Yavuz Bülent Bakiler’in ardından
- GİRİŞ29.09.2025 08:40
- GÜNCELLEME29.09.2025 08:44
Türk şiirinin büyük ustalarından Yavuz Bülent Bakiler’i kaybetmenin derin hüznünü yaşıyoruz. O, Türk milletinin sevdalısı, Türk dilinin yılmaz ve yorulmaz mücahidiydi.
Son yıllarda hakkında çok sayıda asılsız vefat haberi çıkmıştı. Biz telaşla numarasını aradığımızda gülerek: “Aziz kardeşim, beni öldürmek istiyorlar ama ben yaşıyorum.” derdi.
Kendisiyle nice programlarda bulunduk, uzun yolculuklara çıktık. Şimdi o günler, unutulması mümkün olmayan hatıralar arasında kaldı.
Bakiler usta bir edebiyatçı olmanın yanı sıra Türkiye’nin önde gelen hatiplerinden biriydi. Ne anlatırsa anlatsın, dinlememek imkânsızdı. Kürsüleri hakkıyla doldurur, kendisini dinletirdi.
Üniversitenin ilk yıllarında kalabalık karşısına çıkmaktan çekinen bir gençken Namık Kemal’in “Osmanlı’nın gerilemesi, dilin bozukluğundandır.” sözü hayatının dönüm noktası olur. O günden sonra, “Okumaktan başka çıkış yolumuz yoktur.” diyerek daha fazla okumaya, dilini geliştirmeye ve kelime dağarcığını genişletmeye çalışır.
Hatipliğini çok okumaya borçlu olduğunu söylerdi. Kürsülere ya da ekranlara çıkıp ı’layarak konuşanlardan. iki de bir ‘şey’ diyenlerden hiç hazzetmezdi.
Lise yıllarımda Bakiler’i kitaplarını sular seller gibi okumuş, diline hayran kalmıştım. İstanbul’da üniversiteyi kazandığımda ilk işim, fakültenin en büyük salonunda onunla bir program yapmak oldu. O gün Türkçe üzerine öyle muazzam bir konuşma yaptı ki, şu sözleri hâlâ aklımdadır:
“Dil olmadan edebiyat olmaz, dil olmadan millet olmaz. Dil olmadan din dahi olmaz; çünkü İslam’ın zenginliklerini diliniz olmadan anlatamazsınız.”
Atatürk Düşmanı mıydı?
Bakiler, Türkçenin sancaktarıydı. Milletinin dilini davası edindi. Her konuşmasında kütüphanesiz evleri gündeme getirirdi:
“Bizim annelerimiz evlendiklerinde baba evinden sadece bir tek kitapla çıkarlar. Evlerimizde kütüphane yoktur. Kütüphanesiz ev, mağara karanlığından farksızdır.” derdi.
Sokak Türkçesine sıkışmış kuşakların dramını anlatır, “Gittim, geldim, baktım, gördüm…” gibi birkaç kelimeyle sınırlı bir ifade dünyasının milletin ufkunu da daralttığını söylerdi. Türkiye’de din düşmanı olan kesimlerin aslında dile de düşman olduklarını belgelerle açıklardı.
Bakiler, dil üzerine oynanan oyunları cesurca eleştirdi. 1930’larda uygulanan dil politikalarının milletimizi karanlığa sürüklediğini her fırsatta dile getirdi. Bu yüzden de kimi çevrelerce haksızca “Atatürk düşmanı” ilan edildi. Oysa o, şahısları değil, yanlış politikaları eleştiriyordu. Ama kendilerine Atatürk’ü kalkan yapanların hür düşünceye tahammülü bile yoktu. Bakiler’in vefat haberinden sonra bile bu sebeple kin kusanları gördük.
Edebiyat Tarihine Adını Yazdırdı
Yavuz Bülent Bakiler, Türk dünyasını şiirlerinde ve yazılarında sıkça işleyen nadir edebiyatçılarımızdandı. Bakiler’in kalemi sadece Sivas’ın, Malatya’nın, Anadolu’nun değil; Bakü’nün, Karabağ’ın, Üsküp’ün, Kosova’nın da sesi oldu. “Haysiyet sahibi herkes, Türkiye dışındaki soydaşlarına yakın olmak zorundadır.” diyerek Türk aydınlarını büyük coğrafyamıza karşı sorumluluk üstlenmeye çağırdı.
