İsrail’in Katar Saldırısının Ardındaki Sır: Orta Doğu’da Türkiye Ekseni’ni Kırmak
- GİRİŞ21.09.2025 09:21
- GÜNCELLEME21.09.2025 09:21
İsrail’in son Katar saldırısı bize üç şeyi açık bir şekilde gösterdi.
Birincisi; İsrail, Hamas yöneticilerinin bulunduğu her yeri hedefimizdir sözünde oldukça ciddi. Bu saldırıyla birlikte İsrail’in, sadece Filistin değil bölge genelinde Hamas bağlantısı gördüğü her aktöre karşı bir tehdit dili geliştirdiği artık tartışmasız bir gerçek.
İkincisi; ABD, Orta Doğu’daki en büyük askeri üssünün bulunduğu Katar’ı korumayı bırakın, İsrail’in saldırısını kınayamadı bile. Oysa ABD ile Katar arasında çok yönlü geniş bir askeri anlaşma vardı. ABD’li yetkililer daha birkaç ay önce Doha’ya geldiklerinde, “Katar artık bizim güvencemiz altında” dememişler miydi? ABD Başkanı Trump, Katar’ı kendisine en yakın ülkelerden biri olarak göstermemiş miydi? Ne oldu peki o anlaşmalara, verilen güvence dolu sözlere, edilen övgülere? İsrail ABD üretimi F-35’lerle saldırırken, ABD’nin kendi savaş uçağını fark edemediğine inanabilir miyiz? Yoksa Orta Doğu’da ABD’nin dahi siyasetini yönlendiren, gözü kulağı gibi hareket eden bir Siyonist aklın varlığını mı kabul edeceğiz? İlkine inananlar, bir gün İsrail savaş uçaklarını Ankara veya İstanbul semalarında gördüklerinde belki hakikate uyanacaklardır; fakat ülkemizin yıllarını bu ferasetsizlik yüzünden kaybetmeye tahammülü yoktur, olmayacaktır da.
Üçüncüsü ise; İsrail’in saldırı gerçekleştirdiği iki ülkede de Türkiye’nin askeri üssü bulunuyor ve bu ülkelerle askeri ittifakı mevcut. Bu ülkeler Suriye ve Katar. 2017’deki Körfez krizinde Katar’a üs kuran Türkiye, bölgede ciddi bir güven tesis etmişti. 2011’den 2024’e kadar Suriyelilere, muhaliflere ve bugünün iktidarına verilen destekler de Orta Doğu’da Türkiye’ye duyulan güveni pekiştirdi. Bu güven, ABD’nin etkisinin kırılmasına yol açarken, İsrail’in sınır tanımayan saldırganlığına da bir uyarı olarak algılandı. Zamanla bu güven, Orta Doğu’da bir Türkiye eksenine doğru evrilmeye başladı ve bu eksen bugün daha görünür hale geliyor.
ABD ve İsrail, bölgede kendilerine biat eden bir düzen istiyor. Güçlü ve bağımsız bir ülke ise her zaman İsrail’in varlığına doğrudan tehdit anlamına geliyor. İran, Yemen, Filistin, Lübnan, Suriye ve son olarak Katar; İsrail’in hedef tahtasına yerleşmiş durumda. İsrail’in bu saldırılarla Türkiye’ye de gözdağı vermek istediği ortada. Ancak başta Netanyahu olmak üzere Tel Aviv yönetimi, Türkiye’ye yönelik doğrudan bir saldırının bölgede kendi sonlarını hazırlayacağını çok iyi biliyor. Bu nedenle İsrail, Türkiye’yi açıktan tehdit etmese de ABD ve Avrupa nezdinde hedef göstermeye, kara propaganda ile baskı kurmaya devam ediyor. Diğer taraftan Suriye’de Türkiye’nin sinir uçlarına dokunacak operasyonlar düzenliyor ve bu ülkenin istikrara kavuşmasına asla izin vermeyeceğini açıkça gösteriyor. Katar saldırısı ise ayrı bir dönüm noktasıdır; çünkü Katar, barış odaklı diplomasi için samimiyetle mücadele eden nadir ülkelerden biridir. İşte bu saldırı ABD içinde de çelişkiler yarattı, Batı’dan ise İsrail’e yönelik ciddi eleştiriler geldi. Buna rağmen İsrail el yükseltti ve Katar ile Hamas’ı barındıran Türkiye’yi üstü kapalı tehdit etti. Ancak bu tehdidin sahada gerçeğe dönüşmesi imkânsızdır; çünkü böyle bir girişim İsrail’in Orta Doğu’daki sonunu getirecek bir hata olur.
Bir gerçeği artık kabul etmek gerekiyor: Bölgede Türkiye-İsrail çatışmasının giderek yaklaştığı bir döneme girmiş bulunuyoruz. Türkiye bugün böyle bir savaşı arzulamıyor; öncelikli hedefi güç biriktirmek ve İslam dünyasını tek bir safta birleştirmek. Türkiye için esas olan, bölgede kanın artık durmasıdır. Yürütülen diplomasi de tamamen bu ilkeye dayanmaktadır. Bununla birlikte ihtiyaç halinde savaştan geri durmayacağı mesajını hem İsrail’e hem de bölgedeki müttefiklere açıkça veren Türkiye, ABD’ye karşı büyüyen güvensizlik ortamını da avantaja çevirmeyi hedefliyor. Bu bağlamda, Türkiye ve Pakistan öncülüğünde İsrail’e karşı yeni bir askeri ittifak kurulması gerektiği görüşü bölgede giderek daha çok dillendiriliyor. Bunun ilk adımı, Pakistan ile Suudi Arabistan arasında imzalanan askeri anlaşmayla atıldı. Bundan sonra benzer anlaşmaların Türkiye-Pakistan ekseninde diğer Müslüman ülkelerle yapılacağı kanaati oldukça güçlü. İsrail’in Türkiye merkezli ekseni baltalama çabalarına rağmen, Doha’daki zirveden ortak bir cevap çıkmamış olabilir; ancak Türkiye ve Pakistan’ın bölgede İsrail’e karşı yeni bir askeri denklem kurma kararlılığı sürmektedir.
Türkiye, İsrail’in saldırgan politikaları karşısında Orta Doğu’daki milyonların umududur. Bu umut her şartta korunmalı, Türkiye üzerine bağlanan beklentilere sahip çıkılmalıdır.
Son söz ve bir soru:
Türkiye, İsrail ile savaşabilecek kapasiteye sahiptir.
Peki sizce, İsrail Türkiye ile savaşmayı göze alabilecek bir cesarete sahip midir?
Muhammed Mazhar Şahin
Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol