Sudan’da yaşananlar Gazze’den Bağımsız değil
- GİRİŞ07.11.2025 13:37
- GÜNCELLEME07.11.2025 13:37
Sudan’da kan ve gözyaşı yıllardır devam ediyor ancak özellikle son bir haftadır Sudan’da yaşanan katliamlar insanlık suçunun hangi boyutlarda olduğunu ve dünyanın bu soykırımları yalnızca izlemekle yetindiğini gözler önüne serdi.
Peki yıllardır süregelen iç savaş neden özellikle son bir haftada soykırıma dönüştü?
Bu sorunun birden fazla cevabı var ancak burada iki önemli cevabı zikretmeliyim:
1. 2022 yılında Sudan Ulusal Egemenlik Konseyi Başkan Yardımcısı olan, şimdilerde Hızlı Destek Kuvvetlerinin Komutanı Dagalo ayrılıkçı hareketin fitilini yakmış ve General Burhan’a isyan ederek iş savaşı başlatmıştı. Bu olayın ardında yalnızca BAE’nin olduğu düşünülen bir sürecin ardından BM Genel Kurulunun 2023 yılındaki oturumunda Netenyahu, olayın ardındaki asıl gücün kendileri olduğunu ifşa eden bir açıklama yapmış ve “Sudan haritasını göstererek bu ülkenin yönetiminde söz sahibi olmamız gerekiyor.” demişti. O günlerde Sudan’da iç savaş tekrar başlamış, Hızlı Destek Kuvvetlerine gerekli paralı asker ve ekipman desteği göndermeye başlamıştı. Bu adım Sudan’da İsrail-BAE ittifakının ilk örneği olmuştu.
2.Arap coğrafyası ve İslam alemi Gazze konusunda yıllardır İsrail’e karşı beraberce bir dik duruş gösterememişti. Bunun en büyük sebeplerinden biri de Hamas’ın destekçisi ve Hamas’ın karşıtı ülkelerin oluşu ve elbette İsrail çekincesi idi. Özellikle Doha saldırısından sonra Hamas’ın taraftarı veya karşıtı fark etmeksizin tüm Arap ve İslam alemi İsrail’in karşısında Katar’ın yanında durdu. Durdukları yerde Hamas da bulunduğu için bu ülkeler aynı zamanda İsrail’e en yüksek perdeden tepki göstermeye ve kendi ülkelerini gelecekteki muhtemel İsrail saldırılarından koruyabilmek için ABD’nin yanında farklı güvenlik mimarileri aramaya başladılar. Bu durum aslında İsrail ve ABD’nin hiç işine gelmedi. Çünkü senelerdir İsrail Gazze’de soykırım işlerken bazı Arap ülkeleri çeşitli siyasi sebeplerden ötürü İsrail’i kınamaktan öteye geçemiyordu. Oysa Doha saldırısı her şeyi değiştirdi. İslam aleminin İsrail karşısındaki güçlü duruşu ve ABD’yi İsrail’e karşı adım atmaya zorlayan baskılar; hem uluslararası arenada İsrail’i zor bir durumda bıraktı hem de iktidarını kana ve savaşa borçlu olan Netenyahu’nun koltuğunun sallanmasına sebep oldu.
