Moskova’da yeni dönem: Suriye’nin yönü
- GİRİŞ21.10.2025 09:17
- GÜNCELLEME21.10.2025 09:17
Suriye’nin yeni Cumhurbaşkanı Ahmed el-Şaraa’nın Moskova ziyareti, sadece diplomatik bir temas değil, Ortadoğu’daki güç dengelerinin yeniden tanımlandığı bir dönemin habercisi oldu. Bu ziyaret, hem Suriye’nin yeni dış politika rotasının ipuçlarını verdi hem de Rusya’nın bölgedeki varlığını nasıl yeniden konumlandırmak istediğini açıkça gösterdi.
Yeni Suriye’nin Yön Arayışı
El-Şaraa’nın Kremlin’e yaptığı bu ilk resmi ziyaret, Beşar Esad döneminden sonra Suriye’nin “yeni döneme” nasıl girdiğini anlamak açısından sembolik bir anlam taşıyor.
Şaraa, Moskova’ya ne Esad’ı iade istemeye gitti ne de yalnızca protokol icabı bir görüşme yapmaya. Ziyaretin ardındaki gerçek neden, Suriye’nin içinde bulunduğu ekonomik darboğaz ve güvenlik açmazıydı.
Ülke, kuzeyde Amerikan destekli SDG ve YPG güçlerinin, güneyde İsrail’in, doğuda ise Amerikan üslerinin gölgesinde fiilen bölünmüş durumda. Batı, “yumuşama” söylemlerine rağmen yaptırımları gevşetmedi, mali yardımlar sembolik düzeyde kaldı. Şaraa’nın ifadesiyle Suriye’nin yeniden inşası için 600 ila 900 milyar dolar gerekiyor — ve bu miktarı ayırmaya niyetli bir Batılı ülke yok. Dolayısıyla Şam, gözünü yeniden Moskova’ya çevirdi.
Üsler, Ekonomi ve Güvenlik Denkleminde Yeni Pazarlık
Suriye yönetiminin elindeki en büyük koz, Tartus ve Hmeymim’deki Rus askeri üsleri. Moskova açısından bu üsler, yalnızca Akdeniz’deki lojistik merkezler değil, aynı zamanda Afrika ve Ortadoğu’daki operasyonel derinliğin sigortası.
Askerî muhabir Oleg Blokhin’in ifadesiyle, “Şaraa üsler karşılığında dört temel şey isteyecek: yakıt, tahıl, silah ve para.” Bu, ekonomik çöküşü hafifletmek kadar, merkezi otoritenin elini güçlendirmeyi de amaçlıyor. Rusya’nın “özel askeri operasyon” yükü altında olduğu bir dönemde bu pazarlık, iki tarafın da çaresizlikten doğan bir karşılıklı bağımlılığa dönüştü.
Moskova, üsleri koruyarak Akdeniz’deki varlığını sürdürecek; Şam ise gıda, enerji ve askeri destek karşılığında siyasi özerkliğini kısmen devredecek. Bu, Suriye’nin yeni dönemde bağımsızlık değil, “stratejik esneklik” üzerine inşa edilen bir dış politikaya yöneldiğini gösteriyor.
Rus Uzmanların Değerlendirmeleri ve Rus Medyasında Yansımalar
Rus medyası ve uzman çevreleri, Ahmed el-Şaraa’nın Moskova ziyaretini yalnızca bir diplomatik jest olarak değil, Suriye’nin yeni döneminin “meşruiyet sınavı” olarak gördü. Kremlin’in kapılarını açması, Moskova’nın Şam’daki yeni yönetimi fiilen tanıdığı anlamına geliyor. Ancak bu tanıma, koşulsuz bir ittifak değil; dikkatle örülmüş stratejik bir denge politikasının parçası.
İzvestia gazetesi, görüşmeyi “Suriye’nin Rusya ile ilişkilerde yeniden denge arayışı” olarak yorumladı. Haberde, “Suriye’de iktidar değişikliğinden sonra Moskova’nın temkinli bir bekleyiş içinde olduğu, Şaraa’nın ziyaretiyle bu bekleyişin yerini kademeli yakınlaşmaya bıraktığı” vurgulandı.
Rusya Uluslararası İlişkiler Konseyi’nden Anton Mardasov, Kremlin’in Suriye’ye yaklaşımını şu sözlerle değerlendirdi:
“Rus askeri üsleri, Şam’ın iç dengelerinde yalnızca güvenlik unsuru değil, aynı zamanda politik meşruiyetin dayanağı haline geldi. Yeni yönetim, Rusya’nın varlığını Amerikan nüfuzuna karşı bir denge unsuru olarak kullanmak istiyor. Moskova da bunu, bölgedeki stratejik varlığını pekiştirmek için fırsata dönüştürüyor.”
Orta Doğu uzmanı Kirill Semenov ise Kremlin’deki görüşmenin anlamını şöyle özetledi:
“Bu temas, Rusya’nın gözünde yeni Suriye yönetiminin meşruiyetini kesinleştirdi. Moskova artık Şam’ı geçici bir aktör değil, kalıcı bir ortak olarak görüyor. Üsler konusundaki anlaşmalar gözden geçirilebilir, ama Rusya’nın bölgedeki askeri mevcudiyetinin temeli değişmeyecek.”
Benzer bir analiz, Ulusal Savunma Dergisi Genel Yayın Yönetmeni İgor Korotçenko tarafından da dile getirildi. Korotçenko, Rusya’nın askeri-teknik işbirliğini yeniden başlatma niyetinde olduğunu vurgulayarak, “Hmeymim ve Tartus yalnızca askeri üsler değil; Suriye’nin yeniden inşasında lojistik ve güvenlik merkezleridir” dedi. Ona göre Şam, bu üslerin varlığını artık dış baskının değil, ulusal güvenliğin teminatı olarak görüyor.
Ekonomi alanında çalışan Rus uzman Vladimir Akhmedov ise farklı bir noktaya dikkat çekti. Ona göre mesele sadece üslerin statüsü değil, bu üslerin çevresinde yeniden inşa edilecek ekonomik ağ.
“Savaş yıllarında imzalanan birçok enerji ve altyapı anlaşması artık güncellenmek zorunda. Rus şirketleri Suriye’de faaliyetlerine dönmeye hazırlanıyor. Özellikle petrol alanında Tatneft’in dönüşü sembolik değil; ekonomik yeniden entegrasyonun ilk işareti.”
Askerî muhabir Oleg Blokhin, Kremlin-Şam hattındaki pazarlığın çerçevesini oldukça açık ifade etti:
“Rusya için üsler vazgeçilmez, Suriye içinse yaşamsal kaynaklara ulaşmanın anahtarı. Şaraa yakıt, tahıl, silah ve para talep ediyor. Moskova bu talepleri üslerin devamı için meşru bir takas olarak görüyor.”
Bir diğer uzman, Al-Shami, iki ülke arasındaki askeri işbirliğinin geleceğini “esneklik” kavramıyla açıklıyor:
“Yeni yönetim ideolojik değil, pragmatik davranıyor. Bu esneklik, Rusya’nın Suriye’de kalıcı olmasına ve Şam’ın da kendi manevra alanını korumasına olanak sağlıyor.”
Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’un sözleri ise tüm bu stratejik aklın diplomatik çerçevesini çiziyor:
“Suriye’deki varlığımız yalnızca askeri amaçlı değil. Yeni koşullar, üslerimizin işlevini insani yardımla ve bölgesel istikrarla ilişkilendirmemizi gerektiriyor.”
RIA Novosti ve Kommersant gibi gazeteler, Lavrov’un bu açıklamasını “Moskova’nın yeni Suriye politikasında yumuşama sinyali” olarak yorumladı.
Bu bakış açısına göre, Rusya artık yalnızca askeri bir güç değil; bölgesel bir düzen kurucu aktör olarak kalıcılaşmak istiyor.
Kısacası, Rus uzman çevrelerinde hâkim olan kanaat, “Rusya-Suriye ilişkileri, eski ittifak reflekslerinden çok, karşılıklı bağımlılığa dayanan yeni bir denge modeli” yönünde.
Şam Moskova’yı yeniden kazanırken, Moskova da Suriye’de kalmanın bedelini yeniden tanımlıyor.
Batı Medyasında Yansımalar: Pragmatizm ve Hayal Kırıklığı
Batı basını ise ziyareti soğukkanlı ama temkinli yorumladı. The Guardian, “Moskova’nın Şam’daki askeri üslerini koruma ve yeni yönetimle ilişkilerini düzeltme çabası”na dikkat çekti. The New York Times, “Her iki lider de ilişkilerde yeni bir sayfa açmak istiyor” derken, France24 Esad meselesinin ve üslerin kamuoyuna açık biçimde gündeme getirilmemesini “diplomatik bir sessizlik stratejisi” olarak değerlendirdi.
Ancak en açık yorum Reuters’tan geldi: “El-Şaraa’nın Moskova ile geçmiş anlaşmalara bağlı kalacağını açıklaması, Rusya’nın Suriye’deki üslerinin güvende olduğu anlamına geliyor.” Bu ifade, Batı medyasında açık bir hayal kırıklığıyla yankı buldu; çünkü bu gelişme, Şam’ın Batı’ya değil, yeniden Rusya’ya yöneldiğini gösteriyordu.
Sonuç: Yeni Suriye’nin Gerçek Yönü
Kremlin’de gerçekleşen bu görüşme, bir diplomatik temas olmanın ötesinde, savaş sonrası Suriye’nin geleceğini şekillendiren bir “jeopolitik yeniden başlangıç” niteliği taşıyor. El-Şaraa’nın Rusya’ya yönelimi bir tercihten çok bir zorunluluk gibi görünse de, bu zorunluluk Suriye’ye belli bir manevra alanı da sağlıyor.
Rusya, üslerini ve nüfuzunu koruyarak bölgesel denklemde elini güçlendiriyor; Şam ise Moskova’nın gölgesinde de olsa yeniden devlet kapasitesini inşa etmeye çalışıyor. Fakat bu ilişkinin temelinde, karşılıklı ihtiyaçtan doğan zorunlu bir pragmatizm yatıyor.
Bugün için “yeni Suriye”, bağımsız bir aktörden ziyade, kendi ayakta kalma stratejisini Moskova ile aynı denkleme yerleştiren bir rejim görüntüsü veriyor.
Ama bu bile, yıllar süren iç savaşın ardından Şam için bir ilerleme sayılabilir — çünkü artık savaş değil, denge siyaseti konuşuluyor.
Yıldıran Acar
Siyaset Bilimci
Yorumlar8