İsmini geniş kitlelere duyurmaya vesile olan Üsküp’ten Kosova’ya, Türkistan Türkistan, Azerbaycan Yüreğimde Bir Şahdamar gibi eserlerini gözyaşlarıyla yazdığını söylerdi. Ağlayarak kaleme aldığı bu kitaplar, okuyucularının da kalbine aynı sızıyı düşürdü. Türk okuru Bakiler’i sahiplendi, milyonlarca okura ulaştı.
Kalemini içinden çıktığı milletin, millet olma vasfını kaybetmemesi için kullandı. Millet tanımını, edebiyatı olan topluluk olarak yaptı. Şiirinde Arif Nihat Asya’nın ihtişamı, Necip Fazıl’ın derinliği, Nihal Atsız’ın idealizmi, Osman Yüksel Serdengeçti’nin mücadele ruhu vardır. Ama en önemlisi, bütün bu tesirleri kendi şahsiyetinde eritip özgün bir edebiyat damarı açmayı başardı.
Şiirleri ve nesirleriyle adına Türk edebiyatı tarihine altın harflerle yazdırdı. Lisedeki edebiyat öğretmeni Mustafa Ateş’in “Yavuz Bülent’in gün gelecek edebiyat tarihine geçeceksin.” sözünü boşa düşürmedi.
FETÖ’nün Allah Belasını Versin!
Yavuz Bülent Bakiler, Türkiye Yazarlar Birliği’nin kurucularındandı. TYB’yi önemser, toplantılarına da sağlığı elverdikçe katılırdı. İslâm’a bütün gönlüyle, samimi bir şekilde bağlıydı. Her fırsatta kendisinin Turancı olduğunu söyler, bunun gerekçelerini de anlatırdı.
Türk dünyasına ilgisinden dolayı bir dönem FETÖ’nün oralarda açtığı okullara sempatiyle yaklaştı. Bu durumu ben, şair duygusallığına bağlardım. Şairler çabuk etkilenirler. Genellikle akılla değil, duygularıyla meseleleri okumaya çalışırlar.
Yavuz Bülent Bakiler, memleketi Sivas’ın şahsına olan vefasızlığını her seferinde dile getirirdi. Biz de bunun üzerine dönemin Sivas Valisine ulaşıp büyük şaire bir vefa gecesi yapmayı teklif ettik. Sağ olsun, valinin himayesinde mükemmel bir program yaptık. Program basında geniş yankı bulunca edebiyat dünyasında dedikodu yapmakla meşhur bazı kötü niyetli kişiler, Bakiler’in geçmiş dönemlerdeki konuşmalarını gündeme getirip işi iftiraya kadar götürdüler.
Ben de bunun üzerine, gece Yavuz Bülent Bakiler’e hakkında tezviratta bulunanlara fırsat vermemek için bir açıklama yapmasının uygun olacağını belirttim. Bunu görüntülü olarak kayda alacağımı söyledim. “Tabii ki” dedi ve o kayıtta defalarca, “FETÖ’nün ve destekçilerinin Allah belasını versin.” dedi. “Türk devletinin ve kahraman ordumuzun düşmanları benim de düşmanımdır.” diye ekledi.
Veda
Yavuz Bülent Bakiler, bir dönem halk otobüsünde çekilen fotoğrafıyla gündeme geldi. Görenler, ülkenin en büyük şairlerinden birinin toplu taşımayla seyahat etmesine şaşırmıştı. Bunun üzerine, “Makam arabam yok, şahsıma ait arabam da yok. 16 milyonluk İstanbul’da hiçbir kimseden farkım yok.” diye açıklama yaptı.
Onun için edebiyat, halkın nabzını tutmakla mümkündü. “Gerçek şair sokakta olmalı, sokağın nabzını tutmalı.” derdi. Milletinin bütün değerleriyle barışık bir münevverdi. “İslâm’ın ve Türk’ün düşmanları düşmanım, dostları da dostumdur.” derdi.
Vatansever bir aydın olarak Anadolu’yu karış karış gezip insanları uyandırmaya çalıştı. Şiirleriyle, kitaplarıyla, konferanslarıyla bir milletin hafızasını inşa etti. Türkiye ile diğer Türk ülkeleri arasında kültürel köprüler kurulması amacıyla belgeseller çekti, kitaplar yazdı.
“Ölürse tenler ölür, canlar ölesi değil.” demiş büyük şairimiz. Yavuz Bülent Bakiler bugün bedenen aramızdan ayrılsa da, Anadolu’dan Türkistan’a kadar uzanan coğrafyanın kalbinde yaşamaya devam edecektir. Aziz ruhu şad olsun.
Mahmut Bıyıklı / Haber7
Yorumlar25