İsrail’in Gazze konusunda özellikle tekrar savaşa başlamayacak olmasının en büyük garantisi ise Türk askerinin görev gücünde yer alabilmesinde gizli. ABD Başkanı Trump’ın ve Hamas’ın Türkiye’nin Gazze sahasında askeri görev gücünde yer almasını istemesi ise Netenyahu’yu köşeye sıkıştırmış durumda. Bu durumdan kurtulmak, Arap ve Müslüman coğrafyadaki birliği ortadan kaldırmak adına Netenyahu Arap coğrafyasının kendi içlerindeki ihtilaflı konuları kaşımak ve aralarında tekrar fitne çıkarmayı istemektedir. Ne yazık ki bu fitneye Libya’da Sudan’da Somali’de zamanında Suriye’de Esed’i destekleyerek ve daha birçok konuda icraatlarıyla çanak tutan bir BAE var karşımızda. Ancak aynı BAE Doha saldırısının ardından Gazze konusunda İsrail’i köşeye sıkıştırma sürecinde -mecburen de olsa- Türkiye ile beraber hareket etmek zorunda kalıyor. Bu birlikteliğin kendisini ve ABD’yi zora düşürdüğünü gören İsrail İslam aleminin içine yeni bir fitne tohumu atmayı planlamakta ve Sudan’da karanlık güçleri ve paralı askerleri devreye sokarak Gazze’nin üzerine odaklanmış gözleri Sudan’a çevrilmesini hedeflemekteydi. Sudan sahası Gazze sahası gibi değil şu anda. Gazze’de tüm İslam alemi aynı safta bir olabilmişken Sudan sahasında bölünmüş bir İslam alemini görüyoruz. Sudan’da BAE, Çad, Hafter ve bazı ülkelerin paralı askerleri Hızlı Destek Kuvvetlerini desteklerken Türkiye, Mısır, Suudi Arabistan ve Katar ise Sudan’ın meşru hükümeti olan Abdulfettah El Burhan’ı destekliyor. Türkiye’den giden TB2 Bayraktarların Mısır’daki askeri üsleri kullanarak Hızlı Destek Kuvvetlerine operasyonların başlamasının ardından Hızlı Destek Kuvvetleri geri adım atmak zorunda kaldı ve insani ateşkesin sağlandığı açıklandı.
Türkiye’nin, Katar’ın, Mısır’ın, Suudi Arabistan’ın ve tüm İslam aleminin üst perdeden tepkisiyle birlikte BAE, defalarca kınama yayınladı ve bu olayları asla desteklemediğini açıkladı. Her ne olursa olsun. İslam alemi Sudan konusunda çıkarılmak istenen fitneyi gördü ve İslam aleminin bir ve beraber olarak önce Gazze meselesini çözmek için, kanın, nefretin, gözyaşının ve soykırımların sebebi ve suçlusu olan Netenyahu’yu köşeye sıkıştırmak için adım atmasının gerekliliği anlaşılmıştır. Önümüzde Gazze sahasında görev gücünün kurulacağı, Netenyahu’nun bölgede günden güne zora düşeceği günler bizi beklemekte. Sudan meselesi Türk Devletinin her zaman gündemindedir. Türk Devleti orada soykırım devam ederken orayı görmezden gelmez ve gelmiyor da. Oraya şu anda Türkiye’nin askeri ekipmanlar gönderdiği Orta Doğu medyasında bilinen bir durum. Dolayısıyla Gazze meselesini süratle çözmek ve ardından zaman geçmeden Sudan’a odaklanmak gerekiyor. Çünkü soykırım suçlusu, katil Netenyahu’nun kendisi Tel Aviv’de ancak bir eli Gazze’de bir el Sudan’da bir eli Somali’de bir eli Kıbrıs’ta. Türkiye’nin ve bugün Gazze meselesinde bir araya gelebilen Müslüan ülkelerin en temel hedefi İsrail’in elini attığı her yerde elini kolunu bağlamak olmalı.
Sudan meselesini Gazze’den ayrı görürsek olayı eksik değerlendiririz. Önümüzdeki günler, aylar ve yıllar İsrail’in günden güne gerileyeceği ve etkisinin azalacağı bir süreç olacak. Şayet İslam alemi doğru bir dış politika izleyebilirse İsrail’in güç kaybettiği bu dönemde Müslümanların ağırlığını koyabileceği ve bölgede kanın ve gözyaşının duracağı bir süreç başlayabilir.
İslam alemi Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın defalarca kere ve yıllardır zikrettiği gibi olursa o zaman bölge özüne dönecek, güçlenecek, zenginleşecek, söz sahibi olacak ve bölgedeki kardeşliğin bozulmasına kimsenin gücü yetmeyecek. Buyurun Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sözlerini hatırlayalım:
“İslam alemi bir ve beraber olursa İsrail’in zulmü biter.”
“Müslüman coğrafya bir olabilirse bu coğrafya dünyanın merkezi olur.”
“Arap ve İslam alemi güçlerini birleştirirse çok farklı bir Afrika ve Orta Doğu olacak.”
Yorumlar1