaktadır. Bu tespit, AB’nin stratejik özerkliğini güçlendirme ve çok aktörlü diplomaside daha proaktif rol üstlenme ihtiyacını güçlendirmektedir. Alaska ve Washington’daki paralel diplomasi uygulamaları, güncel uluslararası gündemin tek merkezli bir okumayla açıklanamayacağını; devletlerin aynı anda çok sayıda ilişki ağını ve etkinlik sahasını eş zamanlı olarak yönetmek zorunda olduğunu göstermektedir. Bu bağlamda, diplomaside esneklik ile stratejik tutarlılık arasında sürdürülebilir bir denge kurulması gerekmektedir.

ŞANGHAY İŞBİRLİĞİ ÖRGÜTÜ (ŞİÖ)

Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ), ilk olarak 1996 yılında sınır güvenliği ve ekonomik işbirliği odağında Çin, Rusya, Kazakistan, Kırgızistan ve Tacikistan tarafından kurulmuştur. O dönemde “Şanghay Beşlisi” olarak anılan bu oluşum, 2001’de Özbekistan’ın katılımıyla kurumsallaşarak daha geniş kapsamlı bir bölgesel işbirliği mekanizmasına dönüşmüştür. 2017 Astana Zirvesi’nde Hindistan ve Pakistan’ın tam üyeliğe kabul edilmesiyle örgütün coğrafi ve politik kapsamı önemli ölçüde genişlemiştir. Bunu takip eden süreçte, 2021 Duşanbe Zirvesi’nde İran ve 2024 Astana Zirvesi’nde Belarus’un üyeliğiyle ŞİÖ’nün üye sayısı 10 devlete ulaşmıştır. Moğolistan gözlemci statüsünde yer alırken; Afganistan bir dönem gözlemci olarak listelenmiş ancak Eylül 2021’den bu yana aktif bir statü gösterememiştir. Örgüt ayrıca Türkiye’nin de aralarında bulunduğu 14 ülke ile “diyalog ortaklığı” ilişkileri kurmuştur. ŞİÖ’nün stratejik ağırlığı coğrafi ve demografik göstergelerle de desteklenmektedir: üye ülkelerin toplam yüzölçümü, Avrasya kıtasının önemli bir bölümünü kapsamaktadır; örgüt, dünya nüfusunun yaklaşık %40’ını ve küresel gayrisafi millî hasılanın (GSMH) yaklaşık %30’unu temsil etmektedir. Bu ölçek, ŞİÖ’yü yalnızca bölgesel güvenlik alanında değil, aynı zamanda ekonomik ve jeopolitik dengeler üzerinde etkili bir aktör hâline getirmektedir. Üyelik genişlemeleri ve diyalog ortaklıkları, ŞİÖ’nün hem bölgesel işbirliği hem de çok kutuplu uluslararası düzenin oluşumunda artan önemini göstermektedir. Türkiye gibi aktörler bakımından ŞİÖ ile kurulan diyalog kanalları; altyapı ve enerji projeleri, transit koridorların geliştirilmesi ile güvenlik işbirlikleri çerçevesinde hem stratejik fırsatlar hem de riskler barındırmaktadır.

Şanghay İşbirliği Örgütü 25. Başkanlar Konseyi Zirvesi: Küresel Güvenlik ve Diplomasi Üzerindeki Yeni Etkiler

Çin’de başlayan Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) 25. Başkanlar Konseyi toplantısı, yalnızca bölgesel bir işbirliği platformu olmaktan çıkarak küresel düzeyde doğrudan etki yaratma potansiyelini pekiştiriyor. Bu zirveyi olağanüstü kılan yalnızca gündemindeki ağır başlıklar—Ukrayna Savaşı ve güvenlik garantileri gibi küresel güvenlik meseleleri—değil; aynı zamanda bu meselelerin eşzamanlı olarak gelişen diplomatik hareketlerle bütünleşmesidir.

Zirvenin öncesinde gerçekleşen Alaska’daki Donald Trump ile Vladimir Putin arasındaki görüşme, Batı’dan uzak bir bağlamda, küresel güvenlik konularının yeniden şekillendirilmesinin zeminini hazırladı. Bu görüşme, Avrupa Birliği (AB) liderleri ve Ukrayna Cumhurbaşkanı Volodimir Zelensky’nin katılımı olmaksızın gerçekleştirildi. Bu durum, AB’nin küresel diplomasi sahnesindeki etkinliğinin giderek azalmakta olduğuna ve ABD ile Rusya’nın, Avrupa’yı dışlayarak, kendi stratejik hesaplarını masaya yatırdığına işaret etmektedir. Ardından Washington’da yapılan NATO, AB ve Ukrayna temsilcilerinin katılımıyla gerçekleştirilen barış görüşmeleri, bir yandan Trump’ın aktif arabuluculuk çabalarını yansıtırken, AB’nin bu süreçteki pasifleşen rolünü daha da belirginleştirdi.

Diğer bir başlık ise, Zirve öncesinde Zengezur Koridorun 99 yıllığına ABD'ye kiralanması, yalnızca bölgesel bir güvenlik meselesi değil, aynı zamanda Asya’daki büyük güçlerin, stratejik işbirliğini nasıl etkileceğinin göstergesi olarak öne çıkmaktadır.

Ayrıca, Hindistan Başbakanı Narendra Modi’nin, uzun bir aradan sonra bu zirveye katılması, Hindistan’ın küresel siyasetteki yeniden yükselen rolünü simgeliyor. Hindistan’ın zirveye katılımı, Çin ile olan stratejik ilişkilerinin pekiştirilmesi ve Asya’daki çok kutuplu bir düzenin inşasında aktif bir oyuncu olma amacının bir ifadesi olarak okunabilir. Bununla birlikte, Trump’ın Hindistan’a yönelik vergi artışı ve ambargo uygulamaları, küresel ekonomik denklemleri yeniden şekillendirebilecek önemli bir gelişme olarak bu zirvenin arka planında yer alıyor. Tüm bu dinamikler, Şanghay Zirvesi’ni sıradan bir diplomatik toplantı olmaktan çıkarıp, küresel güç dengelerini doğrudan etkileyebilecek bir platforma dönüştürüyor.

Sonuç olarak, 25. Devlet Başkanları Şanghay İşbirliği Örgütü Zirvesi, yalnızca bölgesel güvenlik meselelerinin değil, küresel diplomatik ve ekonomik ilişkilerin yeniden şekillendirildiği bir dönemin habercisi olma özelliği taşımaktadır. Zirveye yansıyan bu stratejik hamleler, Asya’dan başlayarak dünya genelindeki güç dinamiklerinin gelecekteki seyrini belirleyecek önemli bir diplomatik dönüm noktası olarak değerlendirilebilir.

Yıldıran Acar / Siyaset Bilimci

Yorumlar2

  • dengesiz 2 gün önce Şikayet Et
    denge dediğin tamamen ödeme yöntemi (para transferi) bağımlı bir sistem. silahda varsa denge diye birşeyden bahsedilemez zaten.
    Cevapla
  • Mustafa Orhan 2 gün önce Şikayet Et
    Konuya bütüncül bakışınızı yansıtan yorumlar için teşekkür ediyorum.
    Cevapla Toplam 3 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat