Gazze’nin yarası derin, Türkiye’nin desteği kararlı

  • GİRİŞ25.10.2025 09:04
  • GÜNCELLEME26.10.2025 10:19

7 Ekim 2023’ten sonra Gazze’ye yönelik siyonist işgal rejiminin saldırıları doğrudan sistematik bir insanlık krizine dönüşmüş durumda. 

Gazzelilere “Ölümlerden Ölüm Beğen” Deniyor. 

Açlık, sağlık sisteminin çöküşü, altyapının hedef alınması ve tüm dünyanın gözleri önünde yaşanan kitlesel felaket... 

“Ateşkes” olsa da Gazze hâlâ sadece bombalanmıyor, insanlık onuru da sistematik biçimde yerle bir ediliyor.

BM başta olmak üzere birçok uluslararası kuruluşun da teyit ettiği gibi, 7 Ekim sonrasında ortaya çıkan tablo dehşet verici. Gazze’de nüfusun neredeyse tamamı akut gıda güvensizliği ile karşı karşıya bırakılmış. 

Açlık nedeniyle 500’den fazla insan hayatını kaybetmiş; bunların neredeyse yarısı çocuk. 

Ateşkes öncesi sıcak yemek bulmak haftalar boyunca imkânsızdı. Hastaneler ya doğrudan bombaların hedefi oldu ya da temel tıbbi malzeme yetersizliği nedeniyle kapatıldı. 

Temiz suya erişim neredeyse tamamen ortadan kalktı; çok şükür ki İHH başta olmak üzere Türkiye’den temiz su sağlanmaya başlandı ateşkes sonrasında. 

Hijyen koşulları felaket boyutuna ulaştı. Yetersiz beslenmenin sonuçları erken doğumlar, bebek ölümleri ve önlenebilir hastalıklarda ciddi artış olarak kendini gösterdi.

Engellere Rağmen İnsani Yardım Çabası Var.

Bu durum, doğrudan insanlığa karşı işlenen suçların ve etnik temizlik politikalarının bir sonucu. BM ve diğer kuruluşlar, Gazze’deki bu durumu açıkça “kıtlık”, “felaket” ve “soykırım” olarak nitelendiriyor. 

Ne var ki, tüm bu uyarılara rağmen, uluslararası hukuka aykırı biçimde insani yardım girişleri siyonist işgal rejimi tarafından sistematik olarak engelleniyor, hatta ateşkes sonrası bile “uyduruk” bahanelerle engellenmeye çalışılıyor.

Ateşkes öncesi Refah, Kerem Şalom ve Erez geçiş kapıları sık sık kapatıldı. Sınırda 22 binden fazla yardım tırı haftalar aylarca bekletildi. Günlük 600 tır geçişi oluyorken, 7 Ekim sonrası bu geçişler sonlandı veya çok düşük seviyelere indi. Ateşkes sonrası bile ortalama günlük 89 tır geçişi söz konusu. 

İnsani yardımlar sınır kapılarından geçse bile, içerideki dağıtım süreci başka engellerle boğuştu: Güvenlik tehditleri, dağıtım izinleri ve zaman zaman konvoylara yönelik bombalama ya da keskin nişancı saldırıları. Bu saldırılarda, (Eylül 2025 itibariyle) BM personeli dahil 531 insani yardım çalışanı hayatını kaybetti. 

Dahası, bazı yardım malzemeleri, siyonist işgal rejiminin desteklediği silahlı çeteler tarafından gasp edildi. UNICEF’in çocuklar için gönderdiği gıdalar bile bu gruplar tarafından silah zoruyla ele geçirildi. 

Ateşkes ilan edilse de yardım erişimi hâlâ sınırlı; tehlike tam anlamıyla geçmiş değil, zaman zaman siyonist işgal rejimi bombalarını Gazze’ye yağdırıyor.

Türkiye’nin İnsani Yardımları Devam Ediyor.

Bu büyük felaket karşısında Türkiye, hem devlet hem de toplum olarak önemli bir insani sorumluluk üstlenmiş durumda. 

7 Ekim’den ateşkes sürecine kadar 101.271 ton yardım malzemesi Türkiye’den Gazze’ye ulaştırılmak üzere gönderildi. Ancak büyük bir kısmı geçiş kısıtlamalarına takıldı. 

Ateşkesin ardından Türkiye yardımlarını artırma yönünde harekete geçti. Türkiye’nin sivil toplum gücünün de destekleri ile 900 tonluk insani yardım malzemesi taşıyan “17. İyilik Gemisi”, Refah kapısından Gazze’ye iletilmek üzere Mısır’ın El-Ariş Limanı’na yollandı. Zor da olsa yardımlar Gazze’ye girmeye başladı. 

Öte yandan, Türkiye’nin çabaları sadece insani yardım göndermekle sınırlı değil. Gazze’den hasta ve yaralı tahliyelerinde de Türkiye önemli rol oynadı. Kasım 2023’ten bu yana 2 bine yakın Gazzeli Türkiye’ye getirildi. Farklı şehirlerde tedavi, barınma ve psikososyal destek imkanları sağlanıyor. 

Ayrıca Gazzeli üniversite öğrencilerine harç muafiyeti ve yatay geçiş hakları gibi önemli destekler sunuluyor. Bu destekler, sadece fiziksel ihtiyaçları karşılamakla kalmadı; aynı zamanda moral ve dayanışma açısından da derin bir anlam ifade ediyor.

Geldiğimiz noktada, insani yardım artık sadece bir lojistik ya da sağlık meselesi değil. Bu, doğrudan siyasi irade, diplomatik mücadele ve insani diplomasi gerektiren bir konu. Ateşkese rağmen de yardımların engellenmesi, uluslararası hukukla bağdaşmayan, açıkça cezalandırma ve yıldırma politikalarının bir parçası olarak uygulanıyor.

Bu nedenle, Türkiye’nin mevcut kararlılığı ne kadar değerli olsa da önümüzdeki süreçte daha bütüncül, stratejik ve çok taraflı adımlar atılması gerekiyor. 

Prof. Dr. Faruk TAŞCI / Haber7

Yorumlar4

  • Beyhan 3 gün önce Şikayet Et
    Bombalarla yıktıkları bu yeri kendi kültürel baskı ve hegemonyasında tutmak isteyen Abd Gazze de savaş/barış müdahalesinin ardından askerî siyasî güç olarak yerini alma yolunda buralar kültürel emperyalizmle kültürel savaşa eviriliyor
    Cevapla
  • Dünya 5ten büyük 4 gün önce Şikayet Et
    Abi bi ara özeleştiride yapsak... 250 esir alınmış, '7Ekim2023'de, 1150 cıvarında karşı tarafa kayıp verdirilmiş (yarısı silahlı, yarısı silahsız), adına nedense 'Aksa Tufanı' ismi verilmiş... rehine alarak, Mescidi Aksaya ne gibi fayda sağlanacaktı? Kâr zarar durumu nasıl? Hesaplama hatası varmı? İstişaresi iyi yapılmamış eylemlerden uzak durulması gerekmezmi? İranamı danışıldı yoksa?
    Cevapla
  • Talip 4 gün önce Şikayet Et
    Bisn önce gazzeye, drnuz yoluyla ulaşımın yolu açılmalı, isrsil itleri filistin karasularindan gazze açıkları dan defedilmeli, yarfımkat drnizden rahatca tüm gazzeye ulaştırılmzlı , yoksz geridi boş işker refah mefah geçkci, iseail istediği an kapıyı kapatıyor, böyle bir zulum dünta tarihinde yom , görülmedi, bu zihniyet derhal yokedilmeli, insanlık nesline bela bir nesil bu ,
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • Fahrettin köroğlu 4 gün önce Şikayet Et
    Elhamdüllah
    Cevapla Toplam 5 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat